Katy Perry - Chained To The Rhythm
Yoongi hyungun evindeki son gecemizdeydik ve ben uyuyamıyordum, fakat bu seferki geçenkinden farklıydı. Yani karmaşık düşüncelerimin yoğun olduğu bir anda değildim, hissettiklerim yüzündendi. Taehyung'layken gerçekten eğleniyordum ve bu garipti. Hoseok ve Yoongi hyung kadar aklı başında değildi ve kesinlikle Jungkook gibi gevşek de değildi. Üstelik komik olmayan şakalarıma bile gülüyordu, benim Jungkook'a yaptığım gibi beni aşağılamıyordu veya diğer ikisi gibi yargılamıyordu. Ruh eşim olduğunu iddia edebileceğim türde bir arkadaştı o! Evet, evet, onunla takılmak mutlu hissettiriyordu ve ben gerçekten de onu arkadaşım olarak görmeye başladığımı itiraf edebilecek düzeyde olgun bir insandım. Bu nokta da hafiflediğimi hissedebiliyordum, yani o garip bir çocuktu ama bunu çok da sorgulamamam gerektiğini anlamıştım. Üstelik Taehyung'un yanımda eğlendiğinden emindim, bizimle arkadaş olmak istediğini söylemişti zaten. Sürekli bunun için çabalamasına gerek yoktu, onu çoktan aramıza almıştık.
Gülümsedim ve onun yattığı tarafa döndüm, bir süre karanlıkta inceledikten sonra ancak fark edebilmiştim.
Onun da uyanık olduğunu ve beni izlediğini.
"Uyu," dedi.
"Uyuyamıyorum ki," dedim hafifçe gülümseyerek, sabah o iki büyüğün ikimizi de erkenden uyandıracağını biliyorduk ama elimde değildi. "Senin de mi uykun yok?" diye mırıldandım sonra, diğerlerini uyandırıp da homurdanmalarını dinlemek istemiyordum.
"Aslında var," dedi sessizce. "Fakat tek başıma uyuduğum zamanlarda kabus görüp duruyorum." Ses tonundan hafifçe gülümsediğini anlamıştım ama söyledikleri canımı sıkmıştı. Neden kabus görüyordu, eskiden kiminle uyuyordu ki?
"Gelsene," dedim yer yatağında geriye kayıp bir kişilik daha yer açarken, garip bir şekilde emindim o an beni reddetmeyeceğine. "Benimle birlikte uyuyabilirsin."
"Sorun olmaz mı?" diye sorarken bile çoktan doğrulmuştu koltukta, gülümsedim.
"Eğer sorun olsaydı böyle bir teklif sunmazdım sana, gel hadi." Bir an için tereddütte kalsa da sonrasında yanıma sıvışmıştı, onun yanına yatmasıyla birlikte hissettiğim sıcaklık bir anda mayışmama neden olmuştu ve şaşırmadan edemedim.
Taehyung güzel de kokuyordu.
Battaniyenin içine girmiştik ve bacaklarımın arasında tuttuğum ellerime onun elleri çarptı, yüzlerimiz birbirine dönüktü. Fazla yakındık, Jungkook'u bile bu kadar yakınıma almazdım. Hatta bir keresinde üzerine düşmüştüm ve burunlarımız birbirine değdiğinde çığlık çığlığa ayağa fırlamıştık ama o an emindim ki, Taehyung'un burnu benim burnuma çarpsaydı rahatsız olmazdım.
Evet, evet, gerçekten garip.
"Umarım güzel bir rüya görürsün," diye fısıldadım ve gözlerimi yumdum. Uykumu getirdiği için ona minnettardım, o gerçekten de güzel bir rüya görecek miydi, bilmiyordum ama güzel bir uyku çekeceğimden emindim.
"Hoşlandığım biri olmadığı konusunda yalan söyledim."
Gözlerimi kocaman açtım, onunkiler ise kapalıydı ve dudaklarında bir tebessüm asılı duruyordu.
Sabaha karşı zorlukla uykuya dalabildim.
*
Benden hoşlanıyor olabilme ihtimalini gözden geçirip duruyordum, yani etrafında bizden başka kimse yoktu gerçekten de, Jungkook veya Yoongi hyungdan hoşlanacağını zannetmiyordum çünkü öyle bir şey olsaydı o ikisinin arasını yapmaya çalışmazdı. Gerçi Yoongi hyungu çekici bulduğunu söylemişti... Belki de Hoseok hyunngdan hoşlanıyordu? Geçtiğimiz akşam film izlerken onunla birlikte ağlamıştı!
Ama ben de olabilirdim, biz birlikte uyumuştuk. Gerçi bu biraz farklıydı, o an böyle olması gerekmişti. Hmm. Biz fazla vakit geçiriyorduk? Hoşlandığı biri olduğunu bana söylemişti, yüzlerimiz kısacık bir mesafeyle birbirine yakınken. Ama beni kendine arkadaşça daha yakın görüp de bunu itiraf etmiş olabilirdi. Jungkook'un Yoongi hyung itirafı gibi. Ama sabah ona çok garip davranmıştım. O bunu söyledikten sonra böyle bir farklı olmuştu her bir hareketi, gerçekten benden hoşlandığını düşünerek bakmıştım ona ve bu aptal biri gibi davranmama neden olmuştu. Dizlerimi titretiyordu ve kelimeleri toparlayamayıp kekeliyordum.
