-3-

5.9K 271 43
                                    

Merhaba! Imm read ve yorumdan memnun değilim ama paylaşmak istedim. Olaylar ağırdan gidecek taki 4. bölüme kadar ondan sonra hareketlenecek :D:D 

İyi okumalaaaar :D


“Ella, hadi uyan randevun var.”
Gözlerimi açtığımda bana doğru bakan Nora’yı gördüm. Hastaneden geleli iki gün olmuştu ve şimdi yine hastaneye gidecektim. Bunu istemiyordum ama kendim için yapmalıydım. Artık başkası için çabaladığımı düşünemiyordum çünkü başkası yoktu. Sanırım hayata tuhaf bir şekilde devam etmeliydim ama ilk önce karar vermeliydim. Karar vereceğim konuları bile bilmiyordum. Nora’ya “Tamam.” Demekle yetindim. Bir buçuk haftadan sonra adam gibi dışarı çıkacaktım. Nelerle karşılaşacağımı bile bilmiyordum. Paparazzilerin bu olanlardan haberi olduğun biliyordum çünkü Nora daha çok futbol izlemeye başlamıştı. Hala yanımda olduğu için şanslıydım. Ne kadar belli etmesem de tek kalacağım diye ödüm bokuma kaçıyor. İçimdeki gergedanlar oradan oraya koşuşturuyor.

Duş aldım, giyindim ve Nora’nın isteği üzerine kahvaltı etmekle zorlandım. Taksiyle gittiğimiz için şanslıydım çünkü paramızın bitmesi an meselesiydi. Nora bana bakmak üzere işten izin almıştı ve almasıyla kovulması bir olmuştu. Bir de bunun vicdan azabını çekiyordum. Onun hayatın mahvettiğimi düşünürsek her şey çok saçmaydı. Yani nasıl kendime geleceğimi ve o eski neşemi nasıl bulacağımı bilmiyordum.

Klinik küçük bir yerdi. Nora randevuyu onaylatıp psikologumla konuşacağım yeri öğrenmişti. Biz yukarı çıktık ve kapıdaki görevli kıza randevum olduğun söyledik. Kız beklememiz gerektiğiyle alakalı bişeyler geveledi. Nora ve ben kapının önünde beklerken 100. Kez Nora’ya gitmesini söyledim “Gidip Kinneyle takıl ne bileyim. Benimle burada tutsak olma.”
“Kes sesini.”
“Nora git.”

Odanın kapısı açıldı ve kim çıktı bilin? Sürpriz yumurtadan genelde oyuncak çıkar, odadansa kocam… Kapıyı kaparken bir süre yüzümü izledi. İçimde bişeyler oldu ne olduğunu bilmiyordum ama onu kesinlikle burada beklemiyordum. Hem de onun hakkında konuşmaya gelmişken. Nora’ya baktım ama o çekinmeden “Haberim yoktu.” Dedi. Harry yanımıza geldi ve “Merhaba.” Dedi kime dediğini anlamadım daha çok Nora’ya bakıyor gibiydi bense suratına bakmıyordum.
“İyi misin Ella?” diye sordu pürüzlü sesiyle. Sanki çocuksu ses tonu yerine daha olgun bir ses tonu gelmişti.
“Evet.” Diye geveledim iyi olmalıydım değil mi? Ama sesim hiçte onun ki kadar güçlü çıkmamıştı.Sanki sesimde bur acizlik vardı. Onunkisin de ise güç. Tam tersi olması gerekmiyor muydu? İçimdeki bir gergedan onu özlediğini düşünüp ona sarılma isteğini doğdurdu ama sonra hemen aklıma dedikleri geldi. “Ben üzülmedim. Sen istedin diye istiyordum. Hazır bile değildim.”

“İyi olmalısın.” Dedi sert sesiyle.
Başımı eğmek saçmalıktı. Anne deve kuşu gibi kabardım. Eskiden anne sayılırdım…
“İyiyim ve öyle olacağım. Her zaman. Şimdi izninle içerideki psikologa birkaç gereksiz insandan bahsedeceğim.”

Onun onaylamasını beklemeden içeri girdim ve bir kez daha kokusunu hafızama kaydettim.


Kahkahalarım kesilmek bilmiyordu. İçeri girer girmez gülmeye başlamış. Doktorun bana manyak mısın be kadın bakışlarına maruz kalmıştım. Sonra zar zor kendimi tanıttım ama gülmemi hiçbir şekilde durduramıyordum. Sonunda biraz olsun durduğunda “Kocamı gördüm de sizin odanızda çıkıyordu.”
“Bay Styles?”
“Evet hala kocam sayılıyor mu sizce?”
Gülümsedi ve “Geçmiş olsun.” Diye geveledi.
Onu onayladım ama bu sefer de gözyaşlarım akmak için hazırlanıyordu. Gözlerimi silerken hıçkırdım. Kesinlikle normal değildim. Doktor bana doğru baktı ve endişeyle yüz ifadesi değişti. Gençti ve yakışıklı. Esmer olmasına rağmen onu beğenmiştim. Ben esmerlerden hoşlanmazdım ki. Ben Harry’den başkasını sevmeye bile çalışmamıştım. Keşke sevmeseydim. Keşke hiç sevmemiş olsaydım. Onunla Bowlingde karşılaşmamış olsaydım.

Doktor yanıma adımladı ve peçete verdi. “Hadi anlat bana.”
“Neyi?”
“Anlatmak istediğin herhangi birini  bugün hasta doktor ilişkisi dışından başlayalım.”
“Size mercimeği anlatmak istiyorum.”

Burnumu çektim ve onun kağıt kalem alışını izledim.

“Harry’nin bana evlenme teklifi ettiğinden iki hafta sonraydı. Kendimi garip hissediyordu. Sürekli Harry’nin evindeydim, oraya onun ısrarı üzerine taşınmıştım ama garipti. Sanki bizden habersiz biri vardı etrafta. Daha çok duygusallaşmıştım ve Harry’nin sabah işe bile gitmesini istemiyordum. O benim ilk önce psikolojimin bozulduğun düşündü ve uzun bir süre sabahları işe gitmedi. O evde yalnız gibi hissetmiyordum ve bu beni ürkütüyordu. Bir gün arkadaşlarımla yemek yerken midem bulandı ve kustum. Yemek kokuları midemi bulandırıyordu.” Gülümsedim. Bu düşünceyi o kadar çok sevmiştim ki mercimeğin yaramaz olduğunu düşünüp durmuştum. Kendime bile benzetmiştim. Halbuki tüm bebekler ilk önce annelerinin midesini bulandırırdı.

“Sonra ne oldu?” diye mırıldandı doktor adını bilmediğimi düşündüm. Tanışmamıştık bile ama kendimi ona yakın hissettim.

“Test yaptım. O gün arkadaşlarım öyle söylemişti. Sonra Harry’i arayıp söyledim. Çığlık atıp bağırıp “Bayılacağım.” Galiba diyip durmuştu. Meğersem sevinçten değil üzüntüden bayılacakmış. Onu sevdiğini düşünmüştüm.”

“Şimdi niye düşünmüyorsun?”
Güldüm. “Çünkü bana öldüğü için üzülmemem gerektiğin çünkü kendisinin üzülmediğini ve benim mercimeği istediğim için istediğini söyledi. Onu hiç sevmemiş.”

Sanki içimde bişeyler açıldı. Rahatlama hissi beni benden alırken “Niye böyle söyledi sence?” diye sordu.
“Çünkü o gerizekalı.”

Doktorda benimle birlikte güldü. “Çocukluğun nasıl geçti Ella?”
“Bok gibi. Bundan 5-6 sene önce ailemi kaybettim.”


HARRY

Ella içeri girerken onu izledim. Onu o kadar çok özlemiştim ki. Onun bu iğneleyici sözleri. Hiçbir zaman bendin gereksiz diye bahsetmemişti ama şimdi onun için gereksizdim. Haklıydı. Gereksizdim. Keşke bunları düzeltebilseydim. Ella kapıyı kapattıktan sonra Nora’ya döndüm.

“En azından yalan söylemeyi becerebiliyorsun.”
Bana gözlerini devirdi. “Defol buradan!”
Ona güldüm ve onun sesini taklit ederek “Haberim yoktu.” Dedim.

Hastaneden çıkarken hala buruktum. Buraya gelmem saçmalıktı. Ella’nın da gelmesi saçmalıktı. Bizim ilacımız bizdik. O salak psikolog hiçbir şey yapamazdı. Her neyse. En azından onu başka bir doktora değil kendi doktoruma emanet etmiştim.İçim bir şekilde biraz rahatlamıştı.

Hastane kapısındaki arabama bindim ve şoföre şirkete sürmesini söyledim. Yol boyunca onu düşündüm. Peki bundan sonra ne olacaktı? Böyle mi kalacaktık? Hiç sanmıyordum. Büyük ihtimal beni boşardı.

Şirkette geldiğimde Rosie girişteydi. Ona selam verip odama adımladım. Kimseyi görmek istemiyordum. İşime gömülüp hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Bu şirketi bile onun için almıştım ama o yoktu. Farklıydı. Böyle olsun istemiyordum. Onu geri istiyordum. Beraber olalım istiyordum. Onu burada özlemiştim.

Odama girdiğimde kapıyı kapattım. Masama geçtiğim de masanın üzerindeki çerçeve dikkatimi çekti. Birkaç gün önce Ella ve benim düğünden bir fotoğrafımızı çerçevenin içine koymuştum. Bir süre resme bakıp düşündüm. Onun gülümsemesi çok güzeldi ama onu güldürmekten çok ağlattığım için pek bunu tadamamıştım.

Kapı çalındı ve içeri Kinney girdi.

“Nasılsın adamım?”
“Onu gördüm ve özledim.”

Beni onaylarken “Ne yapmayı düşünüyorsun?”
“Hiçbir şey.”
Bana aptal mısın bakışlarını yolladı “Hadi ama, Ella’dan bahsediyoruz sana asla sen bişey yapmadan geri dönmez.”
Omuz silktim “Dönmesin. Görmüyor musun olmuyor. Böyle daha iyi olur belki.”
Kinney derin bir nefes aldı “En yakın zamanda öl.”
“Umarım.”

Kinney elime giderler hakkında bir liste verdi. Onu inceleyip onaylamalıydım sonra bir de şirketteki eksikleri halledecektim. Müdür bendim ama şirket hakkında bilgim olmadığı için abuk subuk şeyler yapıyordum.

Günün geri kalanında bunları yaptım. Akşamüstüne doğru kapım çaldı ve Bayan Saul girdi. Ona gülümsedim.

“Nasılsın?” diye sordu karşımdaki sandalyeye otururken.
Ciddi yüz ifadesini hala koruyordu.
“İyi diyemem.”
Başını salladı. “Ne yaptınız?”
“Psikologa gidiyor ve bana çok sert baktı. Onu özlüyorum.”
“Evlisiniz kendini daha kolay affettirebilirsin.”
“Sanmıyorum son sözlerim onu tahminimden daha çok yaraladı.”
Bayan Saul beni onayladı.”Oğlumla akşam yemeği yiyeceğiz bize katılmak ister misin?”
“Teşekkür ederim ama sanırım eve gidip biraz içmeye ihtiyacım var.”
Beni onayladı ve odadan çıktı.


Eve gittiğimde beni Louis yerine Tom karşıladı. Şaşkınlığımı anladığında omuz silkip “Louis’in işi varmış.” Dedi. Yani bu demek oluyordu ki Louis Eleanor ile buluşmaya gitmişti ve kendimi kaybetmemem için Tom’u başıma dikmişti. Salona geçip kendimi koltuğa bıraktığımda tek gördüğüm şey içkilerdi. İçmek ve biraz unutmak istiyordum ama Tom’un beni engelleyeceğini biliyordum. Yanıma oturup elini bacağıma koydu.

“Nasıl gidiyor?”
“Merak ettiğin Ella ile barışmamsa hayır. Her şey bok gibi gidiyor ve ben onu bok gibi özlüyorum.”

Başını sallayıp beni onaylarken ayağı kalktı “Sana yemek hazırlayayım koca oğlan.”

O mutfağa gittikten sonra bende odama gittim. Yüzümü yıkarken iyi olacağımızı söyleyip durdum işe yaramayacağını biliyordum ama buna inanmalıydım. Gar dolabımı açtığımda yıkıldım. Ella’nın giysileri burada değildi. Diğer dolaplara baksam da bulamadım. Gar dolaba hızla tekme attım ve birkaç şey devirdim.

Buraya gelmişti, eşyalarını toplayıp gitmiş miydi? Her şey bitmiş miydi? Hadi ama! Lanet olsun! Bitemezdi tamam mı? Ben onu severken bitemezdi. Bağırdım.

Tom’un ayak seslerini duydum.
“Dostum sorun ne?”
Nefeslerim hızlanmıştı. Beni gördüğün göz bebekleri biraz daha genişledi.
“Eşyalarını toplamış yok.”
Tom öyle bir baktı ki. Tabi ya! Onunda haberi vardı ve bunu fark etmeyeceğimi düşünmüşlerdi.
“Siz gerizekalısınız!” diye bağırdım. “Gidip onu buraya getireceğim.”
Kapıdan çıkarken hızla Tom önümü kesti. “Adamım. Sakinleş yoksa her şeyi daha bok edersin.”

Haklıydı ama bunu yapmamalıydı. Tanrım!  Üstümü çıkardım ve rahat bişeyler giydim. Bunu bana yapmamalıydı. Beni bırakmamalıydı. Onsuz o kadar aciz oluyordum ki.

Kapıda bana bakan Tom’a döndüm “Buraya geldi mi?”
Başını salladı. Burada olmalıydım ve onu görmeliydim. Belki onu dolaba kilitler gitmesini engellerdim. “Sikeyim işini!”
Yatağa oturup yüzümü kapattım. Her yerde o vardı. Burada 2-3 ay boyunca kavgasız bir şekilde yaşam sürdürdüğümüzü kim inanırdı ki. Burnumu çektim. Ağladığıma inanamıyordum. Yataktan yere kaydım ve uzun zaman sonra hıçkırarak ağladım. Tom yanıma geldi ve elini omzuma koydu.

“Hatırlıyor musun? İlk buluşmamızda sende vardın.”
“O zaman birbirinize bu kadar aşık olacağınızı biliyordum.”

Kahkaha attım. “Hayatımda onun kadar mükemmel bir kız daha görmedim.”

Tom’da güldü. Elimin tersiyle gözyaşlarımı silip ayağı kalktım “Ona gitmeliyim.”
Tom ayağı kalktı ve önüme geçti. “Arasan daha iyi.”

Belki de haklıydı. Onun yanındayken çok fazla yanlış şey yapıyordum ve her şey daha çok boka batıyordu. Başımla onayladım ve telefonumu yere attığım pantolonun cebinden aldım. Tüysüz yumağım yazısının üstüne dokundum.
Telefon bir süre çaldıktan sonra meşgule atıldı. Tekrar aradım. Tekrar. Ve tekrar her seferinde meşgule alındı.
“Noldu?” diye sordu Tom.
“Açmıyor.”

Birkaç kez daha denedim son aradığımda ulaşılamıyordu. Ya numaramı engellemişti ya da telefonunu kapatmıştı.
“Sikeyim. Ben Ella’ya gidiyorum.” Dedim arabanın anahtarlarını ararken. Telefonlarımı açmamak neymiş görecekti!


SINIR KOYUYORUM: +400 READ VE +100 VOTE VE +50 YORUM :dDD
SINIR GEÇERSE YB HEMEN GELİR ELİMDE BİRAKÇ TANE FAZLADAN BÖLÜM VAR :d

Çıldırtan Aşk 2-(Harry Styles)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin