Ve ilk bölüm sizlerle. İyi okumalar...
Yarasında olan bakışlarımı gözlerine çıkarttım. "Yavuz ne olur benle kal nolur" dedim. Gözyaşlarım kazağını ıslatıyordu. Bir yandan da karnından akan kanlar benim üzerimi ıslatıyordu. Yutkundu ve gözlerini kapattı. Hızlıca başını salladım "Yavuz hayır! Aç gözlerini! Benim sana daha söylemem gereken çok şey var" dedim. Zorla gözlerini açtı. Bir damla gözyaşı düştü "Ağlama Bahar" dedi ve bi anda gözleri kapandı. Başı dizime düştü. "Yavuz! Yavuz!" diye bağırdım ama duymadı. Gelen ambulansın sesi son umudumdu.
4 Ay Önce
Gece yarısı duyduğum telefon sesiyle yatağımdan fırladım. "Efendim?" diyerek şarjda olan telefonumu açtım. "Bahar hanım acilen hastaneye gelmeniz lazım. Bir yerde silahlı bir saldırı olmuş. Çok yaralı var" dedi karşıdaki kişi. Bir şey demeden telefonu kapattım ve hızla üzerimi değiştirip arabama atladım. Çok geçmeden hastaneye varmıştım. Girişteki kalabalığı aşıp içeri girdim. Asistanım yanıma geldi ve "Bahar hanım çok yaralı var yardımınız lazım" dedi. Başımı salladım ve getirdiği önlüğümü giydim. Kapıdan bir adam girdi. Yanındaki kişiye yardım ediyor gibi duruyordu. Yanlarına gidip "Acile gidelim hemen" dedim. Yaralı kişiyi kolundan tutup "İpek! Sedye getir!" diye seslendim. Asistan sedyeyi getirdi ve adamı sedyeye yatırdım. İpek onu acile götürürken diğer adamın yarasını fark ettim. "Sizinde yaranız var benimle gelin" dedim. Omzundan akan kanlara baktı önce sonra hafifçe başını salladı ve benimle acilin yanındaki odaya geldi. Acil çok kalabalık olduğu için kan alınan odaya getirmiştim onu. "Üzerinizi çıkartın lütfen" dedim. Önce yarayı incelemek için karşısına oturdum. O kadar da kötü değildi. Malzemeleri almak için kalktım. Geri karşısına oturunca "Sizi bir yerlerden tanıyorum sanki" dedim. Yarayı temizleyip uyuşturdum. "Geçen hafta Karabayıra gelmiştiniz. Cenazede bir çatışma çıkmıştı ve sizde ortadaydınız" dedi soğuk sesiyle. Aklıma gelince "Evet ve sizde beni yere düşürmüştünüz Yavuz bey" dedim. Yarayı dikerken "Yoksa vurulacaktınız Bahar hanım" dedi. Yarayı hallettikten sonra "Sanırım artık daha çok görüşeceğiz. Artık Karabayır Devlet Hastanesi'nde çalışıyorum." dedim. Mardin Devlet Hastanesi'nden ayrılıp Karabayır'a gitmeyi uzun zamandır istiyordum. Bir şey demedi ve gömleğini giyip çıktı. Ben de diğer hastaların yanına gittim. Saat 04:00 olduğunda ancak hastanedeki odama çıkabildim. Önce ellerimi yıkadım. Sonra gidip sedyeye uzandım. Bir iki saat uyuyup kalktıktan sonra eve gittim. Zaten bir tek koltuk ve çantam vardı. Her şeyimi Karabayır'a götürmüştüm. Yeni bir ev yeni bir hastane yeni sorunlar...Çantamı aldım ve arabama atlayıp yola çıktım. Uzun bir yoldan sonra Karabayır'da olan yeni evime gelmiştim. Saat sekizde hastanede olmam lazımdı. Bu yüzden bir bardak kahve içip evden çıktım. Hastane yakın olduğu için yürüyerek gitmeye karar verdim. Zaten yol çok uzun sürmedi. Halletmem gereken dosyaları halledip aşağı odama indim. Bu güne randevular vardı. Klasik bir Bahar Kutlu günü işte. Hastalar gelip gitti o kadar. Çıkışta çok aç olduğumdan kafe gibi bir yer vardı oraya gittim. Zaten her şeyden bir iki tane var yani kararsızlık istesemde yapamıyorum. Dışarıda bir masaya oturdum ve yemeğimi yedim. Sonra çay içerken bi kadın önden geçen adama "Askersin işte!" dedi. Kadın bana doğru dönünce Eylem olduğunu gördüm. "Eylem?" dedim sorar gibi. Gülümseyip "Bahar? Senin burada ne işin var