54.Bölüm Kerim İlhanlı

3.5K 282 43
                                    

Sürprizlere hazır mısınız? Evet evet hazırsınız. Haydi yorumlara ve oylamaya.. Keyifli okumalar...

Kainat'ı serbest bırakırken gönülsüzdü, kendi elleriyle oraya göndermek içine sinmiyordu. Mecburdu, onun işlemlerini yaptığı Kainat değil Yonca Akalın'dı. Ardından gidişini izlerken omzunda hissettiği elin kime ait olduğunu bilmesine rağmen bakışlarını çekmedi, ne zaman Kainat'ı artık göremedi o zaman döndü. Onun ruhsuzmuşçasına ifadesine karşın Mehmet otuz iki diş sırıtırken boğazına yapışmak istedi. 

"Ne var Mehmet?"

"Nasıl ne var oğlum ya, serbest bırakmışsınız. İnsan haber verir, bir veda ederdim."

Arda ya sabır çekti, susmayı tercih edip yürüdü. Mehmet durmadı, çenesi hiç durmadı. 

"Oğlum numarası falan var mı? Nerde bulur muşuz?"

Üzerine yürüyecekken öyle bir ses duydular ki Mehmet yutkunamadı bile, hele o gözlere bakınca yandığını o bakışta gördü.

"Mehmet!! Kendine gel, o kadını unut. İlk ve son kez söylüyorum, sakın ikiletme!"

Ne zaman gelmişti de duymuştu, en önemlisi o kadın kimdi de Asya öyle demişti hepten aklı karıştı. Arda'nın ifadesiz yüzünde tersliği anlarken hayıflandı, sonu son değildi Mehmet'in bu kesinleşmişti. Maazallah kör kurşunlara gelirdi de şehit derlerdi. 

Asya bu işin bir an evvel bitmesini istiyordu, Arda bilmese de Kainat onlara çok kez istihbarat sağlamıştı ve bu kez karşılaşmışlarken gerisini düşüncelerinden bile sildi. 

Daha fazla merkezde durmadı, yorulmuştu ve dinlenmeye ihtiyacı vardı. Çekmecedeki silahını da alıp çıktığında Arda başı elleri arasında masasında oturuyordu, Mehmet yan masadan onu düşünceler içinde izlerken bağlantıyı çözecek kadar zeki olmadığından Asya rahattı. Fakat Arda için aynı rahatlık söz konusu bile değildi, zira bu iş bitene kadar bugünden itibaren yüzü gülecek gibi durmuyordu.

--

Köpeğiyle oynarken uzaktan dedesini görünce ona koştu, Hakan bey torununa sarılırken gözleri dolmuştu. Selçuk beyle konuşmuşlar Asya'nın evde olmadığını öğrenmiş torununu görmek için izin istemişti, bu isteğini elbette Selçuk bey kırmamıştı. Torununu öperken mutluydu, yıllarca onlardan uzak kaldıkları için de suçlu.

"Dede hoşgeldin, daha önce neden gelmedin?"

"İşlerimi bitirdim geldim, nasılsın bakalım o senin köpeğin mi?"

"Evet dede babam aldı, nasıl güzel dimi?"

Hakan bey sevgiyle torununa sonrasında da köpeğe baktı, bembeyaz tüyleri olan köpeği kim güzel bulmazdı ki..

"Güzel tabi, baban yok mu?"

Bahçede kimseyi görememişti, aslında amacı Asya'nın evde olup olmadığını öğrenmekti. 

"Babannemle dedem evdeler, gel içeri gidelim."

Umut kucağında içeri girdiklerinde Selçuk bey ayakta onları bekliyordu, el sıkışıp hal hatır sordular. Umut hala kucağında otururken kızının gelinlikle çekilmiş resmine takıldı gözleri, Selçuk bey durumu hemen fark etti lakin Umut varken bir şey söylemedi. "

"Hakan bey siz rahatınıza bakın ben birazdan geliyorum."

"Biz Umut'la vakit geçiririz, siz keyfinize bakın."

Selçuk bey neden gitmişti anlamıştı, bundan memnun da olmuştu. Kapıya çevrili bakışlarını torununa çevirirken tebessümle bakan gözlerinde Asya'nın gözlerini gördü. Kızını çok özlemişti, bunu hastanede ölümün eşiğinde son kez gördüğünü düşündüğünde anlamıştı. Ona öfkeyle bakan gözler yabancı da olsa kızıydı ve o bakışı hak etmişti. Sokağa attığı kızı hayatını kurtarmıştı, ona hem vefa hem de can borcu vardı. 

Fırtınanın UmuduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin