İyi okumalar...
Hastaneden erkenden çıkınca İpek'in evine gittik. İpek kapıyı açar açmaz ayaklarımıza su geldi. "Bu evin hali ne!" diye bağırdı. Yavaşça içeri girdim ve "Giderler patlamış olmalı" dedim. İpek hayretler içerisinde eve bakarken onu dürtüp "Tamam kendine gel İpek. Şimdi kıyafetlerini toplayıp bana gideriz ustalar evi halledene kadar bende kalırsın. Sen ustaları ara ben içerde kıyafetlerini alayım" dedim. Odasına gittim. Bavulunu aldım ve kıyafetlerini içine doldurdum. Bavulu kapatıp kapıya gittim. Ustalar geldikten sonra bizde çıktık. Eve gitmeden Hatice'yi aldık. Yemekten sonra Hatice odaya gitti. Biz de mutfakta sohbet ediyorduk. Kapı çalınca "Kim ki bu saatte ya" diyerek kapıya gittim. Delikten bakınca operasyonda gördüğüm terörist ve yanında iki adam vardı. Aceleyle İpek'in yanına gittim ve sessizce "İpek Hatice ile saklanın. Nolur bir şey sorma ve odanın ışığını kapatıp banyosunun küvetine gidin. Sakın ses çıkartmayın" dedim. İpek hızlıca odaya gidince kapıya gittim ve "Kimsiniz" diyerek bilmemezlikten geldim. Dışarıdan "Benim doktor hanım" diye bir ses geldi. Telefonumdan Yavuz'a mesaj atarken "Gidin burdan" dedim. Telefonu ceketimin iç cebine saklayınca "Kapıyı kırmak zorunda bırakma beni doktor hanım" dedi. Sessizce kapıyı kilitledim ve "Size son kez söylüyorum gidin" dedim. Konuşmasını duyamadan mutfaktaki vazoyu aldım ve kapıdan uzak bir yere geçtim. Kapı kırılınca "Yaklaşmayın çekin gidin burdan" diye bağırdım. Bir tanesi beni tutmaya çalışınca vazoyla ensesine vurdum. Yere düştü ama çok geçmeden kalktı ve burnuma bir bez ile kapattı. Sonrası sadece bir kahkaha sesi.
Gözlerimi açtığımda kollarımı ve bacaklarımı hareket ettiremiyordum. Etrafa baktığımda o çirkin suratlıyı gördüm. "Hemen beni bırakmazsan çok kötü olacak. Yavuz beni illaki bulur ölü yada diri hiç fark etmez ama beni bırakırsan senin işine gelir" dedim. Yaslandığı duvardan doğrulup "Günaydınlar doktor hanım. Ne cesur yürek çıktınız. Zaten sizi çok tutmayacağız burda bir arkadaşın yarası var onu iyileştirdiğiniz zaman öteki tarafa göndereceğiz sizi" dedi ve yanıma yaklaştı. Başımı kaldırıp "Bence tam şu an silahını çek vur beni. Çünkü asla sizin gibi şerefsizlere yardım etmem ben" dedim. Elini saçıma getirince başımı geri çektim. "Hani hipokrat yeminin vardı. Hı?" dediğinde suratına tükürüp "Adi şerefsiz bırak beni!" diye bağırdım. Yüzünü sildi ve "Eh yeter ama" deyip bana tokat attı. Çok sertti ama sanki bütün vücudum hissizleşmişti. Dudağım kanıyordu ama umrumda değildi. Ben ona sertçe bakarken fotoğrafımı çekti "Sarı komutana atalım bakalım bu fotoğrafı. Ha bu arada evlendiğinizi duydum. Valla çok sevindim hayırlı olsun" dedi ve çıktı. Sinirle bağırdım. Ellerimi çözmeye çalıştım ama olmadı. Sonra kapı açıldı bir adam girdi. Ellerimi ve ayaklarımı çözüp "Rahat dur birazdan yaralıyı getireceğim" dedi. Elindeki sağlık çantasını yere bırakıp çıktı. Çantayı açıp neşter aradım. Neşteri bulunca elime aldım ve odadaki kömürlerin yanında duran odunu da alıp kapının arkasına geçtim. Odanın kapısını açıp az önceki adam içeri girdi. Ensesine odunla bir kaç kere sertçe vurdum. Yere düşünce kapıdaki yaralıyı içeri sürükleyip kapıyı kapattım. Elimdeki neşterle adamın sol bileğinden koluna kadar uzanan 8 santimlik bir kesik attım. Artık yaşamasına imkan yoktu. Cebime koyduğum telefonumu bulamayınca adamın cebinden telefonunu alıp Yavuz'un numarasını girdim. "Efendim" diyerek telefonu açtı. Sessizce "Yavuz benim Bahar. Yavuz beni bir yere getirdiler bir adamın yarasını tedavi etmemi istiyorlar sonra beni öldürecekler. Yavuz nolur yardım et" dedim. Bir yandan etrafı kontrol ediyordum. "Bahar o fotoğraftaki sen miydin? İyi misin" dedi. Kapıdan sesleri dinlerken "İyiyim Yavuz merak etme ben ne yapacağımı bilmiyorum" dedim. Ayak