Selam. Geç geldi biliyorum ama dershane ile boğuşuyordum. Sizi seviyorum. Teşekkürler.
Gözlerimi açtım. Yeni bir sabah. Harry’siz uyandığım 33. Gün. 33 günün nasıl geçtiğini bile bilmiyorum. Onun özlemi artık bana acı vermeye başladı ve turun bitmesine yaklaşık beş ay kaldı. Hah? Çabuk geçer değil mi? Yani bugüne kadar sanki video yavaşlatırmışsın gibi yavaştı. Bu hayatın hızlandırma tuşu yok muydu? Hiçbir zaman anlamıyordum. Zaman onun yanında ışık hızıylaydı ama onsuz kaplumbağa hızı. Çoğunlukla onunla kamerada görüşmeler yapıyorduk ve araşıyorduk. Mesajlaşıyorduk. Ama bunların yetmediği açıkça belliydi. Bugün olduğu gibi çoğu sabah onsuz uyanmak kötüydü ve yataktan kalkmak istemiyordum. Onunu geleceği güne kadar uyumak istiyordum. Onu gerçek anlamda özlemiştim. Odamın kapısı açıldığında küçük bir beden içeri girdi ve koşarak yatağıma zıpladı.
“Selam bebeğim.” Dedim yanaklarına öpücük kondururken. Sırıttı ve oda beni öptü.
“Ella hasta mısın?”
Başımı iki yana salladım. “Hayır bebeğim, hadi işe gelelim.”
Okullar başlayana kadar Colin benle işe gelip gidecekti. Bazen çok yoruluyordu ve bazen çok sıkılıyordu ama ona tutmak istediğim bakıcıyı istememişti ve benle işe gelmek istediğini söylemişti.
“Ella bugün işten izin alsan.” Dedi ben yataktan kalktıktan sonra sıkılmış gözüküyordu. Omuz silktim ve telefonuma uzandım. Bende pek gitmek istemiyordum. Bugünü gezerek geçirirsek ikimiz içinde iyi olabilirdi. Ayrıca üç gün tatil demekti. Bugün cumaydı. Dexter’ı aradım. Bir süre sonra açtı. Uykulu sesi kulaklarıma ulaştı.
“Ella lanet bir sabah da diyeceklerini duymak için sabırsızlanıyorum(!)” Alaycı sesi beni güldürdü.
“Sadece bugün işe gelmesem nasıl olur-“
“İzinlisin.” Dedi ve telefon suratıma kapandı.
Şaşkınlıkla telefona bakarken güldüm. Sanırım en yakın arkadaşımın sevgilisi olması biraz olsun bana avantaj sağlamıştı. Bu arada Nora ile Dexter sevgililerdi. Nora gitmekten vazgeçtikten sonra aralarında bir etkileşim olmuştu. Kinney birkaç Dexter’ı dövmeye kalksa da sonunda her şeyi kabullenmeyi becerebildi. Nora onsuz mutlu olduğunu söyleyip dursa da unutmanın zor olduğunu en iyi ben bilirim onu bir şekilde anlayabiliyordum. Sonunda her şeyin iyi olması beni mutlu ediyordu.
Merakla bakan Colin’e sırıttım ve kendimi yanına bıraktım.
“izinliyim.” Onu kendime çektim. “Yani biraz daha uyuyabiliriz küçük bebeğim.”
Kaşlarını çattı. “Ben küçük bebek değilim.”
Kıkırdadım. Başımı iki yana salladım. “Haklısın. Sanki Nora’nın bir kopyasısın.”
Çatılan kaşları biraz daha çatıldı. “Ella!”
Güldüm. “Kalkalım çok acıktım.”
Gözlerimi devirdim. “Tamam, tamam kalkıyorum.”
**
Kahvaltımız süt içme kavgasıyla sonlandı. Colin kesinlikle sütten nefret ediyordu. Aslında bende ediyordum ama benim içme zorunluluğum yoktu. Onunsa vardı. O içmek zorundaydı. Aslında bişeyleri yapmasını sağlamak bazın beni ürkütüyor. Benden nefret etmesinden ve pişman olmasından korkuyorum. Bazen kendimin de pişman olmasından korkuyorum. Onu istemeyeceğim diye çok korkuyorum ama onu seviyorum yani böyle bişey mümkün olamaz.
Masayı toplayıp içeri gittiğim de Colin çizgi film izliyordu. Yanına oturduğum an ilk önce beni süzdü. Hala bana azıcık kızgın duruyordu.
“Pijamalarla mı oturacaksın?”
Güldüm. Bazen fazla bilmiş oluyor. “Evde oturuyoruz. Elbise falan mı giyeyim? Hani prenses değilim.”
Bana gözlerini devirdi. “Ella çok canım sıkıldı. Hadi hazırlan gidelim.”
“Nereye?”
Dudaklarını büzdü ve kedi bakışlarını atmaya başladı. Sonunda pes edip odama doğru yürümeye başladım.
Aldığım kiloları verdiğim için artık bazı kıyafetler üstümde daha hoş duruyordu. Bu kiloları nasıl verdiğimi bile bilmiyordum. Sadece eskisi kadar yemiyordum ya da yiyemiyordum. Keyfimin özellikle de şu sıralar pek yerinde olmadığı doğruydu. Ayrıca artık psikologa da gitmiyordum. Bazı şeylerin eskiyi tetikleyeceğini bile bile önlem almamakta üstüme yoktu. Gar dolabımdan yazlık bir elbise çıkardım. Bunla üşümeyeceğimi düşünüyordum. Saçlarımı serbest bıraktım. Biraz yüzüme renk gelmesi için makyaj yaparken kapının çaldığın duydum.
“Ben açarım.” Diye bağırdı Colin.
“Kim olduğunu sormadan açma.”
Yüzüme maskara sürerken kim olduğun düşünmeye çalışıyordum. Muhtemelen Nora’dı. Geleceğinden bahsetmemişti ama büyük ihtimal oydu. İşe gitmeyeceğimin haberine alıp buraya gelmişti.
“Kim geldi Colin?” diye sordum. Kıyafetime uygun çanta bakıyordum. Ses gelmedi.
“Colin.” Diye tekrar seslendiğim de oda da bir ıstık sesi duyuldu. Kapıyı döndüğüm de tüm organlarım tepetaklak attı. Yeşil gözleri elbisenin uç bölgelerine sabitlenmişti. Sevdiğim çarpık gülümsemesi yüzündeydi. Üzerinde kırmızı renkli beni eriten bir gömlek ve siyah pantolonu vardı. Pantolonu artık yırtık değildi. Sanırım tam bir aile babası oluyordu.
“Ella sevgilim iyi misin?” diye sordu. Sesindeki muzipliği beni eğlendiriyordu ama donup kalmıştım. Ona koşup onu ne kadar sevdiğimi özlediğimi falan söylemek istiyordum. Yüzündeki gülümseme yavaşça silindi ve içeriye doğru bir adım attı.
“Ella?”
Ve o an hıçkırarak ağlamaya başladığımı fark ettim. Harry hızla yanıma geldi ve beni o sevdiğim kollarıyla sıkıca sardı. Ona sıkıca tutundum. Bırakmak istemiyordum. Bir daha nasıl gitmesini izin verecektim ki?
Yüzünü tuttum ve onun her bir noktasına öpücük kondurmaya başladım. Bana izin verdi. Hiçbir şekilde bişey demedi. Anın keyfini çıkartıyor gibi gözüküyordu.
“Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum, seni çok seviyorum, seni çok seviyorum.”
Beni tekrar göğsüne bastırırken saçlarımı okşadı.
“Buradayım. Senin için. Seni seviyorum. Şimdi ağlamayı bırak çünkü gülüşlerini çok fazla özledim.”
Saçlarıma öpücükler bırakırken sakinleşmeye çalıştım ama işe yaramıyordu. Onun yanında ağlamak istiyordum ama bunu ona yapamazdım. Onsuz bu kadar mahvolmuş halimi görürse gitmek istemeyecekti. Kariyerinde gelişmeliydi zaten yeterince ihmal etmişti.
Ellerimi omuzlarına koydum ve onu görmek adına birazcık geri çekildim. Burnumu çekmem komik gözüküyordu sanırım güldü ve gözaltlarımı sildi.
“İyi misin?”
Başımı salladım. “Seni bu kadar özleyeceğimi düşünmemiştim.”
İç geçirdi. “Bana deli olduğunu biliyordum.”
Ona gözlerimi devirdim ve bir tane yapıştırdım. “Hah! Sensiz gayet iyiydim.”
Tek kaşı havaya kalktı. “Gerçekten mi?”
Ona koala gibi sarıldım. “Hayır yalan söylüyorum. Sensiz bok gibiyim.”
Güldüğünü duydum. Sonra bana tekrar sarıldı. Ne kadar süre orada öylece durduğumuzu bilmiyorum ama sonunda bacaklarım uyuşmaya başlamıştı.
**
Harry oldukça yorgun olduğu için ve saat farkından etkilendiği için şoförüyle birlikte gelmişti. Aslında ona yatıp uyumasını söyledim böylelikle bende onu izlerdim ama o yemeğe çıkmak konusunda ısrarcıydı. Ayrıca Colin’in geleceğinden haberinin olması da beni şaşırttı. O yüzden süslenmem gerektiğini falan söylüyormuş meğersem.Colin yemeğe gelmek istemedi çünkü bizi yalnız bırakmak istiyormuşmuş. Onun bu bilmiş halleri çok hoş oluyor ama hala kendini bu aileye ait görmemesi beni üzüyor. Harry onu azıcık bu konuda azarladı. Sonra Colin ona sarıldı ve onu çok özlediğini söyledi. Onların bu hallerini hemen ölümsüzleştirdim. Birkaç tane de hep beraberken yaptım. Fotoğraf çekilmeyi çok sevmiyordum ama bunları çıkartıp salona koyacaktım.
Colin Harry ile bizi çekmek isteyince onu kırmadık ve birkaç kez sarılırken bir kez de öpüşürken poz verdik. Aslında onun yanından hiç ayrılmak istemediğimi fark ettim. Sürekli bir ten temasımız vardı. Arabanın arkasında üçümüz sohbet ederken gitmek çok zevkliydi.
“Beni burada birilerinin beklediğini bilmek beni çok mutlu ediyor.” Demişti Harry. Ardından Colin ve ben ona sarıldık. Onu her zaman beklerim. Nerede olursa olsun.
Küçük bir kafeye geldik. Harry birkaç şeyden bahsederken hamburger yiyorduk.
“Hayranlar bizi tekrar gördükleri için çıldırmış gibiler.”
Gözlerimi devirdim ve buna bıyık altından güldüğünü gördüm. “Birçok hayran ile tanıştım. Hepsi eğlenceli tipler. Birkaç kez bara gittik.”
“Bara mı gittin?”
Ellerini havaya kaldırdı. “Yemin ederim sarhoş olmadım.”
Hamburgerimi yemeğe geri döndüm. Buraya döndüğünde bir daha bensiz bara gidemeyecekti. Kıskançlık sayım o anlattıkça arttı. Onun bensiz eğlenmesini hazmedemiyordum. Ben 33 günü acıyla geçirmiş gibi hissediyordum. Gerçekten beni o kadar fazla da özlememişti aslında. Yani sanırım gözüken öyleydi.
“… Sonra kusturtmak zorunda kaldım.” İki parmağını havaya kaldırdı. “Şu iki parmağımı feda edip Niall’ın boğazına soktum.”
Colin kıkırdadı ve bende ona bakarak güldüm. Harry masanın üstündeki elimi tuttu. Ona en içten şekilde gülmeye çalıştım. Colin hamburgerini yiyince tuvalete gitmek istedi. Küçük bir kafe olduğu için gönül rahatlığıyla tek gitmesine izin verdim. Harry tam karşımda oturduğu için kolaylıkla uzanıp yüzüme dokundu. Parmaklarını yanaklarımda gezdirdi.
“Eğlenmiş gözüküyorsun.” Dedim içten olmaya çalışarak ama başarısızdım.
“Özür dilerim seni burada bırakmak gerçekten istemiyorum ama-“
“Sorun değil.”
“Sorun değilse niye suratını asıyorsun? Ya ağlamaların? Ella burada tek başına bir çocukla beraber yaşaman-“
“Bunu kendim istedim.”
İkinci defa hızla sözünü kestiğimde elini elimin üstünden çekti. Kızmış gözüküyordu. Gözlerini kaşıdı. Uykusuzluktan kaşınıyor olmalıydı. Yorgun hissediyordu ve bizim için buraya gelmişti. Sanırım özlemiş olmasa gelmezdi. Belki de sadece kuruntu yapıyordum. Harry duygularını kolayca belli edebilen bir adamdı. Belki de bu sefer belli etmek istememişti ya da biraz uzaklaşmak iyi gelmişti.
Keskin yeşil gözleri bana bakıyordu. Kızgındı ama niçin? Neden? Bişey yapmamıştım ama ağlamam hataydı. Bu onu üzmekten başka bişey getirmemişti. Erkekler ağlayan kadınları sevmezlerdi bile.
“Neden bana öyle bakıyorsun?”
“Orada eğlenmemi suç yapma sadece seni unutmak istiyorum. Orada birkaç saniye aklımdan çıkarmak istiyorum ama olmuyor. Orada seni o kadar fazla özlüyorum ki. Daha önce gelmemek için kendimi çok zor tuttum.”
Başımı sakince salladım. Sessiz kalmak istiyordum çünkü bu büyük şehirde onsuz yaşamak çok zordu. Bazen eve geldiğiniz de bekleyecek birilerine arıyordunuz. Evliydiniz ve kocanız kilometrelerce uzaktaydı. Konserler veriyordu. Onlarca güzel kadınla tanışıyordu. Sizse çalışıp çocuk bakıyordunuz. Kesinlikle adil değildi. Tabii aslında onun işinin de bu olduğunu düşünmek lazım. Sadece onun ki daha eğlenceli.
“Ella seni çok özledim.”
Bakmadım ve bir kez daha başımı sallayarak geçiştirmeye çalıştım. Ofladığını duydum. Onu sıkıyordum. Belki de benden soğumuştu. Yaşadığımız onca şey evliliğimizi yıpratmıştı. Daha evliliğimizi bile yaşayamamıştık. Hiç evliymişim gibi bile hissetmiyordum. Sadece kalbim birine ait. Sanki aşk acısı çekiyor gibiydim.
“Sadece beş ay kaldı.” Dedim omuz silkerken. Nasıl geçeceğini bile bilmiyordum. Aynı bu şekilde geçecekse istemiyordum.
“Bebeğim.” Dedi yumuşak bir sesle. Elleri bana uzandı ama onu reddettim. Yanıma Colin’in yerine oturdu ve bana sıkıca sarıldı. Bunu reddetmeyecek kadar muhtaçtım. Hemen göğsüne sokuldum. Onu yavaşça kokladım. Biraz ter, biraz parfüm kokuyordu ama o her şekilde mükemmeldi.
“Çabucak geçmesi için elimden geleni yapacağım.”
“Kariyerine zarar vermeni istemiyorum.”
“Kariyer umurumda değil. Buraya daha önce gelmeliydim.”
Ona biraz daha sokuldum ve ağlamamak için içimden ona kadar saydım. Onun beni rahatlamasına ihtiyacım vardı. Beni sakinleştirip buradan başka bir yere götürmeliydi. Sadece biz olmalıydık.
“Ella?”
Geri çekildim. Zaten bu sabah ağladığımı duymuş ve telaşlanmıştı Colin. Küçük bedeni önümüzde duruyordu. Harry onu kucağına oturttu. Colin hala bana bakarken ona gülümsedim.
“Ella sadece beni özlemiş. Bilirsin bana deli oluyor.”
Colin Harry’nin dediğine kıkırdadı ve onun kucağındayken bana sıkıca sarıldı. Ona karşılık verdim. Harry arkasında durmuş bize sırıtırken kollarımı ona da uzattım ve sıkıca sarıldık.
Ayrıldığımız da Colin’in keyfi yerindeydi. Harry’e döndü ve sırıttı.
“Bir hafta sonra gideceksin değil mi?” diye sordu. Aslında birde bu vardı. Nasıl unutabilmiştim?
“Şey tatlım aslında yarın sabah gitmek zorundayım ama sizde benle geleceğiniz için sorun yok.”
“Ne?”
Colin şaşkınca bakarken tepkimi yükselmiştim.
“Senle falan gelmeyeceğiz.”
“Ella huysuzluk yapmak yerine hafta sonunu neden yanımda geçirmiyorsunuz?”
“Sen neden geçirmiyorsun?”
“Çünkü yarın lanet bir konserim var.” Diye bağırdı. Kafedeki birkaç kişinin dikkatini çekmiş olacak ki bize baktılar. Harry ellerini saçlarından geçirdi. Sıkıntıyla nefes aldım.
“Hem Colin’in konserimi izlemesini istiyorum.” Colin’in gözleri parladı. Hayır! Olamaz! Onla gitmeyeceğim!
“Ellaa lütfen.” Dedi Colin birden. Bunu beklemiyordum.
Başımı iki yana salladım. Harry gözlerini devirdi. Colin ise çok istekli bir şekilde sızlanmaya başladı.
“Ella lütfen. Lütfen. Lütfen. Çok istiyorum. Lütfen gidelim. Lütfen. Lütfen. Lütfen…”
Sıkıntıyla ofladım. “İyi tamam ama Pazar günü döneceğiz.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıldırtan Aşk 2-(Harry Styles)
RomanceGökyüzünden bir yağmur damlası onun rahmine düştü. O bunu en başından beri sevdi. Her şeyin yoluna gireceğini düşündü. Sevdiği adam ve ona benzeyen bir çocukla bunu düşünmemek imkansızdı. “Seni çok seviyoruz Mercimek.Ihm. Mercimek biraz garip oldu...