Exo-Overdose
Nefes.
Kriz yönetiminde en etkili olan şey buydu. Sakin ve soğukkanlı kalmak, her zaman daha mantıklıydı ve bu şekilde, verdiğimiz cevaplar da uçuk olmayacaktı. En azından, öyle düşünüyordum.
"Beni takip edin," Jaehwa, eliyle bize işaret ettikten sonra yürümeye başladı, odasına götürdüğü kanısındaydım, bana cevap verme hakkı verecek miydi, bilmiyordum ama verirse, bu işin içinden kolaylıkla sıyrılabilirdim.
Odasına girdik, masasına oturduktan sonra bize karşıdaki koltukları gösterdi, sessizdik. Taehyung'a hiç bakmamıştım bile, kalbim boğazımda atıyordu. Çok gürültülüydü, her an durabilirdi de.
"Şimdi, biliyorsunuz, okulda kavga etmek yasak, okul malına zarar vermek de yasak, Jimin, bu senin için de geçerli. Sen de oradaymışsın, aranızda bir olay geçmiş. Önce sen anlat," dedi sakinlikle. Ve gülümsemeye çalıştım, eğer Seokjin veya Taehyung bir pot kırmazsa kurtarırdım.
"Önce," dedim ve hemen ardından hüzünlü bir şekilde baktım Jaehwa'ya. "Seokjin hyung birinden hoşlanıyormuş ve o kişinin, Taehyung'dan hoşlandığını düşünmüş." Çok boktan bir bahaneydi ama biz liseli bir avuç ergendik, o yüzden mantıklı olacağını düşünmeliydi. "Bu yüzden kavga ettiler, ben de onun söylediklerini duyunca Taehyung'a kızdım."
"Neden kızdın, burada seni ilgilendirecek bir şey var mı?"
Uzandım ve Taehyung'un elini tuttum, bunu yapmak bir miktar cesaret gerektirmişti ama zorlanmadım. Onun elini tuttuğumda, ihtiyacım olan cesareti bulmuş gibiydim. "Böyle bir ülkede garip karşılanabilir, belki siz de yargılarsınız ama ben, Taehyung'dan hoşlanıyorum. O yüzden, sinirlendim ona."
Doğrudan Jaehwa'ya baktığımdan, Taehyung'u göremiyordum ama yine de gülümsediğini izliyor gibiydim.
"Şey..." Adam etrafta gezdirdi gözlerini, hemen sonra da bana baktı. "Yargılanacak bir durum yok," dedi ağzının içinden. Biraz şaşırmış gibi duruyordu. "Ama kavga ve cam yüzünden ceza alacaksınız..."
*
Bu itiraf, onun ölümüne dövüş detayını unutmasını sağlamıştı, bu bir miktar iyiydi çünkü nasıl açıklardım, hiçbir fıkrim yoktu. "Hadi," diyerek omuzlarından ittim Taehyung'u. "Seokjin hyunga bunları söylemeliyiz ki çelişki olmasın."
Benim suratıma aval aval bakmıştı biz odadan çıktıktan sonra, bir şeyler söyleyecektim ama daha önce hiç de hissetmediğim utanç duygum patlamıştı bir anda. Ona bunun yalan olduğunu söylemezdim, yalan değildi. Gerçek olduğunu gözlerine bakarak söyleyemezdim, kalbim dayanmazdı.
Birlikte onun sınıfına yürüdük, porno arşivi görevini başarıyla tamamlamış gibi görünüyordu çünkü Seokjin hyung ile birlikte oturup gülüşüyorlardı. Hiç de samimi gelmedi Kim Seokjin, belki de Taehyung'a zarar verdiğini bildiğimdendi ama ondan hiç de haz almamaya başlamıştım. Önceden bir miktar hayran sayılırdım.
"Seokjin," dedi Taehyung. Yine o resmi ifadeye bürünmüştü, aralarında ne varsa bilmek istedim. Seokjin hyung yanımıza geldi, tek başına ve az önceki gülüşleri silindi suratından. "Savcı kamera kayıtlarına bakmış, bizden şüpheleniyor."
Seokjin hyung gözlerini bir süre bana diktiğinde hafıfçe Taehyung'un omzunun arkasına geçtim farkında olmadan, bakışları bana döndüğünde yerin yedi kat altına girmek istemiştim.
"Ne dedin?" diye sordu Taehyung'a, konuşmanın ana hedefı olmadığım için memnundum.
"Sen birinden hoşlanıyorsun, o kişi de benden. Bu kadar, bana sinirlendin ve kavga çıktı."
"Tamam," dedi ve arkasına döndü. Hiçbir şey söylememişti, ne teşekkür ne de başka bir şey! Okulun gözdesi Kim Seokjin'in kaba biri olduğunu herkes bilse ne yaparlardı acaba. Artık gözde olmaya devam edememesini umdum.
