Dikkatli bir insandım.
Bir sorun olduğu zaman durumu hemen çakardım, biri bana yalan söylediği anda bunu fark ederdim. Ki özellikle bunlar, benim günün çoğunluğunu birlikte geçirdiğim insanlar ise her şey daha kolay olurdu. Yani onların yüz hareketlerinden, kelimeleri vurgulayış biçimlerinden bilirdim. Mesela Hoseok hyung, son doğum günümde bana bir kolye hediye etmişti. Ucunda Pink Floyd'u simgeleyen o gökkuşağı barındıran üçgen şekil vardı, o grubu ne kadar sevdiğimi herkes bilir. Ama ben de Hoseok hyungun onu ablasının takı kutusundan araklamış olup, sanki kendisi almış gibi bana doğum günü hediyesi olarak verirken, iyi arkadaş rolü kesmeye çalıştığını biliyordum. O kolyeyi daha önce ablasında defalarca kez gördüm ve Jung'u iyi tanırım, kesinlikle dünyadaki en cimri insandır o. Sonraki ev ziyaretimde ablası kolyeyi boynumda gördü ve iç çekerek kendisininkini kaybettiğini söyledi. E, biliyordum zaten bunu ama çaktırmadım. Kolye güzeldi sonuçta.
Jeon vardı bir de. Arkadaş grubumuz içerisinde playboy olduğunu iddia eden bir geri zekalıdan ibarettir kendisi, kız düşkünü? Komedi. Onun aslında erkeklerden hoşlandığını bir ben biliyordum. Yoongi hyungun terli saçları ve o minicik şortu ile basketbol oynadığını izlerken Jungkook'un pantolonunda oluşan şişkinliği fark etmiştim elbette. Resmen skandal gibi, değil mi?
Mesela yan dairede yaşayan Bayan Kim'in torunu, büyükannesi uyurken eve gizlice kız atıyordu. Onu sürekli ziyaretine gitmesinin nedeni elbette yaşlı kadına çok fazla değer verdiğinden, onunla ilgilenmekten zevk alıyor olduğundan falan değildi, sadece çükünü düşünen bir ergenden ibaretti kendisi ama hem zevke gelip, hem de ailesinden yaşlı teyzeye baktığı için ödül parası alırken oldukça zeki biri gibi gözüktü gözüme. İşini biliyordu yani. Yine de büyükanneye üzülüyordum, bir gün uyandığında torununun kırbaç yediğini görmek kalbine indirebilirdi. Ah, evet, aradaki duvarın ses yalıtımı pek de iyi olmadığından bazı bilgileri bu şekilde öğreniyordum. Yani maalesef.
Ah, bir de şey var! Üst sınıflardan bir çocuk, herkese inekmiş gibi gösteriyor kendini, okulda asla kafasını kitaptan kaldırmaz ama porno arşivinin ne kadar geniş olduğunu biliyorum. Nasıl bildiğimi sormayın, biliyorum ve bence kendisinden iki yaş büyük olan bir adamdan hoşlanıyor. Gözleriyle onu soyduğuna yemin bile edebilirim! Tanrı aşkına, o çocuk bana bakarken kendimi çıplak gibi hissediyordum ve bir bilgi, bu hiç de hoşuma gitmiyordu.
Annem babamın aldığı güllerden nefret eder, babam da onun yaptığı kurabiyelerden. Bütün bunları bilmiyorlar elbette, sadece ben biliyordum.
Söylediğim gibi, insanları okumak konusunda kendime her zaman güvendim. Ve bu yüzden yeni insanlar beni hiçbir zaman korkutmadı, yani sonuçta onların bana zarar vermelerine engel olurdum, insan ilişkilerimde sağlam adımlar atardım. E normal olarak insanlardan kaçmadım, birisinin hayatıma girmesi de çıkması da kolay olurdu ve ben bundan en ufak bir hasar bile almazdım.
Ve evet, gelen yeninin neler yapabileceğini görmek istedim.
Kim Taehyung.
Sakar, şaşkın ve biraz da salak bir tipti. Onun çevremde dolanması eğlenceliydi yani. Bize yaklaşması, arkadaş olmak için çabalaması. Komikti.
Ama içinde bulunduğum bu anda, elimden tutup beni çekerken ve etrafta büyük bir kargaşa varken bu pek de eğlenceli gelmemişti. Tam tersine, bu kez şaşkın olan bendim ve korkmuştum.
"Acele et!" diye bağırdı. "Elimi sakın bırakma!"
Etrafımızda renkli ışıklar dolanırken, aslında onun sandığım gibi biri olmadığını anladım. Kim Taehyung.
Kesinlikle sakar, şaşkın ve salak bir tip değildi.
Ve bu resmen benim hayatımın yıkımı olabilecek nitelikte bir şey.
Hadi, en başa gidip nasıl enayi yerine konduğumu birlikte görelim.