Katy Perry (ft.Nicki Minaj)- Swish Swish
Her zamanki gibi bir gündü.
Kahvaltı etmeye geç kalmıştım, zaten pek de niyetli değildim çünkü annemin yemek konusunda büyük sıkıntıları vardı, kravatımı bile bağlamadan kapıdan koşarak çıkmıştım. Havalı biri gibi görünmek için birkaç kuralım vardı, okula her zaman vaktinde gitmek eziklikti tabii ama okula geç gidip o küçük düşürücü cezalara kalmak daha büyük eziklikti.
Bütün okulun görebileceği bahçede, revirdeki hemşireye asılan spor öğretmeni bize değneğini tutarak hakaretler yağdırırken orada olmaya niyetim yoktu, bu sadece bir kez olurdu.
Bağcıklarımı neyse ki bağlamıştım, bir bot giymek durumu zorlaştırsa da bunun için de taktiklerim vardı, ayağımın içine rahatça girebileceği kadar gevşekti ipleri ama ayağım çıkmayacak kadar da sıkıydı. Gömleğimin düğmelerini koşarken ilikliyordum, bir sonraki köşede Jungkook ile, diğerinde de Hoseok ve Yoongi hyung ile buluşacaktık ve okula beraber girecektik ama bahse varırdım ki, onlar kesinlikle beni beklemeyecekti. Kol saatime hızla göz gezdirdim.
Üç dakika.
Yalnızca üç dakika vardı ve ciğerlerim iflas etmek üzereydi, bacak kaslarım yanıyordu ve sürpriz, beni beklemeden gitmişlerdi! Okulda hesabını sorardım tabii, benden gün boyunca çekecekleri vardı ve tam olarak bahçe kapısını gördüğümde, ders zili çaldı.
Kaybetmişliğin verdiği yük omuzlarıma çöktüğünde birkaç dakika yerimde kaldım, okulu assam mı acaba diye düşünürken okulu asabileceğim kişilerin şu anda tam olarak ders sıralarında olduğu aklıma geldi. Başa gelen çekilirdi, belki bu defa şınav çektirirdi ve şınav çekeceksek bu bir nevi benim yararıma oluyordu. Birilerini etkilemek açısından.
Benimle birlikte birkaç öğrenci sıraya dizilmişti, arkamızda geç kalan kızlar duruyordu, tabii ben onların arkasında durmayı tercih ederdim ama kimse benim neyi istediğimle ilgilenmiyordu.
"Saat kaç?" Spor öğretmeni cetvelini uzatarak bana sordu. Ben de saate baktım. "Tam olarak Bayan Seo'nun geldiği vakit," dedim hiç düşünmeden. Hemşiremizi onun aklını karıştırmak için kullanmam aşağılıkça olabilirdi ama spor öğretmeni saçlarını yana yatırıp düzeltirken sınıfa etrafına bakındığında, bu öğrenci topluluğunu güldürdü. Adam biraz hayal kırıklığı biraz da öfkeyle bana döndü, Bayan Seo çoktan odasındaydı.
"Park Jimin!" Resmen öfkesini bütün harflere sığdırmıştı, birkaç adım geriledim ama sonuçta ben bir ergendim, değil mi? Elbette hatalarımdan ders falan çıkarmamıştım. Bir sonrakine aynı numarayı tekrar yapacaktım.
"Çökün," dedi sinirle."Elli şınav! Kızlar, size de..." Cetveli çenesine yaslayıp düşünüyormuş gibi yaptı ama tabii ki de aşağılık bir ahlaksızdı. "Siz sınıflarınıza geçebilirsiniz, umarım bir sonrakine böyle karşılaşmayız."
Rüyalarımda onun sararmış dişlerini tek tek kerpetenle söktüğümü düşünerek kendimi sakinleştirmeye çalıştım, diğer türü boğazına yapışmam hiç de imkansız değildi. Çantayı bir kenara koyup yere eğildim, benimle birlikte diğer erkekler de aynısını yaptı. Şınav sorun değildi, elli tane de sorun değildi, sorun çifte standarttı ve ben bundan kesinlikle hoşlanmıyordum.
"Sorumsuzlar!" diye bağırdı. "Daha derse yetişemiyorsunuz, nasıl sınava gireceksiniz?" Cetveliyle kafama vurdu hafifçe, bu öfkermi biraz daha körüklemiş olsa da sustum. Bir, iki, üç...
"Hey, sen!" Bağırdığı kişiye bakmak için başımı kaldırdım, öğrencinin birisi onun arkasından geçip giderken kolundan yakalamıştı onu. Çocuğun çenesi kasıldı ama sesini çıkarmadı. "Nereye gittiği sanıyorsun?"