ya?" dedi. Sarıldıktan sonra "Ee sonsuza kadar Fransa'da duramazdım değil mi? Geldiğim gibi Mardin'de doktorluğa başladım. Bu gün de Karabayır'da ilk günüm" dedim. Sonra ayakta olduğumuzu fark edip "Otursana konuşalım" diye ekledim. İkimizde oturunca garsona bir çay daha getirmesini söyledim. "Bende bir yerden bir yere gidiyorum. Şimdi de Ortadoğu'da olan gelişmeleri kaydetmemi söylediler" dedi. Eylem ile Fransa'da tanışmıştık. Ben lise döneminde iki yıl Fransa'ya gittiğimde aynı apartmandaydık. İkimizde Türk olduğumuz için sürekli vakit geçirirdik. Bir saat falan konuştuk. Sonra Eylem'in gitmesi gerekti. Bende eve doğru yürümeye başladım. Sokağın başında üç tane genç vardı. En fazla 17 yaşında olduklarını düşünüyorum. Sağ taraftaki birine bir poşet verdi. Diğeride eline para sıkıştırdı. Ne verdiğini anlamak zor değildi. Yanlarına yaklaşıp "Gençler napıyorsun bu karanlıkta burda" dedim. Poşeti cebine hızlıca sokup "Hiç bir şey ablacım" dedi. Kaşlarımı çatıp "Gençler bana bir şey uydurmayın. Çıkart o cebindekini. Sen daha kaç yaşındasın ki oğlum" dedim. En uzunları "Ablacım bas git işine ya" dedi. Kollarımı birleştirdim ve "Bana bakın! O poşetleri bana verip evlerinize gidiyorsunuz. Bakın ben doktorum. Her gün bu zıkkımdan kaç kişi ölüyor haberiniz var mı sizin?" dedim. Çocuk cebindekileri verirken diğeri onu engelledi ve beni itleyip "Ablacım git işine" dedi. Sonra biri geldi. "Gençler ne oluyor burada" dedi. Arkası dönük olduğu için yüzünü göremiyordum. "Abi bir şey yok ya" dedi az önce beni itleyen. Sertçe koluna vurup "Beni yemeyin gençler. Çıkartın cebinizdekileri!" dedi. Hızlıca hapları verip gittiler. Bana dönüp "İyi misin" dediğinde Yavuz olduğunu anladım. Başımı sallayıp "İyiyim" dedim. Gençlerin arkasından bakarken "Her yere yaydılar bu pisliği" dedim. İç çektikten sonra "Buraları akşam vakti hiç tekin değil seni evine kadar bırakayım mı?" dedi. Bana bakan gözlerine dönüp "Hayır ben başımın çaresine bakarım. İyi akşamlar" dedim ve yarıladığım yola devam ettim. Eve gelince kendimi yatağa attım. Bir kaç saatlik uyku ile gün geçirmeye alışmıştım. Tek alışamadığım şey silah sesi ve insanları katletmeleri. Mardin'de çok olmuyordu ama Karabayır'da nerdeyse her gün silah sesi duyulurdu. Telfonumu şarja taktım ve üzerimi değiştirip uyudum. Sabah uyanınca direkt mutfağa gittim. Kahve hazırlarken İpek aradı. Onu da yanıma aldırmıştım. "Efendim İpek" dedim. İpek "Bahar hanım ben hastanedeyim burada bir tabur varmış. Yarbay Erdem Kaçmaz ile görüşmeniz lazımmış" dedi. Oflayıp "Tamam. Ben yarım saat sonra hastaneye gelirim bütün dosyalar hazır olsun." dedim ve telefonu kapattım. Kahvemi bitirip üzerimi giyindim. Çok geçmeden hastanedeydim. Dosyaları kontrol edip tabur komutanlığına gittim. Klasik işleri hallettikten sonra Erdem Bey özel bir şey konuşmak istedi. "Bahar çok yakın zamanda önemli bir operasyon olacak. Mardin'deki ününü ve cesurluğunu duyduk. Eğer bir şey olursa ve bir doktora ihtiyacımız olursa operasyona gelmek ister misin?" dedi. Hiç düşünmeden "Tabiki gelirim. Ben hazırda bekliyor olacağım. Siz sadece bana haber verin" dedim. Ayağa kalkıp el sıkıştık. Sonra kapı çaldı. "Üsteğmen Yavuz Karasu emret komutanım" dedi. Yavuz burada mıydı? "Bahar ile tanış Yavuz. Uzun bir süre operasyonlardaki sağlık sorunlarını o halledecek" dedi Erdem Bey. Ona dönüp "Biz zaten Yavuz ile tanışıyoruz" dedim. Yavuz bir şey demeden Erdem Bey'e bakmaya devam etti.
