Bölümden önce, yeni ve farklı bir kitaba başladım. Göz atarsanız çoook sevinirim😊
İyi okumalar...Telefonu kapattıktan sonra içeri gittim. Çayımı bitirdiğimde biraz televizyon izledim. Yatmak için hazırlanırken telefonum çaldı. Burak arıyordu. "Efendim" dedim. "Bahar hocam bir zehirlenme vakası var. Düğündeki yemekten zehirlenilmiş. Çok fazla kişi var ve nöbetçi doktor az. Hemen gelmeniz lazım" dedi. Anlımı kaşıyıp "Tamam geliyorum" dedim ve telefonu kapattım.
Hastanede her yer karmakarışıktı. Saat dörde gelirken ortalık duruldu. İpekle beraber kafeteryaya gittik. O kahve içerken ben çay söyledim. İpek "Gözümden uyku akıyor bıraksalar burda bile uyurum" dedi ve esnedi. Bende esnedim ve "Bende ya valla ben hiç eve gidemeyeceğim. Yukarı çıkar sedyede uyurum" dedim. Kahvesinden içip "Çok iyi fikir. Bende sedyede uyuyacağım" dedi.
Yarım saat kadar kafeteryada oturduktan sonra yukarı çıktım. Seydeye uzandım, sonrası yok. Direkt uyudum. Bir kaç saat sonra İpek uyandırdı. Poğaça falan almış. Beraber kahvaltı yaptık. Sonrası aynı zaten akşama kadar yine hastanedeydim. Çıkışta hazırlanırken odama İpek girdi. Sırtını kapıya yaslayıp "Bahar" dedi. "Noldu ne bu surat" dedim ve yanına gittim. Hızlı hızlı nefes alırken "Mücahiti az önce koridorda gördüm" dedi. Dalga geçerek ellerimi yanaklarıma koydum ve "Aman Allah'ım" dedim. "Üf" deyip gözlerini devirdi ve sedyenin oraya gidip oturdu.
Bana nasıl gördüğünü anlatırken kapı tıklatıldı. İpek sedyenin yanındaki paravanı çekip arkasına geçti ve "Bahar onu yolla burdan lütfen" dedi. Yutkunup "Gel" dedim. Mücahit girdi ve "Yenge İpek'i gördün mü?" dedi. Bir anda basan heyecanla birlikte "Iıı şey yok o" dedim ve sedyenin oraya baktım. Mücahit kaşlarını çatıp paravanın oraya baktı. Sonra sırıtarak oraya gitti ve paravanı kenara çekti. İpek yavaşça çömeldiği yerden kalkıp bir şeyler mırıldandı. "Ya bende kolyemi düşürmüşüm. Onu aldım. Neyse ben gideyim hastam bekliyor" dedi ve Mücahit'e bakmamaya çalışarak odadan çıktı. Tabii bizimkide peşinden.
Gülerek paravanı tamamen kenara aldım ve çantamı alıp odadan çıktım. Hastane bahçesindeyken Yavuz aradı. "Bahar, canım. Ne yapıyorsun, nasılsın" dedi. Gülümseyerek "İyiyim, hastaneden çıkıyorum şimdi. Eve gidicem. Sen ne yapıyorsun, iyi misin?" dedim. "İyiyim merak etme. Her zamanki gibi geziyoruz. Burda telefon çekiyordu bende aramak istedim" dediğinde derin bir nefes verdim. Hastaneden çıkıp sağa solu kontrol ettim ve karşıya geçip "Tamam canım. Yavuz nolur kendine dikkat et tamam mı?" dedim. Hafif bir hışırtıdan sonra "Tamam. Sende dikkat et. Benim şimdi kapatmam lazım" dedi. Hışırtılar git gide artınca çekmediğini anladım. "Tamam canım seni seviyorum" deyip kapattım.
Eve gidince çantamı salona bırakıp odada üzerimi değiştirdim. Mutfakta yemek hazırlarken kapı çaldı. Yemeğin altını kısıp kapıya gittim. Karşımda Nazlıyı görünce şaşırdım. Bana baktığında ağladığını fark ettim. "Nazlı noldu sana" dedim. Kısık sesle "Bahar" dedi ve sarıldı. Gözlerimi kapayıp bende kollarımı sardım. Ne kadar sorsamda ağladığı için cevap veremedi. Mutfağa gittiğimizde sandalyeye oturdu. Bende diğer sandalyeye oturup "Kuzum noldu sana böyle" dedim. Yanaklarını sildi ve "Babam, Ateşle beni öğrenmiş. Yani zaten biz söyleyecektik ama böyle duyması çok kötü oldu. Bağırdı falan. Nasıl gizlersiniz dedi. Operasyondan döndüğünde ikinizilede konuşacağım, gözüme gözükme deyip kapıyı çarptı çıktı. Bende bir hışımla kalkıp evden çıktım" dedi. "Canım benim ya" deyip tekrar sarıldım. Sonra "Tamam bak sen şimdi git bir duş al. Bende o sırada yemeği hazırlayayım. Yemekten sonra uzun uzun konuşuruz" dedim. Başını salladığında ayağa kalkıp içeri gittim. Dolaptan kıyafet ve havlu çıkartıp banyoya götürdüm. Banyodan çıkınca "Havlu ve kıyafet bıraktım kuzucum, lavabonun orda" dedim. Başını sallayıp içeri girdi. Bende mutfağa gidip İpek'i aradım.
Nazlı duştan çıktığı sırada İpek geldi. O odada giyinirken ben olanları İpek'e anlattım. Nazlı giyinince yanımıza geldi ve üçümüz de yemek masasına oturduk. Nazlı hiç bir şey yemedi. Sadece tabağındakileri karıştırıp parçaladı. İpek "Nazlı yapma böyle. Bari azcık yesen?" dedi. Elindeki çatalı bırakıp "Canım istemiyor. Gerçekten beni darlayıp anlamamalarını kaldıramıyorum. O duygu zaten beni şişiriyor" dedi. Yüzü asık bir şekilde bana baktı İpek. 'Ne yapıcaz' der gibi başımı salladım bende. O da dudak büzüp omuz silkti.
Dudağımı ısırıp biraz düşündüm. "Ben bir Yavuz'u arayayım. Eğer yanındaysa, Ateş'i verir telefona biraz konuşursunuz. Ne dersin?" dedim. Tekrar kırmızılaşmış gözleriyle baktı ve "Olur. Çok, çok iyi olur" dedi. Başımı sallayıp içerden telefonumu aldım. Mutfağa gitmeden salonda aradım Yavuz'u. Bir iki kere çaldıktan sonra açtı telefonu. "Bahar?" dedi. "Hayatım Ateş yanında mı?" dedim mutfağa doğru bakıp. "Evet burda. Ne oldu?" deyince bakışlarımı mutfaktan çektim. Dudaklarımı yalayıp "Şey kısaca Nazlı biraz kötü, gerçekten, konuşurlarsa çok iyi olacak" dedim. "Tamam Ateş'e veriyorum telefonu ama kumanya molasındayız bir iki dakika konuşabilirler" deyince Nazlı'ya gel diye elimle işaret ettim. "Tamam canım" deyip telefonu ona verdim ve İpek'in yanına gittim.
Konuştukları sırada Nazlı'nın az da olsa yüzü gülmüştü. Tekrar yanımıza geldiğinde "Teşekkür ederim Bahar" dedi ve telefonu uzattı. Gülümseyip telefonu aldım. İpek "Hadi film izleyelim. Bir şeyler yapalım" dedi. Nazlı "Ben biraz uyusam olur mu?" dedi. Hemen "Tamam sen dinlen birazcık" dedim. Nazlı'ya misafir odasını gösterdim ve İpek'in yanına gittim. "Bahar ya ben unutmuşum. Benim gitmem lazım." dedi. Sırıtarak "Bizimkinin yanına mı?" dedim. "Of Bahar ya sana da eğlence oldu" dedi ve hafifçe koluma vurdu. "Söylesene ya!" deyip ısrar ettim. Hafifçe gülümseyerek "Evet onun yanına gidiyorum. Göreve gidecekmiş sabaha karşı. Gitmeden görmek istedim" dedi. Bende gülümsedim ve "Tamam kuzucum dikkatli ol ama" dedim. "Merak etme" deyip ayakkabılarını giymeye gitti.
O gidince üzerimi değiştirdim. Sonra mutfağa gidip cezveye süt doldurdum ve ısıtmaya başladım. Sıcak sütü içtikten sonra gidip uyudum. Sabah kalkınca Nazlı'yla kahvaltı yaptık. Düne göre daha iyiydi. "Nazlı bu gün izin alayım yanlız kalma, ne dersin?" dedim. "Yok ya sen hiç işlerini bölme" dedi ve çayından içti. Bende kahvaltıma devam ettim.
Hazırlandıktan sonra evden çıktım. Hastaneye giderken yolda İpek'le karşılaştım. "Günaydın" dedi. "Günaydın. Naptınız dün gece" dedim. Gülümsemesi soldu "Ne yapıcaz ya? Şey işte vedalaştım falan yani" dedi ve eli saçına gitti. "Aha! Saçınla oynadın. Yalan söylüyorsun" dedim. "Saçımla oynamadım! Aaa hastaneye de gelmişiz hadi bay bay" deyip hızlıca hastaneye girdi. Gülerek bende hastaneye girdim.
*Çoook kısa oldu. Kusura bakmayın. Bir dahaki bölüm çok daha uzun olacak. Öpüyorum sizi 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beşinci Mevsim: Sen (TAMAMLANDI)
Fiksi Penggemar!!! #yavbah içinde birinci sırada !!! Başlangıç tarihi: 3 Nisan 2018 Salı Bitiş tarihi: 2 Şubat 2019 Cumartesi (Wattpaddeki ilk Beşinci Mevsim: Sen adlı hikayedir)