Emre internetten üssün uzaydan görüntüsüne bakıyordu.Alana iyice yaklaşmıştı,binaların çatıları gözüküyordu.Acaba hangisi cephanelik?diye düşündü.Üssün içinde çok sayıda bina vardı,herhangi biri olabilirdi.Yarım saattir üsse bakıyordu ama cephaneliğe dair bir ipucuna rastlamamıştı.Aslında nerede olduğunu bilmesine illa da gerek yoktu,sonuçta oraya varınca elbet bulacaktı ama hazırlıklı olmak istiyordu.Her duruma karşı.
Gözlerini ovaladı,saate baktı.22.56 yazıyordu.Üsse gece yarısına doğru gitmeyi düşünüyordu.İnsanlara görünmeden en güvenli şekilde gidebilmesinin o vakitte olacağını düşünüyordu.Arkasına yaslandı,düşünmeye başladı.Burayı sen planlamış olsaydın cephaneliği nereye koyardın?diye sordu kendi kendine.Düşünüyordu ama aklına bir şey gelmiyordu.En ortaya koyamazdı,bir patlama durumunda her bina etkilenirdi.Çok köşeye veya kenara yakın bir yer de olmazdı,sabotaj edilmesi çok kolay olurdu.Peki nerede olacaktı?
Bir anda aklında bir fikir patladı,gözleri açıldı,sırıtmaya başladı.Cephanelik yerin üstünde olmak zorunda değildi ki!
Elbette bir sorun çıkıp patlama anında yerin altında olması da bir sorun teşkil ederdi ama can kaybı toprağın üstündeki patlamaya göre daha az olurdu.
Hemen görüntüyü tekrar incelemeye başladı.Yerin altına inen bir giriş,tünel,kapı ya da herneyse o tarz bir şey arıyordu.Yaklaşık 6 7 dakika bakındıktan sonra üssün kuzeydoğusunda bir yere doğru açıldığını düşündüğü,büyükçe bir mağara ağzını andıran bir giriş gördü.İşte burası dedi içinden.Artık nereye bakacağını da bildiğinden hazırlanmaya başlayabilirdi.
Yanına çanta almalıydı.Bu kesindi.Bazanın altını kaldırdı,yorganların altına bakmaya başladı.Yedek bir sırt çantası daha olmalıydı buralarda bir yerlerde.Bazanın arkalarına doğru sonunda buldu çantasını.Üstüne bir kazak giydi.Dışarısı soğuk olmalıydı.Kazağında kahverengi baklava desenleri vardı.Kamufuleyi arttırmak için mavi kot pantolonunu siyahıyla değiştirdi,kemerini taktı.Ceketini kirli de olsa giydi.Artık yanına kendisini korumak için bir şeyler almalıydı okadar.Etrafına bakındı,ne alabileceğini düşündü.Gitarını gördü,olmaz fazla büyüktü.Savurması gerekirse çok zaman kaybederdi.Katlanabilir sandalye,oda olmazdı,içine sinmedi.Daha çok sırtına sokabileceği veya beline takabileceği bir şeyler arıyordu.Elektrikli süpürgeye ilişti gözü.Sapı demirdendi ve işe yarardı.Sapını çıkardı,uç kısmından da yamuk şeklindeki kafasını çıkardı.Hem demir istediği zaman uzayıp istediği zaman içe doğru katlanarak kısalabiliyordu.
Kazağını pantolonunun içine soktuktan sonra demiri sırtına yerleştirdi.İlk başta müthiş bir soğukluk hissedip ürperse de bir süre sonra alıştı.Artık gitmeye hazırdı, anahtarı cebine koydu,kapıya yöneldi.Çıkmadan önce bir bardak su içti sonra gözüne bıçaklarını sapladığı tahta ilişti.Bir süre düşündükten sonra en büyüğünü çekip çıkardı.Tutma yeri siyahtı.Eskiden bunu sadece ekmek kesmek,patates doğramak tarzı şeyler için kullanıyordu ama başına ne geleceğini bilmiyordu.Zaman değişmişti.
Kazağının üstünden keskin metal kısmı içeri girecek şekilde bıçağı soktu,tutma yerini kemere sıkıştırdı.Sonra kapıdan çıktı.
Otoparka inip motorsikletle dışarı çıktı.Hava gerçekten de soğumuştu ve keskin bir rüzgar esiyordu.
Yollardaki ceset sayısı bir hayli artmıştı.Okadar ki bazen yavaşlaması bazen durması gerekiyordu ilerlerken.Neyseki sokaklarda pek insan kalmamıştı.
Sol eliyle hem telefonu hem gidonu tutuyordu.Arada bir navigasyona bakıyor,doğru yolda olduğundan emin olmak istiyordu.
Şehir kısmı yavaş yavaş kendini ormana bıraktı.Nekadar cesur olursanız olun gece yarısı ormanlık yolda ilerlemek genede insanın biraz içini ürpertiyordu.
Yolda bir sorun çıkmadı,kimseye de rastlamadı.Yarım saat sonra üsse ulaşmıştı.
Emre üsse 1.3km kala üssün ışıklarını uzaktan görmeye başladı.1.1km kala da alanın tellerine ulaştı.Tellerde belli aralıklarla kare şeklinde bir tabela asılıydı.Tabelada bir asker resmi vardı ve elindeki tüfeği eğik bir şekilde yukarı tutuyordu.Altında bir şeyler yazılıydı ama Emre okumamıştı.Askeri alan olduğunu belli ediyor işte diye düşünmüştü.
Üsse 900metre kala motorsikletten indi,kontağı kapadı.Motoru görünmemesi için yolun kenarındaki çalılıklara yatırıp üstünü çalılarla gizlemeye çalıştı.Biraz fazla mı paranoyakça davranıyorum?diye düşündü ama tedbiri elden bırakmaya hiç mi hiç niyeti yoktu.Hele de gördükleri,yaşadıklarından sonra.
Yavaşça tepeyi tırmanmaya başladı.Yolun kenarından gidiyor,fazla ses çıkarmamaya çalışıyordu.Evet,insanlar agresifleşmişti ama elinde bir silah olan hasta bir insan...işte ona karşı bir şansı olmayabilirdi.Üsse 500metre kala nabızları artmıştı.Kendini özel bir görevdeki komando gibi hissediyordu.Bu fikri düşününce gülümsemeden edemedi.Kapşonunu kafasına çekti.
Üsse gelen son virajı geçince üssün kapısı gözüktü.Kapılardan ikiside 3 4 metre yüksekliğinde 5metre civarı genişliğindeydi.İkisi de beyazdı ve üzerinde bazı yerlerde çıkıntıları vardı.Kapının iki yanında da birer gözetleme kulesi vardı.Tam olarak kule denemezdi,kapının üst kısmından sadece bir metre yukarıdaydı ama ölü askerlerden anlaşılıyordu ki askerler orda nöbet tutuyordu.Yolda son 5 metre kala bariyerler vardı.Belli aralıklarla çaprazlama,belli aralıklarla düz bir şekilde konmuştular.Bazen yolların kenarlarında çalışmalar olduğu zamanlarda da bu beton bariyerler konulurdu.Bariyerlerin üstünde kahverengi içi kum dolu torbalar,onların üzerindeyse bazılarında ölü askerler.
Giriş ölü askerlerle doluydu ve bir çakal veya tilki,ne olduğunu kestiremedi,askerlerden yerdeki bazılarını yiyordu.
Emre ilerlemeyi sürdürdü.100metre kala sağında bir nöbet yeri daha gördü.Asker merdivenlerden yuvarlanmıştı,belliydi.Sol ayağı merdivenin tutma yerinin demirleriden birine takıldığından vücudu yerdeydi ama sol bacağı merdivende uzanıyordu.
Giriş üssün içindeki yüksekten iki taraflı olarak yüksek şiddette bir beyaz ışıkla aydınlatılıyordu.Işıklı bölge sanki karanlık geceyi yarıyordu.
Kapıya yaklaşınca çakal veya tilki uzaklaştı.Emre askerlere bakmamaya çalışarak ilerliyordu.Hepsinin suratlarından gri bir sıvı akmıştı.Ortam leş gibi kokuyordu.Gece vakti ve soğuk olmasına rağmen her yerde sinekler uçuşuyordu.Emre askerlere bakmamaya yüksek gayret göstererek aralık kapıdan üsse girdi.Aslında askerlere bakmayarak çok büyük bir hata yapmıştı,farkında değildi.Çoğu askerin silahı alınmıştı.
Üssün belli bölümleri aydınlık belli bölümleri karanlıktı.İçeri geçince yuvarlak,daha doğrusu elips şeklinde bir meydana girmişti.Meydanın sonunda bayrak direğinde kırmızı beyaz ay yıldız dalgalanıyordu.
Emre telefonunu açtı,pusulaya tıkladı.Pusulanın çalışması için yuvarlak üzerindeki kırmızı topu 360derece döndürdü ve kuzeydoğuya doğru yola çıktı.
Etraf karanlıktı,nadiren lamba vardı.Etrafta kimse yoktu.Sadece arada bir cesetlerle karşılaşıyordu.Otlara bastığından adımlarının sesine bir hışırtı eşlik ediyordu.İlerde uzunca bir bina gördü.Yanına yaklaşıp camdan içeri fener ışığı tutunca gördüklerini korku filminden bir sahne sandı.
Burası koğuş olmalıydı.İçerisi asker cesetleriyle doluydu ve Emre fazla bakamadı.Yoluna devam etti.
Bir süre daha yürüdükten sonra ağaçlık alan başladı.Üssün içindeki ormanlık alana girdiğini farketti.Çok korkuyordu.Heryer kapkaranlıktı,sadece telefonun ışığı etrafı aydınlatıyordu.Çok gerilmişti.Bir türlü sakinleşemiyordu.Gecenin bu vakti burada ne işi vardı ki?Adrenalin salgısının arttığını hissedebiliyordu.Nefes alıp verişi hızlanmıştı.Etrafta sadece bastığı otların hışırtısı ve nefes alış veriş sesi vardı.
Birden çalıların arasından bir tavşan fırlayıp karşısından geçince Emre küfürü bastı bağırarak.Tutamamıştı kendini.Bir süre durup soluklandı.Eliyle demir çubuğu yokladı.
Bir kaç dakika daha yürüdükten sonra bir açıklığa geldi ve derin bir oh çekti.İşte karşısındaydı gördüğü yer.
Kapısına varmak için yaklaşık on merdiven aşağı indi.Kapıda sırtını kapıya dayamış,kafası aşağı sarkmış bir asker ceseti vardı.Kafasındaki kasktan suratı gözükmüyordu.Zaten Emre de suratını görmeye meraklı değildi.Sağ elinde bir sekreterlik vardı.Emre adamın elinden sekreterliği aldı,sayfaları inceledi.Birsürü silah ismi,depodaki miktar,silah alındaysa kaç tane alındığı,hangi tarihte alındığı ve kim tarafından alındığı veya getirildiği tarzında şeyler yazıyordu.Sekreterliği yere bıraktı.Demirden kapının kolunu tuttu aşağı indirdi.Kapı çok kolay biçimde biraz da gıcırdayarak açıldı.Biraz fazla kolay açılmıştı sanki.
İçeri girdiğinde tam da tahmin ettiği gibi bir yerle karşılaştı.Her taraf koyu yeşil,siyah karışımı bir renkteydi.Duvarlar,tavanlar...Tavanda belli aralıklarla ampuller asılıydı.Koridorun sonundaysa aradığı yer vardı.Gene iki kapılı bir kapıydı.Arkasında çok geniş bir oda olduğu belli oluyordu.Yavaşça koridorda ilerlemeye başladı.
Birinci ampulu geçti.İkincisi cızırdıyordu ve arada bir sonüp duruyordu.Ayrıca ampullerin tozunun uzun zamandır alınmadığı belliydi.
Bir odanın yanından geçerken durdu.Oda sağında kalıyordu ve içerisi karanlıktı ama kapısı açıktı.Aslında koridordaki bütün kapılar açıktı,en uçtaki hariç.
Odanın duvarına elini gezdirdi,el yordamıyla lambanın anahtarını buldu ve ışığı yaktı.Oda bir doktora ait olmalıydı.Bir sürü tıbbi araç gereç vardı içeride.Bir de doktor yatağı vardı.Üstündeki serili peçeteyse kırışmıştı.Işığı kapamadan odadan çıktı.Koridorun sonuna doğru ilerledi.Geçerken odalara göz gezdiriyordu üstünkörü.Sonunda geniş kapıya vardı.
Kapının koluna asıldı ve korkunç bir hata yaptığını o an anladı.Kapı zaten açıktı ve kolu aşağı indirdiğinde içindeki dil boşa girip çıktı.Artık kaslarına söz geçiremezdi o an.Kapıyı açtı.İçerisi tahmin ettiği gibi cephanelikti ama yalnız değildi.İçerde arkası dönük bir adam vardı ve tahta kutuları levye yardımıyla açıyordu.Kapının aralanma sesini duyunca birden kafasını çevirdi ve Emre'yle göz göze geldi.
Adamın gözlerinin yanından kanlar akmış ve kurumuştu.Araladığı ağzından dişlerinin sapsarı olduğu gözüküyordu.Sivil giyinimliydi,ve hastaydı.Boğazı son şişme evresinde değilse bile bayağı şişmişti.Sırtındaysa bir m4a1 makinalı tüfeği vardı.O an film şeridi koptu.Konuşmalarına gerek bile yoktu.Oradan sadece biri sağ çıkacaktı.
Emre adamın silahının sırtında olmasını fırsat bilip kapıyı sertçe çarpıp koşmaya başladı ama adam da seri bir şekilde tepki verip peşine takıldı.Emre koridoru yarılamıştı ki adam kapıya ulaşıp açtı ve Emre'nin üzerine mermileri yağdırmaya başladı.Emre okadar korkmuştu ki sezgisel davranıp ilk bulduğu odadan içeri atlamaya karar verdi.Tam içeri kaçmıştı ki baldırının arka kısmında müthiş bir acı hissetti.Acı oladar keskindi ki bağıramadı,sesi çıkmadı.İçeri doğru zıpladı,ama tam anlamıyla içeri giremedi,ayakları dışarıda kalmıştı.Aynı acıyı ayağında hissetti ama busefer avazı çıktığı kadar bağırdı ayaklarını içeri çekerken.
Kalbi deli gibi atıyordu.Koridorda adamın yürüme sesini duyabiliyordu.Adam bir şarjörü yere düşürdü,diğerini taktı.Yeniden ateş etmeye başladı.Busefer kapının eşiğine ve duvara mermileri yağdırıyordu.İçeride Emre korkudan sürekli bağırıyordu.Daha önce kendini hiç bukadar çaresiz hissetmemişti.Koridordaki adamı görmüyordu ama gerek yoktu.Adam iyice yaklaşmıştı,biliyordu.Mermiler odanın içinde uçuşuyordu.Duvar delik deşik olmuştu.Odanın sonundaki masadaki kağıtlar uçuşmuş,camlar kırılmış,her şey delik deşik olmuştu.Adam bir şarjör daha değiştirdi ve yine ateş etmeye başladı.Emre sürünerek ilerliyordu.Beyni durmuştu.Ayrıca bacağı inanılmaz derecede acıyor,kaslarına söz geçiremiyordu.Ayağınıysa hiç hissetmiyordu.
Koridordaki adam kontrolden çıkmıştı.Emre göremiyordu ama adam delicesine sırıtıyordu.Otuz iki dişi birden gözüküyordu sırıtırken.Kurumuş kan lekesinin üstündense artık tükürükleri akıyordu.Emre ancak şarjör değişirken adamın kahkalarını duyabiliyordu.
Sonsuza kadar kaçamazdı.Odanın köşesine gelmişti ki beyninde bir şimşek çaktı:demir.Sırtına uzandı mermiler kafasının üstünden geçip odayı delik deşik ederken o demirin boyunu uzattı.Duvardan akan kum,taş karışımı saçına dökülüyordu.Belliki adam tam odanın duvarının diğer tarafındaydı.İçeri girerse bir şansım kalmaz diye düşündü ve kendini zorlayarak girişe doğru süründü.Adama çok yaklaşmıştı artık hissediyordu.Adamın son bir kez şarjör atmasını bekledi.Artık giydiği çizmeleri yerden görebiliyordu.Gözünden 25 santim uzaktaydı.Mermilerin sesi kesildi ve Emre hayatı için son hamlesini yaptı.Sanki transa geçmişti,bacağındaki acı kaybolmuş,ayağını tekrar hissetmişti.
Sesin kesilmesiyle ayağa fırlayıp adama doğru atağa geçti.Adam o sırada yeni şarjörü takıyordu ki gafil avlandı.Emre suratının tam ortasına demiri geçirdi ve adamın burun kemiği kırılıp sola kaydı.Emrenin üstüyse birden fışkıran kanla bulanmıştı.Suratına da gelmişti.Adam bir metre kadar tökezleyerek geri gitti.Giderkende eli tetiğe bastığından rastgele etrafa ateş etmişti.Diğer eliyle de burnunu tutuyordu.
Emre bir vuruş daha yapmak için demiri savurdu ama adam busefer elindeki silahi bırakıp demiri yakaladı ama Emre okadar hızlı savurmuştu ki bileği çatladı tutarken adamın."Orospu çocuğu"diye bağırıp Emre'yi duvara kadar itip kafasını duvara vurdurdu.Bir an Emre'nin dünyası kararır gibi oldu ama hayatta kalma dürtüsü onu ayık tuttu.Sağından gelen yumruğu çok geç sezdiğinden kafasını indirmeye çalışsa da geç kaldı ve başının üstüne yumruğu yedi.Sendeleyerek sola kaydı,kurşun yediği yaralı ayağı bir de burkuldu.Yere düştü.Adam hemen üzerine atıldı,boğazını sıkmaya başladı.Emre'nin yüzü morarmaya başladı.Adamın ellerini tutup itmeye çalışırken,altında kıvranıyordu.Adamsa durmadan küfür ediyordu.
Beynine oksijen gitmemeye başladı,ellerinin karıncalandığını hissetti.Boğazındaki acı da azalmaya başlamıştı.Korkunç bir an kendini bırakmayı düşündü ama beynindeki hücrelerde belkide son kalan glikozu kullanarak ellerine beline gitme emri verdi.Bıçağı kavradı ve çekip sağ taraftan adamın boğazına hızla soktu.Adam hığğk diye bir ses çıkardı.Gözleri fal taşı gibi oldu.Gittikçe boğazını tutan elleri yumuşadı ve ellerini kendi boğazına götürüp bıçağı çıkardı.Çıkarmasıyla birlikte sanki bahçe hortumundan hızla suratına gelen bir su gibi adamın kanları Emre'nin suratına gelmeye başladı.Adam Emre'nin üzerine yığıldığında Emre ciğerlerinde kalan son nefesi de verdi.Zar zor adamı kenara itti ve delicesine öksürmeye başladı.Durmadan öksürüyordu.Bir nefes alıyor bir öksürüyordu.Sonunda sırtüstü yere uzandı,kafası sola düştü.Kesik kesik nefes alıyor ve öksürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Virüs
Science FictionRusya'da biyolojik araştırmalar yapan bir labaratuvarda bir sorun çıkar ve insanların %99'unu iki hafta içinde öldürecek bir virüs tüm dünyaya yayılmaya başlar.Hastalık bulaşan insanın yüzünde gri lekeler çıktığından hastalıktan sonra hayatta kalan...