İyi okumalar...
Bütün akşam dans ettik eğlendik mutluluklarına ortak olduk. Herkes gidince yine bizim genç tayfa kaldı. Keşanlının getirdiği rakıları bir masaya dizdik, bizde etrafına dizildik. Su ve Feyzullah dışında herkes bardağını kaldırdı. Keşanlı "Bu gün çiftimiz için içiyoruz efendim" dediğinde bir seferde kafama diktim. İkinciyi doldururken "Siz niye içmiyorsunuz" dedim. Feyzullah "Su içmez. Bende bu akşam içmeyeyim" dedi. Omuz silkip diğerini yarıya kadar içtim. "Bahar sende çok içmiyorsun" diyen Yavuz'a "Karışma bana" dedim. Kalan kısmı içip tekrar doldurdum. "Helal be yengeme" deyip bardağını dolduran Keşanlıyla bardakları tokuşturup bir seferde içtik.
Yavuzdan;
Keşanlı ve Bahar içiyordu artık sadece. Herkes ikiden sonrasını bırakmıştı. Feyzullah ve Su'yu evlerine götürmesi için Mansur'u görevlendirdim. Ateş de Nazlı'yı bırakacaktı. Sadece ben, Bahar ve Keşanlı vardı. İpek de yorulup eve gitmişti. Bahar "Keşanlı sen bu İpek'i seviyorsun değil mi?" dediğinde Keşanlı bardağını bitirip "Allah korusun yenge ya" dedi. Bahar elindeki bardağı sallarken "Seviyorsun seviyorsun" dedi. Ben onları uzaktan izliyordum. Kısa sürede kardeş gibi olmuşlardı. İkiside aynı kafadandı. Keşanlı "Yenge sen bu Yavuz komutanımı seviyon mu" dediğinde Bahar sırıtarak "Yani gideri var. Gibi gibi" dedi. Güldükten sonra "Hadi artık gidelim" dedim. Keşanlı kendindeydi ama Bahar uçmuştu. Keşanlı tabura ben ve Bahar arabaya gittik. Yolda bağıra bağıra şarkı söyledi. Eve girdikten sonra ayakkabılarını çıkarttım ve yüzünü yıkadım az da olsa kendine gelmişti. İçerde üzerini değiştirip yanıma geldi. Bi anda sarılınca afalladım. "Keşke hep sarhoş olsam. Çünkü sadece sarhoşken bu cesareti buluyorum kendimde. Sakın kendime gelince bunu bana söyleme tamam mı? Seni çok seviyorum. Hemde tahmin edemeyeceğin kadar" dediğinde şaşkınlığım daha da arttı. Sonra omzumda sızdı. Kucağıma alıp odasına götürdüm. Yanına kıvrılıp sanki fırçayla çizilmiş gibi olan yüzünü inceledim. Hayatımda Bahar kadar güzel bir kadın görmemiştim. Bana annemi hatırlatıyordu.Ona sarılıp kokusunu içime çektim ve başımı boynuna sakladım.
Bahar'dan;
Sabah kalkınca yanımda Yavuz'u gördüm. Dün geceye dair çok az şey hatırlıyordum. Düğünden sonra Keşanlının getirdiği rakıları içmiştik. Sonrası yoktu bende.Umarım saçma bir şey yapmamışımdır diye içimden geçirip kalktım. Üstümdeki pijamayı görünce hemen Yavuz'a baktım. Biraz zorlayarak hatırlamaya çalışmıştım. Kendim giyindiğimi hatırlayınca rahatladım. Banyoya gidip dişlerimi fırçaladım ve Pazartesi olduğunu hatırlayıp Yavuz'u uyandırmadan dolaptan kıyafetlerimi alıp banyoya gittim ve giyindikten sonra tekrar dolaba koydum. İpek'i uyandırıp mutfağa gittim. Banyodan su sesi gelince İpek'in duşa girdiğini anladım. Kendime kahve yaptım ve pencerenin önüne gidip kahveyi içmeye başladım. Arkamdan bir çift kol sarılınca kokusundan Yavuz olduğunu anladım. Hep yaptığı gibi başını boynuma koydu ve "Günaydın" dedi. Uykulu olduğu çok belliydi. Gülümseyerek "Günaydın" dedim. Hafifçe başımı ona çevirip uykuda dağılmış saçlarına baktım. Bu haliyle bile çok yakışıklıydı. Ne diyorum ben ya!
Önüme dönüp kahvemi içmeye devam ettim. Gözleri tekrar kapanırken "Yavuz ikimizinde işe gitmesi lazım uyuma" dedim. Gözlerini açtı ve "Hep uyuman lazım diyen sendin" dedi. Kahveyi bırakıp ona döndüm. Yüzüm ona çok yakınken "Ama gündüz değil, gece" dedim. Bir kaç saniye sadece birbirimize baktık sonra kollarını açınca tezgahın yanına gittim. "Kahve ister misin" dedim. Benim kupamı eline aldı ve "Gerek yok" deyip kahvemden içti. Peçeteyi ona fırlatıp "Pislik" dedim. Yarı ıslak saçlarıyla İpek geldi ve "Bahar sınav Çarşamba gününe alınmış" dedi. Dudağımı ısırıp "Yarın gidelim o zaman her zaman hazırlıklı olmalıyız" dedim. İpek "Bahar ben tek giderim" dedi. Göz devirip "Tamam tamam bakarız. E senin hala konuşman hata git ders çalış. Bu gün izinlisin, çalış dinlen hazırlan" dedim. Bana sarıldıktan sonra odaya koştu. Yavuz boş kupayı tezgaha bırakıp "Ben gidiyorum akşam uğrarım" dedi ve gitti. Çok geçmeden bende çıktım. Hastane klasik geçti. Eve geldiğim zaman Yavuzla konuştum. Hatice'nin yanında şimdi bana gelecekti. Ben koltukta otururken kapı açıldı ve girdi. Hemen kalkıp "Ne oldu" dedim. Anahtarı portmantoya atıp içeri geldi "Bize vermeyeceklerini çünkü polise götürmek yerine onu sakladığımızı söylediler" dedi. O koltuğa oturunca oflayarak yürümeye başladım. "Hatice'yi asla vermeyecekler, asla göremeyeceğiz" dedim. Yavuz "Tamam Bahar bi sakin ol" dedi. Koyulaşmış gözlerimle "Ne sakin olması ya" diye bağırdım. Kaşlarını çatıp "Bana bağırma bende Hatice'yi almak istiyorum" dedi. Bizim seslerimizi duyan İpek içerden çıktı. Yavuz kalkıp giderken "Git zaten! Hep kaç" dedim. Arkasına döndü ve "Bahar bağırmayı kes!" dedi. Hemen elimin altında olan vazoyu yere fırlatıp "Kabul et yada etme ben senin karınım. Bana bu şekilde davranamazsın. Beni umursamıyorsun ne yaşadığımı düşünmüyorsun" diye bağırdım. Sertçe kapıyı çekip çıktı. İpek bön bön bakarken yere çöktüm. Sonrası İpek'in Yavuz'a seslenişi ve karanlık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beşinci Mevsim: Sen (TAMAMLANDI)
Fanfic!!! #yavbah içinde birinci sırada !!! Başlangıç tarihi: 3 Nisan 2018 Salı Bitiş tarihi: 2 Şubat 2019 Cumartesi (Wattpaddeki ilk Beşinci Mevsim: Sen adlı hikayedir)