Thirty Seconds To Mars-The Kill
Bazen abarttığımı düşündüğüm anlar oldu, evet. Çok gereksiz konular üzerinde bile çok fazla kafa yorardım, bazen uykularımı feda edebilecek kadar. Ve bazen de girdiğim sınavlardan düşük notlar almama neden olabilecek kadar, fakat son birkaç gün içerisinde gördüklerim o kadar fazlaydı ki, nefes alırken bile bunun doğru olup olmadığını sorgulamaya başlamam gerektiğini düşünmeme neden oluyordu. Sanki bildiğimi zannettiğim her şey yanlışmış gibi hissettiriyordu ve bütün bunlara rağmen, daha fazla üstelememeye karar verdim. Onun nereden, ne için geldiğini öğrenmek istemiyordum. Korktuğumdan değildi, sadece bozulsun istemedim. Aramızdaki bu şey her ne ise, böyle kalsın istedim. Onun yanında olmaya devam etmek istiyordum, okuldayken ona göz kulak olmak ve ona çikolata almak. Tamamen görmezden gelebilir miydim bütün bunları, bilmiyordum ama denemeye değerdi. Taehyung'un kötü biri olduğunu düşünmüyordum, yani belki düşünmek istemiyordum. İleride bir kez daha onun yüzünden kırılabilecek, zarar görebilecek olma ihtimallerini biliyor olmama rağmen. Fakat bu ihtimaller, normal biri olduğu zaman bile el üstünde tutulması gereken sıradan şeylerdi, bu yüzden evet, gözlerimi yummayı tercih ettim. Ben bu yolu seçmiştim, o da yalan söylemeyi. Fakat sorun değildi, ikimiz de masum sayılmazdık.
Belki de gözlerimi açtığımda da yanımda olurdu ve her şey güzel giderdi?
"Artık devam etmemiz gerekiyor, kitaplarınızı çıkarın."
"Hocam!" dedi sınıftan bir çocuk, benim eski yerimde oturuyordu. Ben de Taehyung'un hemen önüne yerleşmiştim artık. "Size sormak istediğim bir şey var." Dersi sabote etmeye kalkışacağından emindim, sınıftakiler kıkırdadı. "Geçenlerde meclis üyelerinden biri öldürülmüştü, biliyorsunuz. Dün akşam haberlerde bir diğerinin de istifa ettiğini duyduk. Tuhaf. Zamanlaması şüpheli ve sizce de bu biraz korkakça değil mi? Belki de ortada bir tehdit falan vardır?"
"Hocam, doğruyu söyleyin... ölecek miyiz? Hocam?!"
"Salak salak konuşmasana çocuğum." Adam iç çekti. "Bu bir intihar da olabilir. Olay aydınlanmadı henüz, erken karar vermeyelim bence. Diğerinin de gidişini neden önceki olaya bağlamak zorunda olasın ki? Her neyse, böyle şeyler konuşmanın vakti ve yeri değ-"
"Bırakın hocam matematiği, fıziği. Bize lazım olan şeyler bunlar değil, öyle değil mi arkadaşlar? Devletemizde kritik meselelerin döndüğü ortada!"
Sınıftan uğultular yükselirken kaşlarımı çatarak arkama yaslandım, o sırada sınıfın kapısı tıklatılmıştı ve sonrasında Seokjin hyung girdi içeriye. "Böldüğüm için üzgünüm ama Bay Kwon..." dedi ve duraksayarak sınıfın içinde gözlerini gezdirdi. Bakışları benimle buluştu önce, sonra hemen arkamdaki noktada durdu. "Kim Taehyung'u odasında istediğini söyledi."
Gerildim. Kim Seokjin bilinmezliği genel olarak geriyordu beni zaten fakat özellikle onun gelip de Taehyung'u çağırmış olması, Bay Kwon'un onu görmek istediğini söylemesi, daha fazla endişelenmeme neden oluyordu.
"Tamam, gidebilir."
Dudaklarımı kemirmeye başladım. Taehyung yanımdan geçerken başını hafıfçe eğerek bana baktı. "Sorun yok," dedi sadece dudaklarını oynatarak. Bu beni rahatlatmadı. Aksine, daha fazla endişelenmeme neden oldu.
"Bir sorun mu var, yeni?"
Taehyung tam cevap vermek üzereyken Seokjin hyung boğazını temizledi ve hepimizin ona bakmasına neden oldu. "Büyük bir problem değil," dedi dudaklarını yukarıya doğru kıvırarak. Yemin ederim, bunu söylerken gözleri sadece bende durmuştu. Rahatsızca kıpırdandım ve sonra o da öğretmene döndü. "Sanırım kayıt olurken bazı evrakları atlamış."