Selaam! Geç geldi biliyorum ama anca kurguyu toparladım :D Yorumlar ve oylar için teşekkür ederim =) Siz bitanesiniiiz :D
İthafenler;
RuffRyders-Esma1D-NazOzgoz-eylulackles-rojgultstkn-SelenatorAndHunter-Hazzangelsxo-mdnemzlm-Candice_Accola-lola5498-directioner6135-fatmaulku-Hannah_izabel-irem_725_-lamiya1907-denizz1d-lovatictioner2000
Yorumlar orta derece ama daha iyi olabilirdi. Herkes yorum yapsa zaten böyle bir sorun ortaya çıkmaz. Biraz eleştirilmekte istiyorum çünkü eksiklerimi görmüş oluyoruuum =)
Son olarak Ormanın Gizemi adlı hikayemi okur destek olursanız çok mutlu olurum. Dış bağlantı da linki bulabilirsiniz.
Sınır; +140 VOTE- Yorum istiyorum gercekten istiyorum.
İYİ OKUMALAR!“Evine hoş geldin!” diye bağırdım Colin’e. Umarım bu evi kendi evi gibi görebilecekti. Ben kapıyı tutarken sanki ilk kez bu eve görüyormuş gibi emin adımlarla içeri süzerek geçti. Onu gülümseyerek izlerken bunu sadece tek başıma yapmadığımı anladım. Harry kapının eşiğinde durmuş ona yamuk gülümsemesiyle bakıyordu. Onun gitmesini istemiyordum. İçeri girip bizle makarna yiyebilirdi. Yol oyunca Colin makarna istediğini söylemişti ona peynirli makarna yapmaya karar vermiştim.
Colin eliyle ağzını kapatıp bize döndü.
“Buna hala inanamıyorum.”
Ona güldüm. Sanırım bende inanamayacaktım. Onun artık burada yaşayacağı fikri çılgınca geliyordu. Onun hakkında birkaç şey öğrenmiştik aslında. Mesela annesinin ve babasının öldüğü kesin bilgiydi. Bir trafik kazası geçirmişlerdi ve Colin mucize olarak kurtulmuştu. Colin’in kayıtlardaki ismi de Amelia’ydi. Aslında ismi şaşılacak kadar güzeldi. Hiçbir akrabası yoktu. Onu kimse kabullenmemişti. Sanırım onla tekrara bir sürü ortak noktamız olmuştu. İkimizin de ailesi trafik kazasından ölmüştü ve ikimizde mucizevi şekilde hala yaşıyorduk. Mutluydum. Ciddi anlamda evin havasının değiştiği anlaşılıyordu.
Harry hala kapının eşiğinde durmuş Colin’i izlerken ona döndüm. Hala içeri girmek için bir hareket yapmıyordu.
“Davet edilmeyi beklemiyorsun umarım.” Dedim gülerek. Kapıyı girmesini işaret edecek şekilde daha çok açtım. Bana güldü. Ölünecek gülümsemelerden biriydi bu. Eli yavaşça ensesine gitti ve kaşıdı. “Aslında gitsem iyi olacak.”
“Gitmeni istemiyorum.” Dedim aniden kelimeler ağzımdan çıktığı an şaşırmıştım. Düşündüklerimi böylesine dışarı vurmam şok etkisi yaratmıştı.
Oda benim kadar şaşırmış gözüküyordu. Gözleri kocaman açılmış bana bakıyordu.
“Ee-“
Tanrıya şükür Colin dibimizde bitti. “Siz neden içeri gelmiyorsunuz?” Ellerini beline koydu “Yoksa hakkımda mı konuşuyorsunuz?” Kaşları çatılırken ona güldüm. Küçük cadı.
“Hayır, sadece Harry’i içeri girmesi konusunda ikna etmeye çalışıyordum-“
Harry sözümü kesti ve içeriye bir adım attı. “Ve beni ikna etti.”
*
Peynirli makarnam efsane oldu ki ben iki tabak yerken kilomu unutmuştum ve bana bakan gözleri yok saymayı başarmaya çalışmıştım. Zaten Harry beni kiloluda sevdiğini söylemişti değil mi? Her neyse. Hiçbir erkek kilolu bir kızı sevmez. Harry hariç. Colin tabağında biraz makarna bırakmak konusunda ısrarcıydı ama buna izin veremezdim. Onu yemesi hakkında zorladığımda bana kızdığını anladım. Harry benim yerime onun önünden tabağını çekip kendi tabağına boşalttığında onu da azarladım ama ikisi de pek umursamadılar ve ben mutlu oldum. Mutlu oldum derken ikisinin de anlaşmasına… Bir an anlaşamasalar ne olur diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Harry çocukları severdi.
Colin ve Harry yemeğini yedikten sonra salona televizyon izlemeye geçtikleri sırada bende mutfağı temizleyip çilekli puding yaptım. Umarım Colin’in bu konu hakkında bir sıkıntısı yoktur.
İçeri geçtiğim de ikisinin de çizgi film izlediğini gördüm. Colin kafasını Harry’nin koluna yaslamıştı ve Harry’de koltuğa. Pudingleri getirmek için soğumalarını bekleyecektim ama Colin’in uykusu gelmiş gibi gözüküyordu.
“Coliiin!” dedim şarkı söylermiş gibi. Kendini yanına bıraktığımda bana gülümsüyordu.
“Ellaaaa!” dedi beni taklit ederek ve bende onu gıdıkladım. Bir süre yapmamam için yalvardı ama onu dinlemedim ve gıdıkladım. Kahkaha sesini duymak beni mutlu ediyordu. Harry’nin bizi gülerek izlediğini görünce Colin’i bırakıp Harry’i gıdıklamaya başladım. Colin aramızda ezilmemek için kaçtığı için mutluydum. Harry haliyle benden güçlü olunca beni alt etti ve altına aldı. Ben gülmeyi bırakamıyordum.
“Coliin! Yardım et!” diye bağırdım şakadan ama Colin Harry’nin tarafını tutuyordu. Bir süre ikisi birlik olup beni gıdıkladılar. Nefes alamayıp öleceğimi düşünmüştüm.
Sonunda küçük şakalaşmamız bittiğinde Colin’in uykusu açılmış gözüküyordu. Bir sürü espiri yapmıştı. İkimizin ortasında oturup bir şeyler anlatıyordu. Onu hayranlıkla dinliyordum ve tek olmadığımı biliyordum. Harry’nin gözlerinde bir ışık vardı ve o ışık hiç sönmeyecekmiş gibi duruyordu. O da mutlu gözüküyordu.
Colin bir ara konuşmaktan yorulup nefeslendi. İlk önce Harry’e baktı sonra ise bana. Sonra sırıttı.
“Biz şimdi aile miyiz?”
Bunu sormasına şaşırsam da kendimi en kısa zamanda toparladım. Harry’nin buna cevap vermesini beklemiyordum zaten.
“Evet aileyiz.”
“Harry’de burada kalacak değil mi?” diye sordu Colin.
Aslında Colin bazen küçük bir şeytan olabiliyordu. Akıllı bıdık.
“İsterse kalabilir.”
“Peki sen istiyor musun?” diye sordu sorusuyla Harry gülmeye başladığında ona ters bir bakış attım. Ona bu soruları Harry’i mi sordurtuyordu ama Colin akıllı bir kızdı.
“Colin, tabii ki de istiyorum. Hatta-“ Kendi kendimin sözünü kestim. Ağzımdan ne çıkacağını bilemez hale gelmiştim. Tanrım! Ağzımdan hep bir şeyler kaçırmak zorunda mıydım?
“Hatta? “ diye sordu Harry sessizliğini bozarak. Meraklı gözüküyordu.
“Hatta puding bile yiyebilir!” diye bağırarak ayağı kalktım heyecanla. “Çilekli puding isteyen var mı?”
Colin heyecanla zıpladı. “Ben! Ben! Ben!”
“Peki Harry?”
Düşünceli gözüküyordu. Sanırım keyfini kaçırmıştık. “Zehirlenmeyeceksek neden olmasın?”
*
Puding tabaklarını yıkarken kendimi mutlu hissediyordum. İçimdeki gergedanlar zıplıyorlardı sanki. Ah? Sonunda bir aile mi? Harry, Colin ve ben. Buna gerçekten inanmak zor geliyor. Düşünüyorum da biz o kazayı yaşamasaydık hiçbir zaman Colin ile karşılaşamayacaktım ve bir çocuğun hayatını kurtaramayacaktım. Belki daha mutlu olacaktım. Harry, mercimek ve ben. Keşke mercimek ölmeseydi. Ben o zamanda Colin’i evlatlık edinebilirdim. Kimi kandırıyorum? O zaman Colin umurumda bile olmazdı. Lanet olsun bunları düşünmek istemiyorum. Bunları düşündükçe işin içinden çıkamıyorum ve kendimi üzüyorum.
Geçmişi unutmayı denemeliydim. Şimdiye odaklanıp kendime yeni hedefler koymalıydım. Yani psikologum öyle söylüyor. Her neyse.
“Ella? Bir bardak su alabilir miyim?” Kapıya döndüğümde Harry’i gördüm. Bu resmi konuşması canımı sıkıyordu. Gündüz beni azarlarken ki halini geri istiyordum. Aslında o kıskanç halleri oldukça hoşuma gidiyordu.
“Böyle konuşursan bir dahakine susuzluktan öleceksin!” dedim ona bir bardak su uzatıp. Elimden alırken parmaklarının parmaklarıma değmesini bekledim o ise sanki içimi okumuş gibi parmaklarını parmaklarıma değdirmedi.
“Teşekkürler.”dedi içeri doğru ilerlerken onun kolundan tuttum.
“Yine ne oluyor Harry?”
Suratıma bakıp hiçbir şey olmadığını söylemesini bekledim ama yüz hatları sertleşti ve sesi sert çıktı. “Hatta?”
Salak numarası yapacaktım ama işe yaramayacağını biliyordum. Elimi onun kolundan çektim.
“Şey… Ee… Ben düşündüm ki-“
“MUTLU AİLE TABLOSU HA?” diye bir ses yükseldi içerden. Sözüm kesilmişti. Harry ve ikimizde içeri doğru döndük. Colin’in Ella diye bağırdığını duydum. Nora’nın bu saatte burada ne aradığını bilmiyordum. Hızla içeri doğru yönelirken Harry arkamdaydı.
Nora bitkin bir halde salonun ortasında durmuş Colin’e bakıyordu. Bana döndüğünde gözlerinin kıpkırmızı olduğu gördüm. Sarhoştu. Saçı başı dağılmıştı. Üstünde hiç giymeyeceği bir çiçekli pantolon ve ona uygun çiçekli gömlek vardı. Harry yanımdan geçip Colin’in yanına adımlarken konuşmak istedim.
“Nora? Bu saatte, bu halde burada ne arıyorsun?”
Güldü. Kahkahasındaki alay can sıkıcıydı. “Mutlu aile tablonuzu bozduğum için üzgünüm.”
“Sarhoşsun.” Dedim yavaşça. Aslında kırılmamak için kendimi temin ediyordum. O sarhoştu ve ne dediğini bilmiyordu ama önceden düşünmüştü.
“Aile kurmuşsun.”
“Yakında sende evleneceksin ve seninde bir ailen olacak.” Dedim onu mutlu etmek istercesine. Durumların karışık olduğunu biliyordum.
“Hayır!” diye bağırdı birden. Yerimden zıplarken Colin’e baktım. Harry’nin arkasına saklanıyordu. Harry ile göz göze geldik. İlk gecemizden ne güzel bir hatıra bırakıyordu bize. “Evlenmeyeceğiz.”
“Nora dışarı da konuşalım.”
“Niye küçük evlatlığın korkuyor mu?”
“Nora!” diye bağırdım hırsla artık sarhoş olup olmamasını umursamayacaktım. “Sana dışarı dedim! Hemen! Dışarıda konuşacağız.”
O zaman Nora’nın suratının kızardığını gördüm. Beyaz teni çok fazla kızarmazdı, nadirdi. Sonra ağladığını fark ettim. Harry Colin’i salondan çıkarırken Nora’nın yanına doğru adımladım. Tam karşısında durdum.
“Ne olduğunu anlat bana.”
İşte o zaman hiçbir şey anlayamadım. Başım kontrolsüz bir şekilde sağa doğru yalpalandı. Sol yanağımda bir acı hissediyordum. Harry’nin bağrışını duydum. Nora’nın üstüne doğru yürürken Nora’yı korumak görevi bana düştü.
“Sen karışma Harry! Colin”i alıp içeri git.” Dedim hızlıca. Harry gönülsüz bir şekilde içeri girerken Nora’yı bir daha bana vurursa çok kötü şeyler olacağıyla ilgili tehdit ediyordu.
Nora’a tekrar döndüğümde aradaki mesafeyi biraz uzak tuttum. Sarhoştu. Ayık olsa bunu yapmayacağını biliyordum. O bunu bana yapmazdı. Kızarmış gözleri direk bana bakıyordu. Elinin tersiyle yüzünü sildi. Onun üzüldüğün hissettim.
Birden kendine doğru baktı. Kollarını iki yana açarak kendini gösterdi.
“Bu ben değilim! Olamam!”
“Kinney ile aranız mı-“
“Artık benle evlenmek istemiyor!” diye bağırdı birden.
“Nora o sana aşık.” Dedim hızla böyle düşünmesi saçmaydı. Kinney’e şu sıralar ne kadar gıcık olsam da ona aşık olduğunu biliyordum. Nora’da onu seviyordu.
Nora burnunu çekti. “Ben ona göre bile değilim Ella! Girdiği çevre… Tanrım! Yanlarında o kadar ezik ve bilgisiz kalıyorum ki.”
“Ama o seni böyle kabul ediyor Nora.”
Başını iki yana salladı. Hala ağlıyordu ve içerden bir şeyler koptuğunu hissediyordum. Gerçekten bu kadar müthiş bir insan nasıl olurda kendini yetersiz hissederdi ki?
“Artık etmiyor. Beni böyle giyinmek konusunda zorladı.” Burnunu çekti. “Bugün o lanet yemekte o mankenlere taş çıkaracak kadınlarla nasıl konuştuğunu gördüm. Eve geldiğimizde yorgundu.” Hıçkırdı. Kıskançlık yapıyordu. “Ona böyle olmak istemediğimi söyledim. O ise benle bu konu hakkında tartışamayacağını.” Ayakta durmaktan yorulmuş olacak ki sarhoş bedenini koltuğun yanına yasladı ve başını dayadı. Çekinmeden bende yanına oturdum. “Bunları giymek istemediğimi söyledim. O da giymek zorunda olduğumu söyledi. Ona göre biri olmalıymışım.”
“B-ben her şeyin yolunda gittiğini düşünmüştüm.”
Başını iki yana salladı. Bana bakmıyordu. Gözlerini yerde bir noktaya sabitlemişti.
“Hiçbir şey yolunda gitmiyordu. İlk başlarda iyiydi. Ama onla yaşamaya başladığım da her şey başkalaştı.”
“Bana anlatmalıydın.”
Kanlı gözlerini bana çevirdi. “Bazen kendini düşünen bencil bir sürtük oluyorsun.”
Başımı salladım. “Biliyorum.” Ona sarılmadan önce mırıldandım. “Özür dilerim.”
*
Hava serindi. Çoktan gece yarısını geçmişti. Nora’nın ağlama krizleri bitince odasına götürüp onu yatırmıştım. Üzgün hissediyordum. Onun bu kadar kaybolduğunu görmemiştim. O sanki kendini bulamıyor gibiydi. O başkalaşmaya zorlanmıştı ve o bunu bir an istemişti. Kinney’n onu değiştirmesine izin vermişti ama sonra işlerin öyle olmadığını anlayabilmişti.
Kinney’le konuşmam gerektiğini biliyordum. Ona derdinin ne olduğunu sormalıydım ama kendimde bu hakkı bulamıyordum. Ona yardım etmek istiyordum ama uzun süredir birbirimizi aramamıştık bile. Nasıl olacaktı ki? Kinney mutlaka bana laf söyleyip haklı taraf olacaktı. Ben ne diyecektim?
Değişmek ve başkalaşmak. Bunlar kolay şeyler değildi ki. Ben bunların hiçbirini Harry için yapmazdım çünkü beni sevmesini isterdim. Onun değiştirdiği beni sevse bu beni pek etkilemezdi. Kinney onu değiştirmek yerine öyle kabul etmesini öğrenecekti. Nora’nın yanında olmadığım için kendi kendime kızıyordum. Tüm bu geceki mutluluk bir anda yok olmuştu. Colin ömrü boyunca bugünü unutamayacaktı. Boktan gün diyecekti belki de Nora’dan nefret etmeye çoktan başlamıştı zaten onu sevmiyordu.
Evin kapısının arkamdan açıldığını hissettim.
Harry yanıma çöktüğünde ona baktım. Gece karanlığında parlayan yeşilleri ve parlak saçları. O belki de periydi. Teni sihirliymiş gibi parlıyordu. O belki de sihirliydi ve beni kendine aşık etme büyüsü ile aşık etmişti. Onu bu kadar sevmem nasıl olur da mümkün oluyor?
“Colin uyudu mu?”
“Nora’nın onun odasına girmeyeceğine temin edince uyudu.”
Ürktüm. Gerçekten Nora’dan bu kadar korkmuş muydu? Bu küçük bir çocuğa yapılan haksızlıktı ve bu konuda Nora’ı azarlayacaktım.
“Onun sana vurduğunu görmüş, seni görmek istediğini sayıklayıp duruyordu. Sana çabuk alıştı.” Gülümsedim ama gözyaşlarımı tutmakta zorlanıyordum. Harry’nin uzun parmakları yüzümü buldu ve beni ona bakmaya zorladı. Acıyan yanağımda parmağını gezdirirken kaşları çatıktı.
“Buz koymalıyız.”
Omuz silktim. “Elleri hala ağır.”
“Sana vurduğu için onu öldürmek istiyorum.”
Sessizce güldüm. Yeşil gözleri hala benim gözlerimi deliyordu.
O ve bendik.
Bu gece karanlığında kapının önünde merdivenlerde oturuyorduk. Elleri yüzümü bulmuştu ve acıyan yanımı okşuyordu. O kesinlikle kutsal bir varlıktı. O benim en iyi yönümdü.
“Ben kendimi düşünen bencil bir sürtüğüm.”
Yavaşça dudakları kıvrıldı ve başını salladı. Dudağındaki gülümsemeyi seviyordum. “Bazen olabiliyorsun.”
Burnumu çektim ve güldüm. “Ama seni seviyorum.” Diye devam edince mideme kramp girdi. Onun boynuna sarıldım.
“Seni seviyorum Har.” Geri çekilip onun gözlerindeki ışıltıyı yakaladım. Yüzü ellerimin arasındaydı. “Hatta artık benle bu evde yaşamanı istiyorum. Artık bu bizim evimiz olsun. Artık biz ayrılmayalım.”
*Yorum yapmayı unutmayın ;)
Sınır; +140 Vote
*Ormanın Gizemi adlı hikayemi okur destek olursanız çok mutlu olurum. Dış bağlantı da linki bulabilirsiniz.
![](https://img.wattpad.com/cover/15431861-288-k555162.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıldırtan Aşk 2-(Harry Styles)
RomanceGökyüzünden bir yağmur damlası onun rahmine düştü. O bunu en başından beri sevdi. Her şeyin yoluna gireceğini düşündü. Sevdiği adam ve ona benzeyen bir çocukla bunu düşünmemek imkansızdı. “Seni çok seviyoruz Mercimek.Ihm. Mercimek biraz garip oldu...