Oluşan sessizliği ben bozdum "Ben gidiyim artık. Hastanede bir kaç işim var" dedim. Ben çıkarken Yavuz "Ben de çıkabilir miyim komutanım" dedi. Gerisini duymadım. Taburdan çıkarken Yavuz "Bahar" diye seslendi. Arkama döndüm "Efendim" dedim. Etrafına baktı ve "Sen nasıl bir şeye girdiğininin farkında mısın?" dedi. Gözlerimi devirip "Yavuz benim hastanede işlerim var." dedim ve tabur komutanlığından çıktım. Hastanede önce dosyaları imzaladım. Sonra iki hastam vardı onlara baktım ve öğle molasına çıktım. Bahçede çay içerken Yavuz geldi. "Naber" dedi. Gülümseyip "İyi. Çay ister misin?" dedim. Yanıma oturdu ve "Hayır. Senle konuşmaya geldim" dedi. Ona doğru döndüm ve kaşlarımı çatıp "Konu ne?" dedim. Dudaklarını yaladıktan sonra "Erdem Yarbaya gidip vazgeçtiğini söyle. Nasıl bir yerde olduğunun farkında değil misin?" dedi. Kaşlarım yumuşadı ve "Gayette farkındayım ve ben böyle mutlu oluyorum. Dosya imzalamak için değil insanlara yardım etmek için doktor oldum ben" dedim. Derin bir nefes alıp "Bahar bi düşünsene sen operasyona geliyorsun. Yaralılar var. Sen onlarla ilgilenirken bir el bombası, öldün. Bu en basidi" dedi. Çayı yan tarafa koydum ve normal bir şekilde "Korkmalı mıyım?" diye sordum. Başını eğip "Ben olsam korkardım" dedi. Ayağa kalktım ve çayımı elime aldım "Ama ben korkmuyorum" deyip içeri gittim. İpek elinde dosyalarla gelirken "Ben odamdayım hastalarım var İpek. Dosyalar sende" dedim.
Hastalarım bitince eve gittim. Yemek yedikten sonra kitap okudum ve çok geçe kalmadan yatağıma yattım. Tam uykum gelmişken ve uyuyacakken silah sesi duydum. Yataktan kalkıp hemen pencereye çıktım. Yaralı biri gözükmüyordu. İçeri gidip derin bir nefes verdim ve geri yattım. Sabah kalkınca artık monotonlaşmış şeyleri yaptım. Hastaneden sonra İpek ve Eylem bana geldi. Biraz konuştuk falan. İlk haftam böyle klasik geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beşinci Mevsim: Sen (TAMAMLANDI)
Fanfiction!!! #yavbah içinde birinci sırada !!! Başlangıç tarihi: 3 Nisan 2018 Salı Bitiş tarihi: 2 Şubat 2019 Cumartesi (Wattpaddeki ilk Beşinci Mevsim: Sen adlı hikayedir)