İkimiz dışarı çıktığımızda nihayet nefes alabildim, ilk defa ceza almamıştım ama ilk defa bu kadar korkutmuştu. "Sakın ama sakın, okulda bir şey yapma," dedim onun kolunu tutuyorken. Aslında daha çok koluna girmiştim, onunla temas halinde olmayı seviyordum.
"Okul saatlerinin dışındaydı, manyak adamın kontrol edeceğini bilseydim başka bir yerde yapardım." Taehyung başını iki yana salladı, koridordaydık.
"Artık okulda çok da yakın olmayalım," dedim daha sonra.
"Ah, bu konuyu açtığın çok iyi oldu." Taehyung telefonundan saate baktı, birkaç saniye sonra zil çaldı ve beni tuvalete çekti. İçeride birkaç kişi vardı, onlar çıkana kadar elini yıkadı birkaç kere, bu komikti çünkü vakit geçsin diye yapıyordu.
İçerisi tamamen boşaldı, bir kabine girip beni de içine çekti, az çok ne olacağını anlasam da karşı çıkmadım, hatta onun çağırmasına da gerek yoktu. "Burada kamera yok," dedi sessizce, klozet kapağının üzerine oturmuştu, ben de onun bacakları üzerine oturdum. Vücudumuz birbirine dönüktü, fazlaca yakındık.
"Hımmm, bunu yapacağını biliyordum." Kollarımı boynuna doladığımda, ellerini gömleğimden içeri soktu, az önce yıkadığı için buz gibiydi elleri, titrememe neden oldu.
"Seninle ilgili hiçbirşeyi değiştirmek istemiyorum," dedim, elleri için krem kullandığı geldi aklıma. "Bundan şikayetçi değilim, sadece canının acıyacağını düşündüm."
Parmakları belimde, kemerimin hemen üzerinde gezindi yumuşak bir şekilde, elleri ısınmıştı.
"Tamam, Jaehwa'nın yanındayken, ciddi miydin?“ Kaşları havadaydı ve sorusunun cevabını heyecanla bekliyordu, gülümsedim.
"Hayır, hoşlanmadığım herkesin kucağına oturuyorum zaten," diye fısıldadım alayla. O anlamamış gibi bakmaya devam etti, komikti. "Ciddiydim, Taehyung."
Gülümsedi, dişlerinin görünmediği o sevimli tebessümlerdendi, kucağında biraz daha yaklaştım ona ve onu öptüm.
Dudak kremini kullanmış olmalıydı, dudakları çilek gibiydi çünkü. Onunla öpüşmekle ilgili en sevdiğim şey her zaman fazla yumuşak ve nazik olmasıydı, hiç öyle dudak ısırmalara falan ulaşmamıştık, gerçi o kadar uzun da öpüşmemiştik. Yani mesela şu anki gibi, dudaklarının çeneme kayması, ellerinin gömleğimden çıkıp kravatımı çözmesi ve ardından gömleğimin düğmelerini açması gibi. Dudaklarımı birbirine bastırdım herhangi bir ses çıkarmamak için, derste bile olsalar öğrenciler gelebilirlerdi, temizlikçiler ya da öğretmenler.
Boynumdan aşağı ıslak bir yol çizdi, köpürücük kemiklerimin biraz altına doğru, başımı geriye attım ona daha çok alan açmak için. Bir diğer yandan da, işin daha ileriye gidip gidemeyeceğini düşünüyordum çünkü elleri baldırlarımdaydı, yavaşça okşuyordu bacaklarımı.
Geriye çekildiğinde ona baktım, dudakları kızarmıştı ve nemliydi, kahverengi gözleri daha bir koyuydu. "Jimin,“ diye fısıldadı. adımı bu kadar güzel daha önce hiç duymadım. “Kusursuzsun.”
İltifatı kızarmama neden oldu, daha önce kimse bana böyle bir şey söylememişti ve ne tepki vereceğimi bilememiştim, alışkın değildim.
Ellerini sırtıma doladı ve az önceki havadan uzak, oldukça masum bir sarılmanın içine çekti beni, boynunu hafifçe eğip göğsüme yaslamıştı başını. Bana sığınıyor gibi görünmüştü gözüme, korunmaya ihtiyacı olan, masum bir çocuk.
Elimi onun saçına koyup hafifçe hareket ettirdim, bir blowjob'a değil de şefkate ihtiyacı var gibi görünüyordu.
Sanki az önce ön sevişmeyi geçip soyunacak olan biz değilmişiz gibi, teneffüs ziline kadar sarıldı.
*
Krdşm doktoru çağırır mısın?