Merhaba! Sınırı geçtiğiniz için teşekkür ederim. 10 bin reads olduk! vuuuuhuuuu. Destekleriniz için teşekkür ederiim gergedancıklar ~.~ Yorumlar biraz olsa da arttı ve bu beni mutlu etti. Yine böyle yorumlar istiyoruum.
İthafenler;
RuffRyders-12idil_direction-SelenatorAndHunter-directionerzyn-directioner6135-BlackStarMelekx-mdnemzlm-reyyanXOharry-fidanbanana-Hannah_izabel-merve_bozkurt-irem_725_-Canselzkaya-SethinApollyonu-videogamess
Hepinize çok teşekkür ederiim. Sizi seviyorum.
SINIR;+110 vote-+35 yorum
İyi okumalar!Karşımdaki bücürü inceledim. Kız çocuğu olduğundan emindim ama saçları erkek gibi kesilmişti ve kafasında bir şapka vardı. Sarı teni ve yeşil gözleri vardı. Güzel bir kız gibi gözükse de saçlarının neden bu kadar kısa olduğun düşündüm. Belirli bir sebebi var mıydı acaba? Bana kızdığı çattığı kaşlarından anlaşılıyordu. En fazla 7-8 yaşlarındaydı. Kaşları daha çok çatılırken bulunduğu dolabın yanından ayağı kalktı.
“Ne bakıyorsun suratıma? Ne var suratım da?”
İrkildim ve içimden ağzına bir tane çarpmak geldi.
“Benle doğru konuş! Senden yaşça büyüğüm bücür.”
“Sensin bücür!” diye tısladı. Üstüme atlayacak gibi gözüküyordu. Onun taklidini yaparak elimi belime kodum ve sesimi onun gibi yaparak “Sensin bücür!” dedim sonra bu taklidime güldüm ve taklidimi bozdum.
“Biliyor musun orangutandan daha az zekaya sahipsin!”
“Kes sesini, birkaç dakika sonra işimi halledip gideceğim.” Dedim ve çantamdan kırmızı dosyayı çıkardım.
Bir süre sustu ama sadece bir süre. Dosyayı açıp ilk önce Harry’nin otobiyografisini okudum ama zaten bunu biliyordum. Atladım ve doktorun küçük bir notuna göz gezdiriyordum ki küçük cadının konuşası geldi. “Onu doktordan mı çaldın?” diye sordu yeşil gözlerini kocaman açarak. Onun taklidini yapmak istedim ama bu kadar yeterdi. Okumam gereken bir dosya vardı.
“O benim.” Dedim yani kısmen kocamın olan şey benimde oluyordu.
“Yalan söyleme sen kızsın adın Harry olamaz. Onu çalmışsın. Şimdi gidip seni doktora söyleyeceğim.”
Hah. Okuma yazma biliyor en azından. Gerçekten bu okuma yazma bilme yaşı ne kadarda düştü. Tanrım!
“Bende annene burada saklandığını söylerim. Hah ne dersin?”
Kolları düştü ve işte dedim kazandım-
“Benim annem yok.”
Durgunlaştım. “Babana söylerim.”
“Seni yarım beyinli ben piçim.”
“Ne?”
Küçük bir çocuk olmasına rağmen kendisine bu kelimeyi kullanması acıydı. “Kendini böyle söyleme!” dedim ani bir ses yükselmesiyle.
Yine güçlü bir kimliğe büründü ve ellerini beline koydu. “Herkes böyle söylüyor suç olmuyor ama ben kendime söyleyince suç mu oluyor?”
Annesi ve babası yoktu. Burada saklanıyordu ve kendine piç diyordu. Okuma yazma biliyordu. Yalan söyleme olasılığı var mıydı? Yeşil parlak gözleri hiç yalan söylüyormuş gibi gözükmüyordu. Homurdandı. Ona cevap vermediğimi düşündüm ama ona herkesin piç dediğini söyleyen annesiz ve babasız bir çocuğa ne denirdi bilmiyordum? Ona piç demeleri iğrençti. O çok parlak gözüküyordu. Bana benziyor gibiydi. Ani düşünceyle irkildim.
“Seni biraya kim getirdi peki?”
“Yetimhane müdürümüz.”
Yetimhanede kalıyordu demek. İçim cız etti. Ah! Hadi ama. Benim acıma duygum geri gelmiş olamazdı.
“Neden seni buraya getiriyor?”
Ofladı. “Sana ne! Amma soru soruyorsun! Başımı şişirdin.”
Kaşlarımı çattım ama gülmekten kendimi alamadım. “Adın ne?” Ona birkaç adım yaklaştım ve önünde durdum. Güçlü durmak adına kabardı.
“Colin.”
Az kalsın kahkaha atacaktım. Karşımdaki küçüğün kız olduğundan emindim bile. Ama kısa saçları. Ah! Hayır çenesinden bile kız olduğu belli oluyordu.
“Gerçek adını söyle.” Diye direttim.
“Salak mısın sen?”
Kaşlarımı çattım. “Ben senden büyüğüm doğru konuş! Kız çocukları böyle konuşmaz.”
“İyi çünkü ben kız çocuğu değilim.”
Kahkaha attım. Kendimi tutmak gerçekten de zordu. Bu karşımdaki kesinlikle ses tonundan da anlaşılacağı gibi kız çocuğuydu.
“Senin pipin olmadığına yemin edebilirim.”
Ve kızardı. Onun bu haline daha çok güldüm. O bir kız çocuğuydu. Ama neden erkekmiş gibi davranıyordu? Neden burada olduğu belliydi. Kızdı ama erkek gibi davranıyordu. Eskiden bende hep öyle davranırdım ama asla adımı değiştirmek kadar büyük bir delilik yapmadım.
“Bu komik değil tamam mı?” dedi çatılmış kaşlarıyla hiç güldüğünü görmemiştim. Asi bir kız çocuğuydu.
“Biliyor musun? Bende eskiden erkek gibi davranırdım.” Gözlerini kocaman açtı. Bu şaşkınlığıyla o kadar tatlı gözüküyordu ki.”Erkek gibi olursam güçlü olacağımı düşünürdüm çünkü annem ve babam ölmüştü. Aslında kadın olmak daha güçlü olmak demekmiş.”
Colin bana inanamıyormuş gibi bir süre baktı. Hiç normal şeyler yaşamıyorduk. İlk önce kocamın dosyasını çalmıştım ve okumak için en uygun yeri bir temizlik odası olarak görmüş ve girmiştim. Sonra erkek gibi davranan bir kız çocuğuyla karşılaşmıştım. Hadi ama! Biraz normal olaylara ihtiyacım vardı.
“Colin seni buraya erkek gibi davrandığın için mi getirdiler.”
Biraz uslanmış gözüktü. Başını onaylarcasına salladı. Gerçekten yorgunmuş gibi gözüküyordu. “Peki neden saklanıyorsun?”
Omuzları düştü. “Çünkü bana sürekli piç diyen bir müdüre beni düşünüyor olamaz değil mi? O psikologa beni farklı bir amaç için götürüyor olabilir.”
Onun dediklerini tarttım. Ona piç diyen bir müdüre mi? Ah! Nasıl insanlar vardı bu dünyada… Hayalleri yıkılmış annesiz babasız kalmış bir çocuğa piç demek mi? Piç. Ha? Piç.. Kalbime bir acı çöktüğünü düşündüm ama telefonum beni düşüncelerimden uzaklaştırdı.Telefonu çantamda bir süre aradıktan sonra buldum. “Efendim Nora?”
“10 dakika sonra kapıda buluşacağız diye anlaşmıştık. Nerede olduğunu sorabilir miyim?” Bana gözlerini kırpıştırarak bakan Colin’i gördüm. Nora’nın bağırışını kesinlikle duymuştu.
“Hemen geliyorum.” Dedim ve telefonu kapattım.
Bana o kadar muhtaç gözlerle bakıyordu ki, hıçkıra hıçkıra ağlayabilirdim.
“Gitme vaktim Colin.”
“Gidecek misin?” diye sordu sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Ne yapacağımı kestiremedim. Yeşil gözleri sanki beni yalnız bırakma diyordu. Ama bu büyük sorumluluktu. Ama onu kötü insanlara bırakamazdım. Düşündüm. Benim çocuğum olsaydı ve biz ölseydik ona piç deselerdi ne hissederdim? Kesinlikle iyi kalpli biri onu yanına almalıydı. Tamam çok iyi sayılmazdım ama bu insanlara göre oldukça iyiydim. Her şeyi bir anda göze aldım. Geleceği düşünmedim ve anı yaşadım.
“Benle gelmek ister misin?”
İlk kez gülümsemesini gördüm. “Tabii ki ortak ama önce kılık değiştirmeliyim.”
Küçük şeytan.
**
Ön koltukta oturan Nora dikiz aynası sayesinde bana ve Colin’e kötü bakışlarını dikmişti. Aslında hastane bahçesinde bizi gördüğünde bir süre onu dilenci çocuk sanmış ve duygulanmıştı ama sonra ben Colin’den çekinmeyerek olayı anlatmıştım ve Nora’da çekinmeyerek küçük bir çocuğun kalbini önemsemeyerek “Gelemez.” Demişti. O kadar kızdım ki ona küfür etti ve Colin buna ne kadar üzgün olsa da güldü. Üstünde ona büyük gelen bir kazak vardı ve hastaların ağzına taktıkları maskeyi suratına takmıştı. Gerçekten zekiydi. Temizlik odasında anca bunları bulabilmiştik ve hemen sıvışmıştık. Müdüresi büyük ihtimal her yerde onu arıyordu ve bende bu suça eşlik ederek onu kaçırmıştım. Anı yaşamak böyle bişey olsa gerek.
Colin taksi de bana yakınlaştı ve ağzını kulağıma yaklaştırdı. “O bana neden kötü bakıyor?”
İrkildim. Gerçekten çok zekiydi. Nora birden atıldı. “O benim hakkımda ne dedi?”
“Onun bir ismi var Nora. Colin!” diye çıkıştım. Gerçekten de kaba davranıyordu.
“Hah! Gerçekten mi? Kız olduğunu düşünmüştüm.”
Taksici aynadan ona akarken sıkıntıyla nefesimi verdim. Bir sürü çocukla uğraşmak beni yoruyordu. “O zaten kız.” Dedim.
Nora kabaca tekrar arkasına döndü ve Colin’i süzdü. Colin ise onun yaptığından daha az kaba bir davranış yapıp ona dil çıkardı. Onların bu hallerine güldüm ve onun kısa saçlarını okşadım bana dönüp birkez daha güldü. Onun gülümsemesi bir şekilde beni iyi hissettiriyordu. Nora homurdandı.
Eve varana kadar bir daha aralarında her an bir çatışma geçmedi. Nora taksiciye para öderken biz de Colin’le dışarı çıktık.
“Hangisi sizin eviniz?” diye sordu Colin.
“Şu kırmızı olan.”
Colin sırıttı ve eve doğru neşeyle koştu. Acaba kızım olsaydı böyle olur muydu diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım ve bende peşinden gittim.
HARRYŞirketteki odamın camından bakarak viski içmek gerçekten çok güzeldi. İyi hissettiriyordu. Üstümdeki ceketim koltuktaydı, kravatım gevşekti. Kendimi yaşlanmış hissediyordum. Şirket işleri ve albüm işleri beni yoruyordu. Çoktan sekiz tane şarkı yazılmıştı ve kayıt alınmıştı. Bunlardan birkaçını ben yazmıştım. Ella’yı düşünerek onu özlüyordum. Gerçek anlamda onu özlüyordum. Hıçkırarak ağlamak geliyordu içimden. Onun güçlü yapısının altında ne kadar uysal bir kedi olduğun biliyordum. Onun bana ihtiyacı vardı. Öyle ya da böyle. Ama benimde ona ihtiyacım vardı. Bu tek taraflı değildi. İkimizde acı çekiyorduk.Biliyorum tüm suç bende ama ne olursa olsun onun beni alttan alması lazımdı. Biliyorum biliyorum bu kaçtan alttan alış.
Viski kaslarımı gevşetmişti ve ilk kez odamın eşsiz manzarasından dışarı bakıyordum. Kapı çaldı ve an bozuldu.
“Adamım ne habersin? Sana yeni işler getirdim?”
Ona döndüm. “Ne işi Kevin?”
Gözleri ilk elimdeki viskiyi inceledi. Memnun kalmadı. “Senin içmen yasak değil miydi?”
Omuz silktim. “Bu dosyaları imzalaman lazım. Sana yardımcı olacağım ama hızlı olacağız. Onun için elindeki o şeyi bir kenara bırak ve sadece bana bir yenisini koy.”
Ona yarım ağız güldüm. O benim masama otururken ona yeni viski koyuyordum. Tabii kendime de.
“Ne acelen var?”
“Nora’yı görmek için onlara gideceğim.”
Başımı salladım. “Bende senle geleceğim.”
Bana bir süre baksa da onayladı. Viski fazla cesaret getirir unutmayın!
YORUM ATIP DÜŞÜNCELERİNİZİ PAYLAŞIRSANIZ ÇOK MUTLU OLURUM.
*SINIR;+110 vote-+35 yorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıldırtan Aşk 2-(Harry Styles)
RomanceGökyüzünden bir yağmur damlası onun rahmine düştü. O bunu en başından beri sevdi. Her şeyin yoluna gireceğini düşündü. Sevdiği adam ve ona benzeyen bir çocukla bunu düşünmemek imkansızdı. “Seni çok seviyoruz Mercimek.Ihm. Mercimek biraz garip oldu...