İş yerinde çok yorucu bir gün geçirdikten sonra hep birlikte içmeye gitmiştik ve herkes ikinci bardağını içiyordu. Jongin'de bugün bir tuhaflık vardı ve bana bundan bahsetmemişti. Baekhyun ve Chanyeol'ün yanından kalkıp ayıcığımın yanına gittim.
"Neyin var, neden yüzünden düşen bin parça Ninim?"
Önündeki masaya sol kolunu dirseğinden kırıp koydu ve başını da koluna yaslayarak yüzüne düşen saç tutamlarının altından bana baktı.
Gözlerinde neden hüzün vardı?
Barda çalan yavaş müzikte birbirimizi duymamız kolay oluyordu. Sağ elimle gözüne giren tutamları arkaya attım ama o yattığı için inatçı saçları çektiğim yere geliyordu.
"Kyungsoo?"
"Efendim Jongin?"
Derin bir iç çekip sağ elimi sağ elinin içine aldı ve parmaklarımızı birbirine kenetledi. Baş parmağıyla benim baş parmağımı okşarken mırıldandı.
"Gidelim mi buradan?"
"Gidelim de nereye gitmek istersin?"
"Evimize götür bizi."
Yavaşça kafamı sallayıp Chanbaek ve Hunhan'a oradan acilen ayrılmamız gerektiğiyle ilgili bir şeyler zırvaladım şimdi arabamla eve doğru yol almaya başladık zaten çok uzak değildi.
15 dakika sonra Jongin'e hafifçe destek olarak asansöre götürdüm. Çok içmemişti aslında ama neyi vardı bu çocuğun böyle kafayı yemek üzereydim.
Daireden içeri girdiğimizde kendini boylu boyunca televizyonun karşısındaki koltuğa bıraktı bu durumda bana da Jongin'i ayıltmak için zift gibi bir kahve yapmak kaldı.
Kahveyi yapıp zorla Jongin'e içirdiğimde biraz daha toparlar gibi olmuştu. Oturur pozisyona geçip gözlerini netleştirmek ister gibi kafasını bir iki kere salladı sonra doğrudan gözlerime baktı. İtiraf etmem gerekirse biraz tırsıyorum.
"Kyungsoo seninle bir şey konuşmam gerek."
Aha al işte sıçtım. Ne bebeğim,güzelim ne başka bir şey var, adımla başladı cümleye. Şimdi bağırarak ağlamaya başlamak üzereyim 'ADIMLA SESLENDİ NASIL AĞRIMA GİTTİ' diye.
"Konuşalım Jongin."
Tamamen benden tarafa döndü ve dizlerimizi birbirine yasladı.
"Sana yalan söyledim."
Hayatta en nefret ettiğim şeyin yalan olduğunu en iyi bilen kişidir aslında Jongin ve bunu bile bile bana yalan söylediyse demek ki ortada gerçekten bir bok var.
Oturmamı düzeltip kazık yutmuş gibi doğruldum ve aramızdaki mesafeyi biraz açarak kaşlarımı çattım.
"Devam et!"
Derin bir nefes alıp verdiğinde nefesinin sıcaklığı yüzümü yalayıp geçti. Gözlerini kapattı ve güç dilenir gibi bir şeyler mırıldandı.
"Kyungsoo..."
"Jongin benim sabrımın sınırlarını zorlamadan devam et dedim sana."
Tekrar gözlerini açtı ve doğrudan gözlerime baktı. 'Ne oluyor be adam bu gözlerinde titreşimler ne?'
"Kyungsoo beni bırakmandan çok korkuyorum."
Jongin'e biraz daha yaklaştım ve yanaklarını avcumun içine aldım.
"Neden bahsediyorsun sen?"
"Kyungsoo ben bir bok yedim hem de çok büyük bir bok."
"Jongin yalvarırım ben kalp krizinden ölmeden çıkar şu ağzındaki baklayı gerçekten yeter ya. Hangi k-drama sahnesi şu an yaşadığ-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Friends+1
Фанфик-BU HİKAYE ALGILARINIZLA OYNAYABİLİR!- "25 yaşına geldim, benimle yaşıt olmasına rağmen boyu uzun, aklı kısa, çocuk ruhlu biricik "arkadaşıma" çocuk bakıcılığı yapıyorum. Peki bundan şikayetçi miyim? Yio, ben işimi seviyorum ve size bir sır vereyim...