sessleri kulağıma gelirken Yavuz "Bahar o adamı tedavi et zaman kazan ben gelicem" dedi. Derin bir nefes verip "Tamam. Yavuz nolur çabuk gel" dedim. Kapı birden açıldı ve içeri iki adam girdi. Önce elimden telefonu aldılar sonra yerde yatanı çıkarttı biri. Diğeri "Noldu burda" dedi. Ona kötü kötü bakarken "Sen fazla oldun ama dedi ve bir kaç kere tokat attı "İyileştir şunu da öldürelim seni yettin artık" dedi. Daha kanaması yeni duran dudağım tekrar kanamaya başladı. "Öldürsene köpek! Hepiniz o teröristin kölesi olmuşsunuz burda bağırıp çağırıyorsunuz. Öldürsene" diye bağırdım. Son kez vurup beni sandalyeye bağladı. Bana dik dik bakıp "Şu adamı tedavi et yoksa ölürsün" dedi. Biraz sakinlemeye çalıştım ve "tamam tedavi edicem" dedim. Biraz yaklaşıp "Hah şöyle" dedi. Sonra elini yanağımda gezdirdi. Başımı geri çeksemde tuttu. "Ne kadar güzelmişsin sen. Şu yaralıyı hallettikten sonra seninle bi konuşayım" dedi. Bir şey yapmadım çünkü Yavuz'un geleceğini biliyordum. Ellerimi çözünce adamın yanına gidip yarasına baktım. Çok kötü bir şey değildi ama muhtemelen önemli biriydi. Yarayı hallettikten sonra ayağa kalktım. Hava aydınlanıyor. Bütün gece burda olduğum için beni dün getirmiş olmalılar.
Odada bir süredir yanlızdım. O pislik çıkmıştı. Ama Yavuzlardan ses yoktu, henüz kimse gelmemişti. Kapının önünden konuşmalar duydum. Kendimi güvene almak için yerde duran neşteri koluma sakladım. Adam içeri girince duvarın köşesine gittim. Kapıyı kapatıp bana sinsice baktı. Bi anda duyulan silah sesiyle gülümsedim. Adam "Noluyor lan" dedi ve dışarı baktı. Kocaman bir kahkaha atıp "Duyuyor musun sesleri? Türk askeri geldi. Şimdi sıçtınız. Bence hala vaktin varken çık git bu pencereden" dedim. Bana yaklaştı ve boğazımı tuttup "Sen yaptın dimi. Senin vaktin doldu" dedi. Kolumdaki neşteri çıkartınca uzaklaştı. Belindeki silahını çıkarttı ve yere attı. Bi anda elimdeki neşteri alıp beni yere fırlattı. Geri çıkarken "Bırak beni. İmdat!" Diye bağırdım. Yanıma eğildiğinde kapı sertçe açıldı ve içeri Yavuz girdi. Adamı hızlıca yanımdan kaldırdı ve ard arda yumruk atmaya başladı. "Sen benim olana nasıl bakarsın lan!" Diye bağırdı ve suratına bir yumruk daha indirdi. Yakasından tutup, düşmesini engelleyip "Sen nasıl dokunmaya kalkarsın" dedi ve bir yumruk daha attı. Engelleyemediğim göz yaşlarım ve kısık sesimle "Yavuz" dedim. Adamı bırakıp yanıma geldi. Ellerini yanaklarıma koydu ve "Bahar iyi misin? Sana dokundumu nolur bir şey söyle Bahar." Dedi. Ona sıkıca sarıldım ve "Hayır bana dokunmadı. Ama ben çok korktum Yavuz, çok. Ölücem sandım, hiç gelmiyeceksin sandım" dedim. Yüzüme baktı ve kanamış olan yaraları, yanağımdaki kızarıkları gördü. Sinirle "O adam mı yaptı" dedi. Yere bakınca ayağa kalkıp adamın yanına tekrar gitti. Gözü dönmüş gibiydi ama yerimden kımıldayamıyordum. Silahını çekti ve adamın sağ elini kaldırdı "Bu elinle mi vurdun lan Bahar'a" deyip hiç düşünmeden elinin ortasından vurdu. Adamın acı dolu bağırışı odayı doldururken Yavuz "Yoksa bu elinle mi" dedi ve diğer elinden de vurdu. Sonra silahı kafasına dayadı. İçeri tim girince Erdem abi "Yavuz indir o silahını sakın vurma" dedi. Yavuz silahını bırakıp bana bakarken Mücahit yanıma geldi ve "Yenge iyi misin?" dedi. Ondan destek alarak ayağa kalktım ve "İyiyim, iyiyim" dedim. Yavuz belimden tuttu ve araca kadar yürümeme yardımcı oldu. Araçta "Yavuz ben çok susadım" dedim. Açlıktan ve susuzluktan bayılmak üzereydim. Sırt çantasından suyunu çıkartıp bana verdi. Biraz su içince bile kendime geldiğimi hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beşinci Mevsim: Sen (TAMAMLANDI)
Fanfiction!!! #yavbah içinde birinci sırada !!! Başlangıç tarihi: 3 Nisan 2018 Salı Bitiş tarihi: 2 Şubat 2019 Cumartesi (Wattpaddeki ilk Beşinci Mevsim: Sen adlı hikayedir)