66.Bölüm Kasırga Dindiğinde

2.5K 245 33
                                    

Yiğit eve geldiğinde Asya hala odasında yatağın üzerinde oturmuş düşünmemeye çalışıyordu, onlar benim ailem demişti ama olmayabilirdi. Peki rüyasında gördükleri, rüyasında gördüğü isimler ve olanlar sadece birer tesadüf müydü? Ya gerçekten de öyle bir ailenin oluşu, aynı tarihlerde kızlarının kaybolmuş olması bunlar da mı tesadüftü? Tesadüfler olabilirdi hayatta, fakat bu kadar üst üste tesadüf fazlaydı. 

Yiğit'in yanağını öpmesiyle biraz daha gerçek hayata dönmeye çalıştı, ondan tarafa dönüp gülümsemeye çalışırken Yiğit'in gülen yüzü an be an solarken derin bir nefes çekti ikisi de, bu yüzü tanırdı Yiğit ve duyacaklarının ne denli zor şeyler olması umurunda falan değildi. 

"Seni bu denli düşündüren ne? Seni böyle düşünceli her görüşümde benim içimde talan başlıyor, Asya'm güzel karım hadi anlat bana neler oldu?"

Asya sadece bakmakla yetindi, sevdiği adamın gözlerinde kaybolurken susmayı seçerken Yiğit'te bekliyordu. Kaçırılmamış olsaydı şimdi karşısında oturmuş gözlerinin için içine bakan adamı sevemeyecek olma ihtimali yeniden aklına gelince aniden sarıldı. Yiğit'de tıpkı Asya gibi onu sarıp sarmalarken saçlarına da öpücüklerini bırakıyordu. İçindeki gelgitlerle sevdiği adamın kollarının arasından çıksa da hala elleri kolunun üzerinde duruyordu, sanki ona dokunmazsa bu anlar da rüya olacakmış gibi, sanki dokunmadığında ondan uzağa savrulacakmış gibi.. 

Doğum öncesi gördüğü rüyasını anlatırken sesi tek düzeydi, Yiğit bölmeden dinlemeye devam ederken son kısmı dinlerken Asya'nın yüzünü seven eli aniden durdu. İhtimali dahi taş kesilmesine yetmişti, ya doğruysa demeden edemedi. Eğer doğruysa Asya'yı kimse durduramazdı, ki o da zaten durdurulmak ister gibi değildi. Olacakların düşüncesi dahi tüylerini diken diken etmeye yeterken konuşamadı, sanki kelimeler boğazında düğüm düğüm olmuştu. 

"Doğruysa?"

Zar zor çıkan sorusuyla Asya ayağa kalkıp kasayı açtı, Yiğit bu sırada gözleriyle onu takip etmekle yetinirken dahası olduğunu narin parmakların o siyah dosyayı sımsıkı tutuşundan anlamıştı. 

"Yaptığımız araştırma bu dosyada, rüyamda okuduğum isim ve soyad da içinde yazılı, Maksimillian Grabeynko sanırım orda da yazıldığı gibi benim gerçek babam. Emin değilim, ama bu şüphe bile korkunç! Yiğit ben beni kovmuş olsa da yalnız kalmış olsam da babam bildim o adamı, ne yani ben planlarının bir parçası mıydım? Ben hedefe giden yolda sadece bir araç mıydım? Yiğit ben aslında kimim? Eğer orda yazılanlar doğruysa ben onların kayıp kızıysam, hayatımda sen olmayacak mıydın? Ya şimdi ne olacak, Yiğit ben ne yapacağım?"

Yiğit bir süre dosyayı inceleyen gözlerini karısına çevirmedi, her ismi tek tek okudu, her resme uzun uzun baktı. Asya'nın yaptığı gibi bakışları resim ve Asya'nın yüzü arasında gidip gelirken bulamadığı benzerlikle dosyayı kapatıp tekrar karısının yüzünü avuçları içine aldı. 

"Ne hissettiğini biliyorum, aslında emin de değilim. Sen benim karımsın, baban veya ailen kim olursa olsun sen benim karımsın, iki çocuğumun annesisin. Emniyet amiri Asya Yetkiner'sin, herkesin gıpta ettiği fırtına amirsin... Her şey doğruysa bile bunlar değişmeyecek, sen yine aynı kadın olacaksın."

Yiğit'in buğulu sesiyle söylediklerini dinlerken öylece ona bakıyordu, sonrasında bir kaç asi damla firar ederken Yiğit onları parmaklarının ucuyla sildiğinde yüzünü avuçlarına bastırdı. 

"Peki ya hepsi doğruysa, yıllarca ailenden koparılmış bir çocuksan, yani demem o ki gerçek ailen bulduğun kişilerse ne olacak? Tekrar fırtına mı olacaksın?"

Gözlerini kapatmış kocasının ellerinin verdiği sıcaklık ve huzura bulanırken iyileştiren elleri ve sözleriyle acıyla karışık gülümserken Yiğit'in sorusuyla gülümsemesi öfkeye dönüştüğünde Yiğit gözünü kırpmadan izledi, sorusuna cevap vermesine gerek yoktu. En azından kelimelere dökmesine, Asya'nın gözleri yıllar önce o depoya geldiğinde baktığı gibi bakıyordu. 

Fırtınanın UmuduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin