Selena Gomez- A Year Without Rain
Taehyung'a ulaşamadım.
Annem gelene kadar Jungkook'a anlatabileceğim kadarını anlattım ama tamamını dökemezdim ortaya, gerçekten tehlikede olabilirdi Taehyung. Ben birini daha kaybetmek istemiyordum. Üstelik bunu kendi ellerimle yapamazdım, Taehyung'un bana neden anlatmadığını ise anlayabilmiştim.
Emindim ki bazen kendisi bile bilmemek, unutmak istiyordu.
Annemler bir süre sonra geldiklerinde kaçamadım, annem çok yaşlanmış gibiydi. Gözlerine bakmak zordu, özellikle kendimi suçlamayı bırakmamışken daha zordu. Gözyaşları benim yüzümden bir türlü akmayı kesmiyordu. Bu halde olmamızın sebebi bendim.
"Jungkook," dedi annem beni muhatap almayarak. "Jimin'in odasına gidin ve onun eşyalarını toparlamaya başlayın, hadi."
Bir saniye, ne?
"Ne demek istiyorsun?"
"Boş koliler kilerde. Önce kitaplarından başla, kıyafetlerini sonra-"
"Anne," dedim dişlerimi birbirine bastırarak. "Ne demek istiyorsun?"
"Haftaya Busan'a taşınıyoruz."
"Ne diyorsun sen-"
"Jimin." İç çekti, sandalyeye oturup başını elleri arasına aldı, öylece kalakaldım. Mantıklı bir açıklaması olabilir miydi bunun? "Beni yorma, hadi dedim."
"Hiçbir yere gitmiyorum." Teselli falan etmeyecektim artık. Beni büyüdüğüm, yaşadığım, sevdiğim herkesin bulunduğu yerden götüremezdi. Ben küçük bir çocuk değildim.
"Hyung," Jungkook elini omzuma koymaya yeltendiğinde onu ittim.
"Ben yanında taşıdığın bir torba değilim, elinden tutup gittiğin yere götürdüğün küçük bir çocuk da değilim. Bir karar almadan önce bana sorman gerekiyordu!" Hiçbir zaman kapıları çarpıp ailem beni önemsemiyor ergenliği yapmamıştım. Hiçbir zaman. Beni önemsediklerini biliyordum, hatta.. Hatta Taehyung ile aramdaki ilişkiyi onlara söyleyecektim. Bir ara bunu bile düşünmüştüm çünkü biliyordum ki ailem beni seviyordu.
"Ne yapalım o zaman?" Annem bağırdı. "Nasıl geçinelim? Ev kirasını nasıl ödeyeceksin? Faturaları? Almak için kendini paraladığın kitapları ve oyunları? Arkadaşlarınla takılmak için paranı kim verecek, Park Jimin? Babana iki yalakalık yapıp cüzdanından aldığın harçlıklarla mı?"
"Ben-Ben çalışırım!" Öfkem gittikçe büyüyordu. Gergindim zaten ama ben onun yanında olmak isterken o, benim duymaktan hiç hoşlanmayacağım şeyler söylüyordu. "Gerekirse okulu bırakırım."
"Baban duysaydı bu söylediğin için sana çok kızardı."
"Ne yazık ki artık kızamayacak!"
Tamam, böyle söylemek istememiştim. Söylediklerimin ağırlığı beni bile yıkmıştı, bunu istemedim. Kızmasını tercih ediyordum. Bana kızsın, bağırsın ama yanımda olsun. Şimdiyse hayatımda hiç yapmadığım bir şeyi yapıyordum. Anneme bağırıyordum.
Gözleri kocaman açıldı bana bakarken. Anlaşılan o da beklemiyordu. Sinirlendim, çok daha sinirlendim. Kendime kızdım, ona kızdım, Taehyung'a, şapkalı adama, Seokjin'e... Hayatımın bu hale gelmesinin sebebi kimse ona çok kızdım.
Daha fazla kalamayacağımı anlamak zor değildi, bu tartışmaya girerken bile kaybedeceğimi biliyordum. Kaybedeceğimi bile bile yaptığım çok şey olmuştu. Bu tartışma, Jungkook'la girdiğim yarışlar, Yoongi hyungla laf dalaşı, Taehyung'u sevmek, babamın geri döneceğini beklemek.