36. Bölüm

1.1K 67 11
                                    

Mücahiti şehit etsem üzülür müsünüz???

İyi okumalar...

Ameliyat çok zorlamıştı ama bir şekilde hallettim. Dikişlerin bir daha açılmamasını umarak hemşire ile Mücahit'i ameliyathaneden çıkarttık. Herkes bana dönünce sedyeyi hemşireye devrettim. Ağzımdaki maskeyi çıkarttım ve "Yarası dikiş tutmadığı için tekrar ameliyata almışlar. Şu anlık iyi" dedim. Yanımdaki Yavuz'un göğsüne başımı yasladım. Kollarını sardı ve anlımdan öptü.

Gece başka bir problem çıkmadı. Yavuz beni eve götürmekte ısrar etsede gece hastanede kaldık. Sabaha karşı kontrol için odaya girdim. Dikişleri açılmamıştı ve iyi gözüküyordu. Odadan çıktım ve "Şu an iyi gözüküyor uyandığında normal odaya alabiliriz" dedim. İpek ayağa kalkıp "Bende gireceğim içeri" dedi. Elimi omzuna koydum ve gülümseyip "Bence normal odaya aldığımızda yanına gir" dedim. Başını salladı ve tekrar oturdu. Kızlara bakıp yanıma gelmeleri için işaret ettim. Biraz bizimkilerden uzaklaşınca "Kızlar ben bir eve gideyim diyorum. Üzerimi falan değiştireyim en azından" dedim. Nazlı "Tamam kuzum sen git. Hatta biraz dinlen sen, çok yoruldun" dedi. Su da ona destek çıkarak "Evet, senin kendine çok dikkat etmen lazım" dedi. Gülümseyip "Yine İpek'i yanlız bırakmayın olur mu" dedim. Su "Tamam o bizde hadi sen git biraz dinlen" dedi. Başımı sallayıp Yavuz'un yanına gittim. "Yavuz, hayatım ben bir eve gideceğim. Üzerimi falan değiştireyim. Arabanın anahtarını versene" dedim. Bana baktı ve "Tek gitme beraber gidelim. Hem bende bir duş alırım" dedi. "Tamam" dedim. Bizimkilere bir şeyler söyleyip elimi tuttu.

Eve geldiğimizde arabadan inip bağajdan bavulları aldım. Yavuz yanıma gelip "Bahar ne yapıyorsun ya? Senin ağır şeyler kaldırmaman lazım artık hayatım" dedi ve elimden bavulları aldı. "Yavuz ağır bir şey değil ki küçücük bavul" dedim ama dinleyen kim? Eve geldiğimizde bavulları bıraktı ve "Ben duşa giriyorum. Sende artık bir şeyler ye" dedi ve burnumun ucundan öpüp banyoya gitti. Bende mutfağa gittim ve ikimize kahvaltı hazırladım. Yavuz çıkınca ben girdim duşa. Üzerimi giyinip saçlarımı kuruttum ve mutfağa gittim. Yavuz tezgaha tutunmuştu ve gözlerini sıkıyordu. Yanına gittim ve "Yavuz, Yavuz noldu hayatım" dedim. Yutkunduğunda kolundan tutup sandalyeye oturttum ve önünde çöküp "Yavuz iyi misin?" dedim. Gözlerini açıp "İyim bir şey yok. İki gündür doğru düzgün bir şey yemedim ya ondandır. Senin kahvaltını özledim" dedi. "Emin misin" dedim. Bana gülümseyip "Eminim yok bir şey. Hadi kahvaltı yapalım" dedi.

Kahvaltı yaparken sürekli Yavuz'a baktım. Beni gerçekten çok korkutmuştu. Bir şeyler yedikten sonra evden çıktık. Arabaya binip hastaneye gittik. Bizimkiler yine aynı yerde bekliyorlardı. Bu sefer yanlarında Erdem abi de vardı. Yavuz onunla konuşurken ben İpek'in yanına gittim. "Kuzum bir şeyler yedin mi?" dedim. Burnunu çekip "Canım bir şey istemiyor" dedi. Elimi omzuna koydum ve okşayarak "Ama böyle yapma. Mücahit uyanınca böyle ruh gibi olma. Valla konuşmaya bile mecalin olmaz aşağı inip bir şeyler ye hadi" dedi. Su "Evet hatta beraber inelim" dedi. İpek "İyi ozaman" dedi ve Su'yla beraber kafeteryaya indiler.

Öğlende tekrar kontrole girdim ve ilaçlarını verdikten sonra dosyasını doldurmaya başladım. Öksürük sesi gelince dosyayı bırakıp Mücahit'in yanına gittim. Gülümseyerek "Şükürler olsun" dedim ve solunum cihazını çıkarttım. Kendisi nefes almaya başladığı için cihazdan gelen hava öksürmesine neden olmuştu. Gözlerini hafifçe açtığında odaya giren hemşireye dönüp "Hastayı hazırlayın normal odaya alıyoruz" dedim ve dışarı çıktım. Erdem abi "Bahar kızım noldu" dedi. Gülümseyerek "Mücahit uyandı" dedim. Herkes birbirine sarılırken hemşire sedyeyi çıkarttı. Mücahit'i odasına alınca "Bir kaç kişi görmeye girebilir" dedim. İpek hemen "İlk ben gireceğim" dedi. Başımı sallayıp kapıyı açtım. O içeri girince Yavuz'un yanına gidip sarıldım.

İpek çıktıktan sonra Yavuz ve Erdem abi girdi. Onlar da çıkınca "Tamam bu günlük ziyaret bitti" dedim. Dosyayı hemşireye teslim ettikten sonra Yavuzla kafeteryaya indik. Yemek yedikten sonra bizimkilere de bir şeyler alıp yukarı çıktık.

Hava karardığında son kez Mücahit'in tetkiklerini yapıp kızlarla vedalaştıktan sonra Yavuzla beraber eve gittim. Üzerimi değiştirip hemen yatağa yattım. Yavuzda yanıma uzanıp kollarını belime sardı. "Bahar sen yarın hastaneye gelmesen mi? İki gündür çok yoruldun biraz dinlen bence" dedi. Gözlerimi kapatıp "Olmaz Yavuz. Hem ben bu gece dinlenirim" dedim. Boynumdan öpüp başını yastığa koydu.

Sabah Yavuz'un gürültüsüne uyandım. Gözlerimi açtığımda giyiniyordu. Yere düşen askıyı aldı ve bana döndü. "Pislik beni uyandırmadan gidecektin dimi" deyip yataktan kalktım. Askıyı dolaba taktı ve "Hayatım senin dinlenmen lazım" dedi. Yanına gittiğimde yakasını düzeltip "Sanki yatalak hastayım ya! Biz geyet mutluyuz böyle" dedim. Gülümseyip küçük bir buse kondurdu dudağıma. Geri çekildiğinde "Yavuz sen kahvaltı hazırlasan bende o sırada üzerimi giyinsem" dedim. "Hay hay efendim" dedi ve odadan çıktı. Dudağımı ısırıp güldüm ve dolaptan giysi çıkarttım. Üzerimi değiştirdikten sonra mutfağa Yavuz'un yanına gittim.

Kahvaltı ettikten sonra beraber hastaneye gittik. Kendi hastalarımdan önce Mücahit'in yanına gittim. "Bu sabah nasılsın Mücahit" dedim ve dosyasını elime aldım. Kağıtları imzalarken "Ya yenge sanki böyle üzerimde bir sürü eşek tepinmiş gibi" dedi. Dosyayı gözümün önünden çekip "Yani yorgun mu?" dedim. Elini şaklatıp "Yorgun" dedi. Güldükten sonra dosyayı masaya bıraktım. Serumunu kontrol ederken "Yenge bir şey soracağım. Tavuskuşu hala ağlıyor mu?" dedi. Elimi serumdan çekip "Yok hayır ama çok ağladı" dedim. Anında sırıtmaya başladı. "Akşamüstü tekrar kontrole geleceğim sakın serumu çıkartmaya çalışma Keşanlı!" deyip uyardım. Başını salladığında odadan çıktım.

İznimi iptal ettirip acile gittim. Randevular olmadığı için akşama kadar acildeydim. Sonra yine bizimkilerin yanına çıktım. Kapının önünde kimse yoktu. Kaşlarımı çatıp odaya girdim. Herkes odadaydı ve aşırı gürültü vardı. "Noluyor burda ya?" dedim. Yavuz time işaret verip "Beyler fena yakalandık yürüyün" dedi. Tim bir bir dışarı çıkarken İpek peşlerinden dudaklarını büzdü ve "Gitmeyin" dedi. Elindeki çorba kasesine baktım. "Allah aşkına noluyor ya. İpek senin bu suratın ne?" dedim. İpek kaseyi bırakıp "Şimdi şöyleki; bu salağa bir türlü yemek yediremedim. Tim odaya gelince işte bunlar konuşurken kaşık kaşık kakıyordum ağzına ama yemek bitmeden gittiler" dedi. Ben hala olayları algılamaya çalışırken İpek "Ya Bahar tekrar çağırsana şunları. Ateş! Feyzo!" diye bağırdı.

Bütün karışıklığı hallettikten sonra dikişleri kontrol ettim. İpek zorla çorbayı içirince de hepimiz odadan çıktık. Etrafta Yavuz'u göremeyince "Yavuz nerde" dedim. Fethi "Onu Erdem Yarbay çağırdı. Sanırım görevine geri dönüyor" dedi. Gülümseyerek "Hadi inşallah" dedim.

Hastaneden çıktıktan sonra eve gittim. Yavuz'u beklerken yemek yaptım. Heyecanla onu beklerken kapının açıldığını duydum. Hemen içeri koşup "Noldu, ne dediler" dedim. Anahtarı bırakıp beni kucağına alıp döndürdü. "Beni göreve geri çağırıyorlar" dedi kucağından indirmeden. Kollarımı boynuna dolayıp "Çok sevindim hayatım" dedim. Sonra burnuma iğrenç bir koku geldi. Yavuz'da kokuyu almış olacak ki beni kucağından indirdi. "Hih! Yemek!" dedim ve mutfağa koştum. Elime eldiven takıp fırından yemeği aldım. "Of ya yanmış" dedim ve musluğu açıp lavaboya bıraktım.

Eldiveni elimden atıp yere çöktüm ve ellerimle yüzümü kapattım. Yerde ağlarken bir anda ellerimi yüzümden çektim. "Ben niye ağlıyorum ya? Alt tarafı bir yemek" deyip ayağa kalktım. Musluğu kapatıp arkamı dönünce Yavuz "Sen iyice dengesizleştin" dedi ve güldü. Masanın üzerindeki peçeteyi alıp yüzüne fırlattım.

*Kısa oldu kusura bakmayın. Bu ara tatile çıkacağım o yüzden internet bulabilirmiyim bilmiyorum. Öptüm hepinizi

Beşinci Mevsim: Sen (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin