İyi okumalar...
Sabaha kadar uyku tutmamıştı ve sedyede boş boş tavanı izlemiştim. Saat beş gibi eve gittim ve üzerimi değiştirip kahvaltı etmeye başladım. İpek kendisi kalkmıştı bu sabah. Sessizce içeride hazırlanıyordu. Evde neşe yoktu sanki, sanki Hatice olmadan önce de böyleydi ancak eskiden bu beni rahatsız etmiyordu nedense. Düşüncelerimi bölen telefonum oldu. "Efendim Nazlıcım" dedim. Neşeli sesiyle "Bahar bizimkiler operasyondan dönünce Su ve Feyzonun düğününden önce bir kutlama gibi bir şey yapacağız gelirsin değil mi?" Dedi. Sesimin düzgün çıkması için zorlayıp "Gelirim tabiki canım." dedim. Sonra "Sana bir şey mi oldu Bahar? Sesin berbat geliyor" dedi. Yutkundum ve "Yüz yüze konuşuruz Nazlı tamam mı" dedim. Bir mırıldanmadan sonra "Tamam ben öğlen hastaneye geleyim o zaman biraz dertleşiriz" dedi. Gelen İpek'e bakarak "Tamam canım görüşürüz" dedim ve telefonu kapattım. İpek "Günaydın" dedi. Hafifçe gülümsedim ve yemeğimi yemeye devam ettim. Kahvaltıdan sonra hastaneye gittik. Dosya işleri ve randevulardan sonra öğle molası geldi. Odamda boş boş otururken içeri Nazlı girdi. "Hoşgeldin" dedim ve ayağa kalktım. Hemen bana sarıldı ve "Hoşbuldum" deyip karşımdaki sandalyeye oturdu. Bende koltuğuma geri oturunca "Eee dökül bakalım" dedi. Kalemle oynarken "Hatice'yi bizden aldılar. Amcası yüzsüz gibi bir de şikayet etmiş bizi şerefsiz" dedim. Mutsuz bir şekilde masaya bakarken "Evlat edinirsiniz sizde" dedi. Kalemi kalemliğe geri koydum ve "Bende onun için uğraşıyorum. Alacağız inşallah" dedim. Gülümseyip elimi tuttu. "Alıcaksınız tabiki senin yüzün düşmesin ama" dediğinde gülümsedim. Sonra kapı tıklatıldı ve hemşire girdi. "Bahar hanım yeni yaka kartınızı getirdim. İpek hanım istemişti" dedi. Yakamdakini çıkartıp onu aldım ve "Ne değişti ki" dedim. Hemşire gülümseyip "Soy isminiz" dedi ve çıktı. Hemen karta baktım. Bahar Karasu yazıyordu. Mecburen kartı yakama taktım. Nazlı sırıtarak "Sayın Bahar KARASU size bir video yolladım lütfen izler misiniz" dedi Karasu kelimesine bastırarak. Oflayarak telefonu açtım. Attığı video Yavuz bana evlenme teklifi ettiği ana aitti. Ağzım açık bir şekilde ona döndüm "Sen bunu videoya mı çektin" dedim. Başını salladı. Sonra telefondan bir şeylerle uğraştı. O sırada Yavuz geldi. Yanına gidip "Temizliğiniz erken bitmiş" dedim ve sarıldım. Başını boynuma gömdü ve "Evet" dedi. Yorgun olduğu çok belliydi. Başı hala boynumdayken "Yorgun görünüyorsun. Keşke taburda biraz dinlenseydin" dedim. Baş parmaklarıyla belimi okşarken "Seni özledim. Hem biliyorsun" dediğinde lafını böldüm "Uyku sana yaramıyor biliyorum" dedim ve güldüm. Nazlı sahte bir şekilde öksürüp "Şu sarılmaları öpüşmeleri evinizde yapsanız Karasu Family?" dediğinde hemen ayrıldım ve kırmızı yanaklarımla koltuğuma oturdum. Yavuz sırıtarak karşımdaki diğer sandalyeye oturdu. Nazlı sinsice sırıttı ve "Yavuz abi Bahar'ın yaka kartına bir şey mi olmuş bana mı öyle geldi bir bakar mısın" dedi. Gözlerimi kısarak ona baktım. Yavuz bana bakarak "Bir yanlışlık vardı o düzeltilmiş Nazlıcım" dedi. Gözlerimi devirdim ve dosyalardan birini elime aldım. Onlar aralarında konuşurken İpek geldi. "Bahar biri geldi seni görmek istiyor ne yapayım" dedi. Dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra "Çağır" dedim. Çıkarken "Bu arada hazır ol bu gün ameliyatımız var" dedim. Gülümseyerek çıktı. Ben elime aldığım dosyayı okumaya devam ederken bir ses duydum "Bahar?" diye. Kafamı kaldırdım ve gelen kişiye baktım. "D-Deniz" diye kekeledim. Yavuz çatık kaşlarıyla "Bahar noldu? Kim bu adam" dedi. Deniz ukala bir şekilde "Ben Bahar'ın eski nişanlısıyım siz kimsiniz beyfendi" dedi. Yavuz dudaklarını yaladı ve "Bende Bahar'ın eşiyim" dedi. Ayağa kalktım ve "Benim gitmem lazım hastalar var" dedim ve kapıya yürüdüm. Deniz kolumu tutunca Yavuz elini sert bir şekilde çekti ve "O eli alayım ben" dedi. Onlar birbirlerine nefretle bakarken Nazlı hemen yanıma geldi. "Nazlı İpek'in yanına git ben oraya geleceğim" dedim fısıltıyla. Başını sallayıp çıktı. Onlara dönüp "Yavuz bırak şunu gidelim" dedim. Elimi tuttu ve beraber yürümeye başlamıştık ki Deniz "Bahar dur konuşmamız lazım" dedi. Sertçe arkama dönüp "Konuşacak hiç bir şey yok odamdan derhal çık ve bir daha yanıma uğrama!" dedim. Elini yanağıma koymaya çalışınca geri çıktım. Yavuz elimi bıraktı ve Denizi yaka paça dışarı çıkarttı. Kapımı kapatıp kilitlerken bir anda Deniz Yavuz'a yumruk attı. Hızlıca "Yavuz" diye bağırdım. Yanına gidince beni kenara itledi ve Deniz'e ard arda vurmaya başladı. Duvara çarpan bendenimi büyük bir öfke kaplamıştı. "Yeter!" Diye bağırınca ikiside durdu. Son kez Yavuz ile göz göze geldik ve ben hemen aşağı indim. Sinirden ağlama noktasına gelirken İpek ve Nazlı ile karşılaştım. Nazlı "Noldu Bahar" dedi. Anlımı ovarken "Birbirlerine daldılar. Nazlı senle daha sonra konuşalım mı? Bizim şimdi ameliyatımız var ayrıca çok da sinirliyim biraz sakinleşmem lazım" dedim. Nazlı "Tamam tamam ben sonra uğrarım sana. Sakin ol tamam mı hadi görüşürüz" dedi ve gitti. İpek elini omzuma koydu ve beraber ameliyathaneye gittik. Ellerimi yıkarken İpek yandan yandan bakıyordu. "Ne var" dedim en sonunda. Gülmemek için yanaklarını ısırırken "Yok bir şey" dedi. İçeri girip eldivenleri ve ameliyat kıyafetlerini giydim. Çok basit bir ameliyattı bu yüzden sadece bir buçuk iki saat falan sürdü. Çıktığımızda benim hastalarım olduğu için odama gittim. İpek'de sınavına çalışmak için dinlenme odasına gitti. İki hafta sonra sınavı vardı ve eğer o sınavı geçerse asistan değil doktor olacaktı. Ama geçemezse bir sene daha beklemek zorundaydı.
Klasik randevular bitince hazırlandım ve odayı kilitleyip asansörü beklemeye başladım. Yanıma Yavuz geldi ama yokmuş gibi davrandım. Asansörün kapısı açılınca içeri girdim ve zemin kata bastım. Bana yandan yandan kedi gibi bakıyordu. "Bahar" dedi. Duymamış gibi kapı kapanınca karşıya bakmaya devam ettim. "Çocuk gibi trip mi atacaksın" dediğinde ona dönüp "Ben çocuk muyum?" dedim. Birbirimize bakarken yüksek bir ses geldi ve ışıklar söndü. Etrafıma bakınca kapalı alan fobim yüz göstermeye başladı. Gidip tuşlara tek tek bastım ama işe yaramadı. Asansörün sonuna gidip yere çöktüm. Nefes almaya çalışırken Yavuz "Bahar sakın kapalı alan korkum var deme" dedi. Yutkundum ve çantamla ceketimi yan tarafa attım. Hala sanki boğuluyordum. Yavuz birilerini aramaya çalıştı ama olmadı. Sessizce "Yavuz ne-nefes, nefes alamıyorum" dedim. Yanıma çöktü ve "Bahar nolur biraz dayan" dedi. Nefes almaya çalışırken bileğimdeki tokayı aldı ve saçımı toplayıp sırtımı göğsüne yaslamamı sağladı. Kollarını bana sardı ve "Sakinleş, hiç bir şey yok. Ben buradayım" dedi. Nefeslerimi düzene sokmaya başlamıştım. Başını yine boynuma sakladı ve "Bu gün hastanenin ortasında o şekilde davrandığım için üzgünüm ama beni çok sinirlendirdi" dedi. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp "Ta-tamam önemli değil" dedim. Bir süre sessiz kalınca "Kapalı yerlerden korkacağını hiç düşünmemiştim." dedi. Sırıtıp "Herkesin korktuğu bir şey vardır" dedim. Işıklar yanıp asansör tekrar çalışmaya başlayınca Yavuz başını geri çekti. Bende ceketimi ve çantamı alıp ayağa kalktım. Yavuzda kalkıp elini belime koydu ve kapı açılır açılmaz hemen çıktık. Kapıda "Ben tabura gidiyorum" dedi. Gülümseyip "Tamam akşama uğra" dedim. Başını salladı ve taksiye binip gitti. Bende eve gittim. İpek evinin son durumunu kontrol etmeye gidecekti.
Hazırladığım sandviçi yerken avukat aradı. Haticeyi alabileceğimizi ve önümüzdeki hafta Yavuz ile gitmemiz gerektiğini söyledi. Sandviçi henüz yarılamışken kapı çaldı. Elinde poşetle içeri girdi. "Bunlar ne" dedim. Ayakkabısını çıkartırken "Boya aldım. Saçımı mor yapacağım. Zaten kısa ve yıpranmışlar, iğrenç gözüküyorlar" dedi. Gözlerimi devirdim ve "İkizler burcu" dedim bıkkınlıkla. Lavaboya gidip boyayı hazırladım. İpek içerde bekliyordu. "Acaba ben de mi uçlarını boyasam" dedim. Gülümseyip "Ay çok güzel olur" dedi. Gülümseyerek saçlarının uçlarına boyadan sürdüm. İpek "Yanlız bütün saçım olacak" dediğinde "Saçmalama" dediysem de bütün saçını mora boyattırdı. Yıkadığı saçlarını kurularken Yavuz ve Mücahit geldi. İçerde otururken avukatın bana söylediklerini aynen anlattım. İçeri İpek girince Yavuz şaşkınca "İpek saçlarına ne yaptın" dedi. Aynada kendine bakarken "Çok sıkıcıydı bende mora boyadım" dedi. Keşanlı "Şu saçlara bak tövbe tövbe" dedi. İpek ona döndü ve sinirli bir şekilde "Ne varmış saçlarımda" dedi. İğrenir gibi yaparak "Ne yokki saçlarında! Tavuskuşu gibi dolaşıyosun ortalıkta" dedi. Biz Yavuz ile gülerken "Yanlız tavuskuşları mavi olur" dedi İpek. Yavuz Keşanlıyı dürtüp "Sen bakma bizim Mücahit'e çok güzel olmuş saçın İpek" dedi. İpek mutfağa giderken "Sonunda biri bana destek çıktı" dedi. Mücahit onu taklit ettikten sonra Yavuz'a "Nazlı bana bir şeyler söyledi. Kutlama falan yapacakmışız" dedim. Onun yerine Mücahit cevap verdi "Evet Yenge Çarşamba akşamı bir türkü barı kapattırdık sadece biz olacağız" dedi. Başımı salladım. Mutfaktan elma ile çıkan İpek Mücahit'e kötü kötü baktı. Mücahit de küçümseyerek bakınca dil çıkarttı. Mücahit "Bak bak hareketlere bak. Çocuk sanki" dedi. Büyük bir kahkaha atıp arkama yaslandım.
Ertesi gün çok sıradan geçti ve hastaneden çıktıktan sonra İpek ile kütüphaneye gittik. Sınavı yaklaştığı için ona biraz ders çalıştırdım. Sonra da eve gidip yemek yedik.
Şimdi önemli bir şeyler söyleyeceğim. Öncelikle oylar çok düşük. Oylar artana kadar bölüm atmayı düşünmüyorum. Birde bu on iki bölüm bir ayı anlatıyordu. Bundan sonra geçiştirmeler biraz fazla olacak çünkü çok güzel fikirlerim var ancak her ay on iki bölüm olursa ilk bölümdeki sahneye gelmemiz 60. Bölümü buluyor. Kitabı 120 Bölüm yapmamı istemezsiniz herhalde.
Neyse seveyrum sizi💓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beşinci Mevsim: Sen (TAMAMLANDI)
Fanfic!!! #yavbah içinde birinci sırada !!! Başlangıç tarihi: 3 Nisan 2018 Salı Bitiş tarihi: 2 Şubat 2019 Cumartesi (Wattpaddeki ilk Beşinci Mevsim: Sen adlı hikayedir)