"Siktir ya," diye fısıldadım kendi kendime, evlerimize dağılmıştık ve duş almak için girdiğim banyoda, aynanın karşısında saatlerimi harcamaktan başka bir şey yapmamıştım. Belki de yalnızca boş verip onunla takılmaya devam etmeliydim.
Komiksin, Park Jimin!
Tabii ki olayı didiklemeden durmayacaktım, doğrudan Taehyung'a sorsam nasıl tepki verirdi ki? Eğer hoşlandığı kişi bensem, bunu sormam ya onu utandıracaktı ya da hoşuna gidecekti. Yüz ifadesinden bunu çakabilmeyi umuyordum. Kesinlikle.
Bir problem daha.
Benden hoşlanmasını istiyor muydum?
"Jimin, su faturasını sen mi ödüyorsun çocuğum?" Annem seslendiğinde dişlerimi gıcırdattım. Ben henüz ergen sayılırdım, evde resmen ergenliğe saygı duyulmuyordu!
"Suyu henüz açmadım!" diye homurdandım. "Jimin," diye seslendi kapının ardından. "Ders notlarının olması gereken panoya neden arkadaşlarının fotoğrafını astın? Hey, MutanTae olmayan Tae ve Porno Arşivi de kim?"
Siktir.
"Yaa! Anne, çık odamdan
Evet, Taehyung'un hoşlandığı kişiyi bulmak için birkaç uğraşıya girişmiş olabilirim. Ne var yani bunda?
*
Sonraki okul gününde, öğle arasında futbol oynamaya karar verdik. Bütün ders saatleri boyunca Taehyung'u dikizlemiş olabilirdim, evet, utanma falan da yoktu. Ama henüz ona o önemli soruyu sormak için fırsat bulamamıştım, teneffüslerde doğrudan sınıfa damlayan Jungkook buna izin vermiyordu ne yazık ki. Uzun arada belki uygun bir an yakalayabileceğimi umuyordum ama bir de futbol meselesi çıkmıştı başıma. Taehyung onu dikizlediğimi fark ediyordu, ne zaman ona baksam gözleri beni buluyordu ve gülümseyerek el sallamaya başlıyordu. Gün içerisinde kaç kez bunu yaptığımızı sayamamıştım bile ama bunu garipsemiyorduk ikimiz de, güzel olan yanı da tam olarak buydu işte.
"Gel bakalım, Kim Taehyung." Jungkook elinde tuttuğu topu ayakkabısının altına aldı ve göğsünü şişirdi, sahada toplanmıştık hep birlikte. "Basketbolda kötüydün, futbolda herhangi bir iddian var mı?" Jungkook ve ben bu oyunda acayip iyiydik, ne zaman oynasak Hoseok ve Yoongi hyungu gömüyorduk.
"Neden sordun ki şimdi sen bunu?" dedi Hoseok hyung bıkkınlıkla, yenileceğini o da biliyordu ama bu oyun her zaman eğlenceli olmuştu.
"Şşş," dedi Jungkook elini kaldırarak, yüzünde kendini beğenmiş bir ifade vardı, Yoongi hyungla aynı anda gözlerimizi devirdik. "Bu önemli, gerçekten iyi olduğunu kanıtlarsa benimle takılmaya hak kazanacaktır."
Geri zekalı bu çocuk, Taehyung zaten hep yanımızdaydı.
"İyi de biz?" dedi Yoongi hyung, "Bizim oynayamadığımızı biliyorsun."
"Siz ikiniz, VIP bölümündesiniz. Bu yüzden sonsuza kadar benimle olmaya hak kazandınız." Sonra gevşek bir şekilde güldü. "Ayrıca sizi yenebiliyor olmak gururumu okşuyor."
"Bence mahkum edildik," dedi Hoseok hyung son cümleyi es geçerek. Sırıttım.
Jungkook onu duymazdan gelerek Taehyung'a döndü. "Söyle bakalım yavru kaplan." Gözlerini kıstı. "Ne düşünüyorsun, yapabilecek misin?"
Sırıttığında Jungkook, meydan okurcasına topu ona gönderdi ve Taehyung karşıladığı topu havaya attıktan sonra önce diziyle, hemen ardından da ayakkabısının ucuyla sektirdi ve topu ona geri gönderdi.
Etkilendim.
"Voaaah!" diye bağırdı Hoseok hyung. "Onu bizim takıma alalım!"
Fakat Taehyung başını iki yana sallayarak yanıma geldi ve kolunu omzuma attı. "Özür dilerim hyung ama olmaz," dedikten sonra bana dönüp gözlerimin içine baktı ve gülümsedi.
"Ben bugün Chim için kazanacağım."