Serkan
Yaptığım herşey için o kadar pişmanım ki anlatamam. Hele ki Eylül 'ü kaybettiğim için çok pişmanım. Nasıl olurda bir anda Eylül'ü silip Cemre ile birlikte olmuştum?
Kafasında ki sorulara cevap bulamayan Serkan yerinden kalkıp çadırına doğru yürüdü. Tam Eylül'ün çadırının önünden geçecekken Eylül'ün çığlık seslerini duydu...
Serkan: Eylül!
Serkan kendini çadırın içine attı.
Eylül: Serkan! Biri vardı orada. Birini gördüm.
Eylül eski kötü anılarını hatırladığı için çok korkmuştu.
Serkan: Tamam Eylül sakin ol. Bendim o... Sizin çadırın önünden geçen bendim.
Eylül: Gerçekten mi?
Serkan bir an Eylül'e sarılıp onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
Serkan: Gerçekten. Bendim o. Korkma burdayım ben..
Eylül kendini geri çekti..
Eylül: Ben özür dilerim. Seni de korkuttum. Birden kötü anılarım geldi aklıma işte.
Serkan: Önemli değil. Ben her zaman yanındayım senin.
Büşra da onların konuşmasına uyanmıştı.
Büşra: Serkan abi?
Serkan: Efendim Büşracım.
Büşra yattığı yerden doğruldu.
Büşra: Serkan abi yoksa bizim yanımızda kalmak için mi geldin?
Eylül: Ha-
Serkan Eylül'ün sözünü keserek;
Serkan: Evet Büşracım. Öyle oldu.
Eylül anlamsız bir şekilde Serkan'a bakıyordu.
Serkan: Bu gece sizinle uyicam.
Büşra: Oley! O zaman kurtlar köpekler gelmez dimi?
Eylül: Gelmez ablacım gelmez... Hadi sen uyu.
Büşra: Tamam.
Eylül, Büşra uyanmasın diye kısık sesle konuşmaya başladı. Serkanda aynı şekilde.
Eylül: Serkan ne yapmaya çalışıyorsun?
Serkan: Hiçbirşey. Büşra ya korktuğunu söyleyip onu da korkutmana izin vermedim işte.
Eylül: Nerden çıktı burda kalma fikri ya?
Eylül biraz sinirlenmişti.
Serkan: Ne yapiyim? Başka birşey gelmedi aklıma. Zaten aramızda Büşra ve Metin uyur. Birşey olmaz merak etme. Sabah da kimse uyanmadan çadırıma dönerim tamam mı?
Serkan sırıtıyordu..
Eylül: Ya gülme!
Serkan: Napiyim Eylül? Aramızda birşeyler olucakmış gibi davranıyorsun.
Eylül Serkan'ın koluna hafifçe vurarak;
Eylül: Ya sussana Büşra duycak şimdi.
Serkan: Tamam dur.. Tamam sustum.
Serkan sırıtarak yerine geçti. Büşra ve Metin onların arasındaydı.
Serkan: Iyi geceler.
Eylül: Iyi geceler.
Sabah olmuş saat 06:00'rı gösteriyordu. Serkan uyanmış Eylül'ü izliyordu.
Sonra dayanamayıp Eylül'ün alnına buse bıraktı. Bu öpücükten sonra Eylül uyandı.
Eylül: Napıyorsun sen ya!
Serkan: Ben özür dilerim. Dayanamadım özür dilerim. Tutamadım kendimi.
Eylül: Sus! Sus konuşma! Serkan sen benim en yakın arkadaşımla gözlerimin önünde birlikte oldun. Ben sizin mutluluğunuzu her defasında tekrar tekrar izledim. Sen Cemre ile birlikte olsan da olmasan da bitti. Ne kadar pişman olsan olmaz! Anladın mı beni?!
Serkan: Biliyorum. Artık güvenemezsin bana. Haklısında... ama seni sevdiğimi bil tamam mı?
Eylül: Bilmek istemiyorum Serkan! Biz arkadaştan başka birşey olamayız. Eğer böyle devam edersen arkadaşta olamayız. Şimdi gider misin lütfen?
Serkan: Peki..
Serkan üzgün bir şekilde çadırdan çıkıp kendi çadırına gitti.
Herkes uyanmıştı.
Toprak: Arkadaşlar öncelikle çadırları falan bir toparlayalım. Ondan sonra da kahvaltı yapmaya gidelim. Uyar mı?
Serkan: Olur hocam.
Toprak: Tamam hadi bakalım.
Herkes çadırına toplamış kahvaltı etmeye gidiyorlardı. Toprak onları güzel bir cafe ye getirdi.
Feride Hanım: Toprak burası çok güzelmiş.
Toprak: Evet canım.
Garsonlar onlar için büyük bir masa ayarladı. Bu sayede hiç biri ayrı ayrı kahvaltı yapmayacaktı.
Kahvaltıları bittikten sonra herkes evine dönmeye karar verdi. Eylül ve Cemre tuttukları eve, Kader ve Meral Sadri dedenin evine, Songül ve Güney kendi evine, Serkan annesinin evine, Feride ve Toprak ise bir süre daha Istanbul da kalacakları için eski evlerine yerleştiler..
Toprak: Feride diyorum ki benim üsteki ev boş ya hani.
Feride: Eee
Toprak: Izmire gidene kadar kiraya mı versek?
Feride: Aslında iyi fikir. Bence Izmir'e de gitmeyelim burda kalalım.
Toprak: Olurr. O zaman ben işlenleri başlatayım...
Çok geçmeden evi tutmak isteyen biri geldi. Kira konusunda anlaşmak için Feride ve Toprak ile konuşacaktı. Kiracının ismi Ali idi.
Ali: Toprak bey mi?
Toprak: Evet benim. Siz üst kattaki kiralık ev ıçin geldiniz sanırım....
Ali: Evet.
Toprak: Siz buyrun içeri geçin. Gereken şeyleri konuşalım.
Ali: Tabi olur.
Ali içeri geçti.
Feride: Hoşgeldiniz ben Feride. Toprak'ın eşi.
Ali: Merhaba ben de Ali.
Toprak: Öğrenci misin yoksa çalışıyor musun Ali?
Ali: Çocuk şubede çalışıyorum ben.
Toprak: Ne güzel! Ben de öğretmenim.
Feride: Çocuklar bu hayattaki en değerli şeyler aslında.
Ali: Kesinlikle. Ne çocuklar buldum ben. Dilenen, tacize uğrayan...
Feride taciz lafını duyar duymaz kötü olmuştu. Aklına Eylül geldi...
Feride: Taciz... Çocuklara yapılan en büyük kötülük, haksızlık...
Ali: Aynen.
O sırada kardeşlerini görmeye Eylül gelmişti. İçeri girdiğinde Ali ile göz göze geldi...