7. Bölüm

1.9K 106 5
                                    

İyi okumalar...

Yavuz'dan;
Derin bir nefes verdim ve "Tamam sen kendine hala gelemedin ben sana bi kahve yapayım" dedim. Kahve yaparken uzun ve derin düşüncelere daldım. Bahar da beni ona çeken bir şeyler vardı. Cesareti? Zekası? Kalemle çizilmiş gibi olan dudakları? Ya da badem gibi gözleri? Bilemiyorum ama ona bir şey olacak korkusunu yaşıyorum bazen.

Kahveyi yaptım ve karşısına oturdum. "Niye bu kadar içtin" dedim. Kahveden biraz içip "Aslında dört bardak felan içtim ama bilemiyorum" dedi. Hala biraz sarhoştu. Sessizlik olunca "Hayatımda ilk kez bu kadar kandırıldığımı hissettim Yavuz. Ne yapacağımı bilemedim ve acılarımı böyle dindirmeye kalkıştım. Çünkü ben hayatımda böyle bir şey daha önce hiç hissetmedim Yavuz, hiç" dedi. Bende daha önce böyle bir şey hissetmemiştim. Sevgi değil daha öte bir şey gibi geliyordu ama emin olamıyordum.

Kahvesini içince yatağına götürdüm. Uyumasını beklemek için dolaba yaslandım. Koyu kahverengi gözlerini bana dikti "Nolur bana bir daha yalan söyleme. Kendimi çok kötü hissediyorum. Ne olursa olsun bana doğruyu söyle sarı komutan" dedi ve arkasına döndü. Biraz sonra nefes alışverişi düzenleşti ve uyuduğunu anladım. Salonun ki hariç bütün ışıkları kapattım. Koltuğa uzanıp tavanı izlemeye başladım. Ona yalan söylememiştim gerçekten Ateş ile operasyona gitmiştik bir otele. Ama Bahar ısrarla anlamak istemiyordu.

Kendiliğinden kapanan gözlerime hakim olamadım, uyudum. Sabah beş gibi kalktım. Odasına gidip Bahar'a baktım. Uyuyordu. Anlına ufak bir öpücük kondurup evden çıktım ve tabura gittim. Bu gün kesinlikle ona yalan söylemediğimi ispatlamalıydım.

Bahar'dan;
Saat dörtte midem bulandı ve uykum bölündü. Mide bulantısıyla içeri ilaç almaya gittim. Koltukta yatan Yavuz'u görünce şaşırdım. Biraz hatırlamak için kendimi zorladım. Ama sadece kahveden sonrasını hatırlıyorum. Koltuğa oturup onu izlemeye başladım.

Hayatım boyunca kesin karar veren biri oldum hep ama bu bambaşka. Sevgi gibi hafif bir şey değil içimdeki. Beni her gün tüketen büyük bir şey.

Uyurken bile kusursuz olan bu adamı yarım saat boyunca izledim. Sonra ilacımı içip odama gittim. Ne yaptıysam uyuyamadım. Biraz sonra içerden ses geldi. Yavuz uyanmıştı. Hemen gözlerimi kapatıp uyuyormuş gibi yaptım. Anlımı öptü ve bir dakika falan sonra dış kapının sesi geldi. Kalkıp yüzümdeki salak gülümsemeyle mutfağa gidip kahvaltı hazırlamaya başladım. Sonra Hatice'yi aldım. Beraber kahvaltı yaptık. Üzgün gibi duruyordu "Noldu sana fıstık" dedim. Çatalını masaya bırakıp "Bahar sizin Yavuz abiyle çocuğunuz olunca beni sevmeyecek misiniz?" dedi. Yanına gidip ona sarıldım "Saçmalama Hatice senden daha çok kimseyi sevemeyiz biz" dedim. Gülümsedi ve o da bana sarıldı. Dışarıdan gelen servis kornasıyla Haticeye küçük çantasını verdim ve kapıdan el salladım. Çok geçmeden zaten bende evden çıktım. Hastaneye girdiğim zaman bir karışıklık vardı. Yanıma doğru gelen İpek'e "İpek Noluyor" dedim. Her acil durumda getirdiği önlüğümü giyince konuştu "Canlı bomba saldırısı 12 ölü. 25 yaralı var. 9 kişi acilde bekliyor doktor yok" dedi. Acile gidip hastaların biriyle ilgilenmeye başladım. "İpek tek başına ilk ameliyatına girmeye hazır mısın?" dedim. Bana şaşkınca bakarken "Bakma öyle hasta senin ameliyattan sonra tetkiklerini yapacağım bi hatanı bulursam yakarım. Sen senelerdir bunun için çalışıyorsun" dedim ve yan taraftaki hastaya geçtim. Durumu çok kötü değildi küçük bir tıbbi müdahale ardından diğer hastaya geçtim.

