Exo-Sweet Lies
Çocukken, kaldırımın kenarına park edilmiş arabasında bir arkadaşımı kovalıyordum. Düştüm ve yanağım tamamıyla soyuldu, canım çok yandığı için ağladım.
Süt dişimi ilk çektirdiğimde korkudan ağladım. Ve yine düşüp dişimi kırdığımda da çok acımıştı. Ya da yakar top oynadığımızda karnıma çarpan top? Nefes alamamıştım. Bir de elimi çatlatmam vardı, hayatımda aldığım en büyük yara falandı sanırım.
Pekala, hiç kimse bana ateş etmemişti, bu yüzden de dikilmesi gereken ve durmadan kan sızan bir yaram yoktu. Nasıl acıttığını bilmiyordum, bunu defalarca yaşamak nasıl olurdu, hiçbir fikrim yoktu. Nasıl acıtırdı, nasıl hayatta kalmıştı, nelerle uğraşıyordu?
Bir insan olarak onun için endişeleniyordum, gerçekten. Ölmesini istemiyordum, o beni umursamıyor olabilirdi ama ben hala, ona sinirli olsam da, onu önemsiyordum işte. Ona zarar gelmesi isteyeceğim en son şey bile değildi.
Hayır.
İnsani duygular nedeniyle değil. Kendime yalan söylemezsem, deli gibi önemsiyordum onu. Ufak tefek bir şekilde değil, bir insan iki ayda ne kadar değerli olabilirse o kadardı benim için. Hatta daha fazlası.
Bu yüzden başında bekledim, uyanmasını.
"Bugün burada kaln," dedi Bayan Jeon. "Ben Jungkook'un odasına sizin için yatak yaparım ama bana, onun ailesine söyleyeceğinize ve hastaneye gideceğinize söz verin."
Başımı hızlı hızlı salladım ama ne yazık ki, hiçbirini yapmayacaktım. Ailesini tanımıyordum ve eğer o istemezse, hastaneye de götüremezdim onu. Tek yapabileceğim uyanana kadar beklemek olacaktı, onu sorgulayacaktım ve artık kaçma şansı da yoktu. Bana cevap vermek zorundaydı, görmüştüm. Normal bir çocuk gibi davranamazdı artık.
*
Onu arka taraflardaki odaya taşımak zor olmuştu yarası olduğundan ama bir şekilde bunu yapabilmiştik. Jungkook ve ben odada yere oturduk ve sessizce durduk bir süre. Birbirimize söyleyecek çok şeyimiz vardı ama nereden başlayacağımı bilmiyordum, ne söylemeliydim. Onu bu işe hiç bulaştırmamak en iyisiydi. Belki ben de bulaşmamalıydım.
"Ona yardım ettiğime inanamıyorum," dediğinde karnına dirseğimle vurdum.
"Ölse miydi?"
Buna omuz silkti, içten içe üzüldüğünü biliyordum ama geçen olaylardan sonra oldukça soğumuştu ona karşı. Gözlerimi yataktaki Taehyung'a diktim. Kaşlarını çatmıştı uykusunda, rahat görünmüyordu ama elimden gelecek bir şey de yoktu. Daha fazlasını yapamazdım.
"Yoongi hyung mesaj attı, bizi okulda görmeyince endişelenrniş. Ben de evde olduğumuzu söyledim," dedi biraz daha zaman geçince.
Yanağımın içini kemirdim ama ondan bir şey saklamak istemiyordum, Taehyung'la ilgili de olsa sır saklamak bana göre değildi. Hem o benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi ve Taehyung'la da yakındı. Üç hafta önceye kadar yani.
"Sence başına ne gelmiş olabilir?" dedi.
"Bilmiyorum ama öğreneceğim."
Bir süre sonra odaya Yoongi hyung girdi, Hoseok hyung gelmemiş gibi görünüyordu. Ona da ayrı olarak anlatmak zorunda kalacaktım anlaşılan. Yatakta yatan üstsüz Taehyung'a baktı ve hemen ardından kocaman açıldı gözleri. "Bana onu öldürmeye çalışmadığınızı söyleyin," dedi yanımıza otururken.
"Saçmalama," dedi Jungkook ama saygısızca konuştuğu için aldığı tek cevap ateş dolu gözler oldu.
Yoongi hyung onu es geçerek bana döndü. "Ne oldu?"