Günümün güzel başladığı söylenebilir, yani kısmen. Ama aynı şeyi günün devamı için söyleyemeyecektim. Tek kelimeyle bok gibiydi.
Kocaman bir bok.
Ve bilin bakalım başrolü kimdi?
Evet doğru tahmin Kim BaşımınBelası Jongin.
Sabahın köründe önce kalkıp kendi işlerimi hallettim daha sonra elimde Jongin'in dairesinin anahtarıyla (ki artık orası ondan çok benim dairem sayılır) kapısına dayandım. İçeri geçip önce bize güzel bir kahvaltı hazırladım ve onu uyandırmak için kapısından içeri girdim.
Tabii ki de kapıyı tıklayıp içeri girmedim. Ben, Do Kyungsoo, Jongin'in evinde olan ya da benim aldığım da diyebiliriz, neyse, kazan büyüklüğündeki (ki neredeyse aynı boyda sayılırız) tencere ve iki kalın kepçeyle deyim yerindeyse baskın yapan polis edasıyla odasına daldım.
Tencereyi ters çevirip yere koydum ve çömelip adeta bir yeni okul müsameresi çocuğu edasıyla olağan gücümle ona vurmaya başladım. (Ve tabi ki de bir yandan avazım çıktığı kadar bağırmıyorum, saçmalamayın)
Maç başladığı gibi öne geçmiştim. Dks:1 Kj:0
Jongin birden sanki onun kafasına vuruyormuşum gibi yataktan fırladı ve önündeki kolona kafasını geçirdi.
Sabahın köründe canının acımasına bir şey demeyip kafasını tutup "Gitti benim yakışıklı kafam" diye yerinde zıplamaya başladığında sanatıma ara verip kafamı kaldırıp gözlerinin içine içine bakıp en nefret ettiği şeyi yaptım.
Göz devirdim.
"Ah beynimi hissetmiyorum."
"Olmayan bir şeyi hissedemezsin zaten seni salak."
Oooo ve top tekrar ağlarda. Dks:2 Kj:0
Kim Jongin'e ışık hızını geçtiği için plaket ödülü ne zaman verilecek adlı konferansımıza hoşgeldiniz.
Olduğu yerden panter gibi üstüme atlayıp hiç ağırlığım yokmuşçasına beni omzuna alarak yatağına atması ve üstüne yani üstüme atlaması saniyeden daha kısa sürmüştür. Çünkü gözüm açıkken yerdeydim, kırpıp geri açtığımda yatakta Jongin'in altındaydım.
Ve rakip takımın forveti güzel bir atakla durumu eşitlemek için atağa geçmeye başladı. Dks:2 Kj:1
Beni öyle bir sarıp sarmalamıştı ki gerçekten nefes almadan yaşamaya devam eden tek insan olarak tarihe geçecektim.
"Jong- öhö öhö ne-nefes alamı- Jooong"
"Bebeğim öhö diye inlenmez ah-ah demen gerek."
Kendi kaleme gol atmışım gibi his. Bu şey değil mi ya durumu eşitleme golü? Dks:2 Kj:2
Nefes alamıyordum ama bu göz devirmeme engel değildi. Elimi kolumu oynatamadığım için kullanılabilecek yagane şeyimi kullandım.
Şeyimi deyince onu değil tabii ki.
Ağzımı kullandım.
Böyle deyince ben bile fesat düşündüm neyse.
Çenesi tam olarak ağzımın hizasındaydı ve ben yapabileceğim en kuvvetli şekilde bunu bir ısırmışım var ya akıllara zarar, şey bir de kulaklara.
Kulağımın dibinde öyle acı bir çığlık atıp ayağa fırladı ki bir milisaniye falan üzülmüş olabilirim.
"AAAAAHHHHHH!!"
Ama yataktan kalkıp kafasına vururken hiç içim acımamıştı. Kalkıp giderken 90+3'te hakem maçı bitirmeden önceki golümü de atmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Friends+1
Fanfiction-BU HİKAYE ALGILARINIZLA OYNAYABİLİR!- "25 yaşına geldim, benimle yaşıt olmasına rağmen boyu uzun, aklı kısa, çocuk ruhlu biricik "arkadaşıma" çocuk bakıcılığı yapıyorum. Peki bundan şikayetçi miyim? Yio, ben işimi seviyorum ve size bir sır vereyim...