Sonunda ortalık sakinleştiğinde İpek kantinde baygın bakışlarla oturuyordu. "Duyduğuma göre bir doktor ameliyattan sonra mahvolmuş" dedim ve yanına oturdum. Bana dönüp "Ben hayatımda hiç böyle yorulmamıştım. Ama bu fiziksel değil ruhsal yorgunluk" dedi. Ayağa kalktım ve iki tane kahve alıp geri geldim. "Ben sana ne iyi gelecek biliyorum. Kapat gözlerini" dedim. Kahvesinden içip "Ne?" Dedi. Gözlerimi devirdim ve "Kapat gözlerini bak yorgunluğunu hemen geçirecek bir şey yapıcam" dedim. Gülümseyerek gözlerini kapattı. "İyi dinle bak" dedim. Başını salladığında şiire başladım "Aşk rağmen sevmektir, her şeye rağmen. Sevgi beklemezsin bir diğerinden gözlerinden okunur ne demek istediğin,hayat nasıl gidiyor sorusuna dair cevabın yoktur.
Doğuştan gelen aşk ve yalnızlık gibi kavramlar vardır.Biri bitince sessizliğe dalarak biri başlar.
Issız ve kaybolmuş semtimizin kapkara gölgeli ağaçlarının kapladığı  caddelerinde benliğinden uzak kalamayan kuşlar gibi soluyorum geceyi ve sensizliği" dedim. Nefes almak için durunca ne zaman geldiğini bilmediğim Yavuz sandalyeye oturup devam ettirdi "Gözler hep aynı bakar yeni rüyalara,bitmek için başlar aşklar. Ayrıntılarda yalnızlık gözükür kırık penceremden,unutur yüzmeyi boş  tebessümlerin yalansız anlaşılmazlıkları.
Çok sevgi yaramıyor aşka,kurtuluşuda yok ama var ayrılık diye bir buluşu sonunda.Hep dilimizde ya gelecek diye bir şey,gelecek mi acaba,Kaç şiir oldu sayamadım bitecek mi mısralarımda,ve göl oldu gözyaşlarım akacak sonrasında." Sustu ve bana baktı. Mavilerine bakarak "Yalnızlığımla başbaşa karanlık sokaklarımda ve tarif edilemez bir duygu var gecenin her ayrıntısında,tatlı bir dokunuş sözlerinin noktasında.
Biliyorum sen bu düzene alışık değilsin, sıkılıyosun mesela,ancak alışkın olsan adı aşk olmaz bununda.Gökyüzü, kırmızı yağmur damlaları,aşkın maceraları ve sonradan başlayan yalnızlık çalgıları,gözyaşlarıyla kalakala kalmış hayatın algıları,başkalarının ne diyeceğini düşünen bir kadın,kendini düşünmeye fırsatı olmayan bir adam mı oluşturur hep aşkı" diye devam ettirdim. İpek hala gözlerini açmamıştı ama sırıtıyordu. Ellerini masada kenetlendi, biraz öne çıkıp "Onun için ayrılık toprağa benzer,
İnsan topraktan gelir ya ayrılıkta.
Seni sevmemesini dayanamaz duruma gelirsin.Bir film izlerken bile hep ikilemdesindir.Radyo dinlerken,Resim çizerken,şiir yazarken bile aklın hep anahtar kelimededir,Seviyo mu Sevmiyo mu ama bu her ne kadar yorsada seni hayattan bezdirsede her geceni zindan etsede bir umutla hayata bakarsın.Geri dönse neler yapacağını düşünürsün onunla,içinde acı var ama kalbin buruk değil bunu anla" dedi. Ben devam edecekken susmadı ve son kısmını beraber söyledik "Rağmen dedik ya,herkese rağmen,Acımasız hayata rağmen,yanında bir başkasını görmene rağmen,Seni sevmediğini bilmene rağmen seversen bunun adı aşk olur.Tek taraflı olması büyük olmasının önüne taş çıkaramaz,Aşk sen severken güzeldir,o severken farklı bir özellik taşır sadece.Bu yüzden ne olursa olsun acı olan aşk değil insanlıktır çünkü; aşkın bir manasıda mutluluktur."

İpek gözlerini açtı ve "Haklıymışsın" dedi. Ben hala Yavuz'a bakarken İpek "Ben gidip hastamın tetkiklerini yapayım" dedi ve gitti. Gülümseyerek yere bakıyordum. Sonra Yavuz "Bahar biraz konuşalım mı?" dedi. Yerdeki bakışlarımı kaldırıp başımı salladım. "Bak sadece, sana yalan söylemedim. Gerçekten operasyondaydım. Zaten sana niye yalan söyleyeyim ki Bahar. Operasyon dışında bir şey olma ihtimali yok çünkü seni öyle bırakamazdım" dedi. Dudaklarımı yaladım ve "Ben özür dilerim Yavuz. Sanırım piskolojik olarak bu beni çok rahatsız etti. Seni suçladığım için üzgünüm. Ve-" deyip sustum. Bana baktı ve sorarcasına "Ve?" dedi. Utana sıkıla "Ve dün gece içinde kusura bakma" dedim. Güldü ve sandalyesini çekip biraz yaklaştı "Sana bir tavsiye bir daha içme çünkü çok komiktin dün gece" dedi. Yavaşça omzuna vurdum ve "Dalga geçme bak dalga geçersen bi daha seninle konuşmam" dedim. "Tamam tamam" dedi. Biraz daha oturduk sonra Yavuz'un acil işi çıktı ve gitti.

Biraz kısa oldu ama yapacak bir şey yok bu bölümü hemen yayınlamak istedim. Öpüyorum hepinizi.

Beşinci Mevsim: Sen (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin