2. Bölüm

2.9K 119 11
                                    

İyi okumalar...

Karabayır'da ikinci haftamdayken Erdem abi aradı. "Bahar neredesin?" diye sordu. Dosyayı bırakıp "Hastanedeyim. Bir şey mi oldu?" dedim. Hemen "Timden bir arkadaşımız çok kötü. Tabura gelmen lazım." dedi. Önlüğümü çıkartırken "Tamam ben hemen geliyorum" dedim. İpeğe işaret verdim ve yardım çantasını aldım. "Acele et. Helikopter hazır bekliyorum" dedi. Telefonu kapatıp "İpek benim gitmem lazım" dedim ve çantaları alıp çıktım. Tabur uzak değildi ama yine hızlı hızlı gittim. Tabur'a varınca Erdem abiyi gördüğüm yere gittim. Hızlıca helikoptere bindik. Sesimi duyması için bağırarak "Kim yaralandı. Nasıl yaralandı" dedim. Yere bakarak "Mansur. Göğsünden vurulmuş" dedi. Hafifçe başımı salladım ve başka bir şey demedim. Helikopterden inince hızlıca bir yere gittik. Eski bir han gibi bir yerdi. Kapıda Yavuz vardı. Erdem abi içeri girince "Senin burda ne işin var" dedi. Bir şey demeden içeri girdim. Yaralı askere doğru yürüdüm. Baygındı. Karşısında bir sandalyede elleri bağlı olan tahminimce teröristti.

Eldivenlerimi giyip yarayı temizlemeye başladım. Uyanması için bir ilaç verdim. Sonra yarayı kapattım. Uyanmadığı için iğne yaptım. Yavuz yanıma gelip sorarcasına baktı. Başımı salladım ve "İyi. İğne yaptım ne zaman kendine gelir bilmiyorum" dedim. Erdem abi "Bahar şuna da bi bakar mısın? Çok önemli değil ama bi yarası var kolunda" dedi. Başımı sallayıp çantayı aldım ve ayağa kalktım. Yavuz kolumu tutup "Komutanım buna bir şey olmaz" dedi Erdem abiye. Kolumu çekip "Benim hipokrat yeminim var Yavuz. Kim olursa olsun bi sağlık sorunu varsa yardım etmeliyim" dedim. Mavi gözleri koyulaşırken "O herif bi terörist Bahar!" dedi. Kaşlarımı çatıp "Sanırım sen beni duymadın. Kim olursa olsun" dedim ve hızla adamın yanına gittim. Erdem abi dışarı çıktı. Yavuz da uzakta bizi izliyordu. Kolundan kurşun sıyırmıştı. Sert bir şekilde, gazlı bezi bastıra bastıra yarayı temizlemeye başladım. "Eliniz çok ağırmış doktor hanım" dedi. Cevap vermeden temizlemeye devam ettim. Mansur'a bakarak "Halbuki şu delikanlıya çok yavaş davrandınız. Hem sarı komutan elinizin yumuşak olduğunu söylemişti" dedi. Dayanamayıp "Kes sesini!" diye bağırdım. Bana dönüp "Hiç yakıştıramadım size doktor hanım" dedi. Temizledikten sonra dikmeye başladım. Ama bilerek uyuşturmadım. Aşağılık adam hala konuşmaya devam etti "Maşallah çok da güzelmişsiniz doktor hanım." dedi. Ona aldırmadım ama Yavuz silah çekip adamın anlına dayadı. "Kapat lan çeneni. Şu tetiği çekerim ölünü de bir kenara atarım." diye bağırdı. Yarayı hallettikten sonra ayağa kalkıp Yavuzun elini itledim. Silahı yan tarafa kaydı. Malzemelerimi çantaya yerleştirirken silah sesleri duyuldu. Hızlıca Mansur'u kenara çektim Yavuz dışarı çıktı. İçerideki iki askerden biri teröristin yanında dururken diğeri pencereden ateş etmeye başladı. Dakikalar sonra ses durunca Yavuz ve Erdem abi içeri girdi. Ayağa kalkıp "İyi misiniz" dedim. Yavuz yanıma gelip başını salladı. Sonra teröristin yanında duran asker "Sis bombası" diye bağırdı. Yavuz başımı göğsüne yaslayıp kollarıyla başımı sardı.  Bir kaç saniye öksürük sesi duydum ama sonrasını hatırlamıyorum. Gözlerimi açtığımda dışarıdaydım. Başımda Yavuz vardı. "Bahar" diye sesleniyordu. Sonunda derin bir nefes alabilince kalktım. Derin bir nefes verip "İyi misin" diye sordu. Başımı salladım ve derin nefesler almaya devam ettim. Bana bakarken "Bahsettiklerim bunlardı" dedi. Gülümseyip ayağa kalktım. Araçlara bindik ve bir köye gitmeye başladık. Hava sisli olduğu için helikopter gelemiyormuş. Yarın geri dönecekmişiz. Köyde Mansur'un yarasına daha rahat bakabildim. Muhtarın evindedydik. Bende bi odada Mansur'un yarasına bakıyordum. İçeri Yavuz girdi. "Bir şeyler yiyeceğiz Bahar gelsene" dedi. Dudağımı büzdüm ve "Ben aç değilim. Saol yinede" dedim. Başını sallayıp odadan çıktı. Pencerenin yanına gittim ve dışarıyı seyretmeye başladım. Sonra öksürük sesi geldi. Arkama dönünce Mansur'un uyandığını gördüm. Yanına gidip "Nasıl hissediyorsun. Acın var mı?" diye sordum. Başını iki yana sallayınca derin bir nefes verdim. Sonra içeri gidip "Mansur uyandı" dedim. Bizimkiler direkt yanına giderken oradaki kıza "Bir bardak su getirir misin" dedim ve bende odaya girdim. Onlar konuşurken duvara yaslanmış onları izliyordum. Kız su getirince "Bir saniye beyler" deyip aralarından yanına gittim. Suyun bir kısmını içince ilacını verdim. Onlar tekrar konuşmalarına dönerken "Erdem abi en kısa zamanda hastaneye gitmemiz lazım. Burada çok imkan yok. Bi kriz geçirirse" dedim ve lafımı tamamlayamadan sustum. Erdem abi "Hava neredeyse karardı zaten. Sabah erkenden gidicez. Eğer helikopterler için hava müsait olursa gece de gidebiliriz" dedi. Başımı salladım ve gidip koltuğa oturdum. Gözüm pencereye kayınca bir kaç adam fark ettim. Silahları vardı. Evin çok yakınında olmasalarda "Yavuz" diye seslendim ve ayağa kalktım. Yavuz bana dönünce pencereyi gösterdim. "Bi bunlar eksikti zaten" diye mırıldandı ve gidip Erdem abiye bir şeyler söyledi. Hepsi beraber çıkınca Mansur "Noluyor" dedi. Perdeyi çektim ve "Bilmiyorum" dedim. Yaranın olduğu yeri sarmıştım. Onu açıp kanlanan yeri tekrar temizleyip sardım. Beklediğim silah sesleri duyulmadı. Hava iyice kararıyordu. Yavuz odaya girip bir şey olmadığını falan söyledi.

Hava iyice kararınca Mansur uyudu. Biz de hep beraber içerideydik. Sadece Erdem abi Mansur'un yanındaydı. Ben kenarda otururken konuşmalarına kulak kabarttım. Timden biri "Komutanım aslında şöyle güzelinden bir çatışma olacak. Ama böyle teröristler kaçmayacak falan. Sonra öne atlıycam her yerimden kurşun yiyeceğim. En güzeli." dedi. Biz Yavuz ile gülerken diğeri "Mücahit abi senin acilen doktora gitmen lazım. Bi piskolojik destek falan" dedi. Ben daha çok gülerken Yavuz "Terörist demişken. Feyzullah, sen bu çolağa ne yaptın?" dedi. Feyzullah "Ona eğitimde öğrendiğim ne varsa uyguladım komutanım. Dut yemiş bülbül gibi oldu maşallah" dedi. Yavuz sırıtırken "Ya siz ne çeşit bi manyaksınız ya?" dedim gülümserken. Mücahit "Manyak olmasak Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir neferi olmazdık yenge" dedi. Benim gülünsemem solarken Yavuz "Ne yengesi lan" dedi. Feyzullah, Mücahit'i hafifçe dürtünce "Kusura bakmayın komutanım. Ağzımdan kaçtı öyle" dedi. Sonra bana dönüp "Kusura bakma yenge yani Bahar Hanım" diye ekledi. Normal bir şekilde "Tamam önemli değil" dedim. Sonra sabah olan kız meyve getirdi. Bir yandan meyveleri yerken konuşuyorduk. Ta ki Erdem abi aceleyle odadan çıkana kadar. "Bahar yardım et Mansur'a bir şey oluyor" dedi. Koşarak yanına gittim. Kriz geçiriyordu. "Yavuz Mansur'u tut" dedim. Yavuz hızla onu tuttu. Hareketleri yavaşlayınca sakinleştiriciyi yaptım ve eski haline döndü. Herkes derin bir nefes verirken bende çantayı topladım.

Beşinci Mevsim: Sen (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin