15

2.1K 160 44
                                    

Marinette'den;
Onunla olamamam, onu sevmeme engel değildi...
...
Gözlerimi, onun zümrüt yeşili parlak gözlerine dikmiştim. Öylece ona bakıyordum, oda benim gözlerime gözlerine dikmiş bana bakıyordu.
Gözlerim yanmaya başlamıştı, ayağa kalktım ve Adrien'a doğru ilerledim.
Onu teselli edecek biri olması gerekiyorsa, oda ben olacaktım.
Kendimi onun önünde bulduğumda, onunla konuşmaya başladım.
-"Hey, iyi misin?"
-"Sana yalan söylemeyeceğim, hayır"
-"Benimki de soru ya, böyle bir durumda iyi olunmaz tabi ki. Üzgünüm"
-"Sorun değil"
-"Sorun ne? Çok özele girmezse söyleyebilirsin"
-"Klasik, babam. Her zaman ki gibi bana emirler veriyor ve onlara uymamı istiyor. Ama henüz benimde sabrımın taştığı noktayı görmedi, böyle devam ederse yakında görecek"
-"Ama... O senin baban sonuçta. Ne yapabilirsin ki?"
-"Bende onun oğluyum, belki de oğluydum"

Konuşmamızın yerini, bir sessizlik aldı. Ben de bu sessizlikten hoşnut değildim. Adrien'ın neşesini yerine getirmeliydim.

-"Bende Marinette'im. Gülmek, kahkaha atmak varken neden ağlamayı seçelim ki?"

Bunu dememin üzerine, tek kaşını kaldırdı. Çok geçmeden yüzünde buruk bir gülümseme belirdi. İşte bu, iyi iş Marinette!
Güldü.

-"Peki... Dikkatli olmak varken, neden sakar olmayı seçelim, Marinette?"
-"Ee. Doğamda var diyelim"

Dememle, dengemi kaybetmem bir oldu. Neredeyse düşecektim ki;
Beni tuttu ve ekledi,

-"Çok belli oluyor"

Güldüm, oda güldü.

-"Ah. Teşekkürler, Marinette. Beni güldürmeyi biliyorsun"
-"Yani, her ne kadar sakar olsamda; neşeli de biriyim. İnsanların nasıl mutlu olacağını biliyorum."
-"Desene, kendini tamamlıyorsun. Sakarlık yaptığın bir durumda, bozuntuya vermeden neşeli bir şekilde devam edebilirsin."
-"Eh. Yani, sayılır."

Aramızda, kısa süreli bir gülüşme süreci oldu. O esnada, aklıma Adrien'ın şuanlık takılacak kimsesi yoktu. Onu evime davet edebilirdim.
Gülümseyerek,

-"Adrien?"
-"Evet?"
-"Şuan için, benim de takılacak kimsem yok, senin de. İstersen evime gelebilirsin; oyun oynayabiliriz, ödev yapabiliriz."
-"Güzel olur fakat senin dinlenmen gerekiyor."
-"Hey, kimin umrunda? Hadi ama benim de canım var. Evde dinlenmekten başka herşey yapabileceğimden emin olabilirsin."
-"Anlaştık o halde."
-"Anlaştık."

Henüz, ikimizde yanımıza gelen; annemi ve babamı farketmemiş olacaktık ki, hâlâ gülüyorduk.
Tâki, annem konuşuncaya kadar.

-"Marinette, işlemleri hallettik. Artık gidebiliriz."
-"Tamam, anne. Ben bir arkadaşımı, ders yapmaya davet ettim. Umarım sizin için sorun olmaz."
-"Tabi ki, olmaz. Kim o arkadaşın?"
Ellerimle, Adrien'ı işaret ederken, dile de getiriyordum.
-"Adrien."
-"Peki."
-"Ehm. Marinette, önce benim bir işim var. Onu halledip size gelirim. Olur mu?"
-"Tabi." Derken aynı zamanda başımlada onayladım, Adrien'ı.
-"Peki, sonra görüşürüz."
-"Görüşürüz."

Dememin ardından, gülümsedi. Bende gülümsedim. Arkasını döndü ve ilerledi. Bu sırada, sırtımda bir el hissettim. Dönüp baktığımda kim olduğunu gördüm, annemdi.

-"Artık gidelim mi, Marinette?"
-"Tamam." Dedim ve arabaya doğru yürümeye başladım.

Yaralarıma bir nevi tuz basmamak için ağır ağır yürüyordum. Aslında her bir adımda canım daha çok yanıyordu ama çevremdekilerin canını sorunlarım ile yakmakta istemiyordum. O yüzden bu durumu dile getirmiyordum. Her bir adımımda sanki dimdik duran bir mızrağın üstüne basıyormuşumda, ayağımdan girip omzundan çıkıyormuşcasına bütün vücudumu saran bir ağrı hissediyordum.
Bu durum her ne kadar canımı sıksa da, dile getiremezdim. Sadece yüzümü buluşturmakla yetiniyordum. Sonunda kendimi arabanın önünde buldum. Arkamı döndüm ve arabaya yaslandım. Babamın arabanın kilidini açmasını lütfedermişcesine bir yüz ifadesi takındım. Büyük ihtimalle komik bir ifade olmuştu. Çünkü annem ve babam, ikiside gülmüştü.
Bende güldüm. Daha sonra babam arabanın kilidini açtı ve birşeye yetişmek istercesine üzerime doğru koştu. Bir an telaşlansamda, koşarken güldüğünü farketmem az da olsa içimi rahatlatmıştı. Babam, arka koltuğun kapısını açtığında; tatlı bir kahkaha attım. Annemin ve babamın bu halleri çok hoşuma gidiyordu.
Daha sonra, âdeta tiyatro yaparcasına katıldım.
-"Çok centilmence." Dedim, hepimiz güldük. Annem de, bize uyum sağladı.
-"Centilmen bir Fransa Beyefendisinden, centilmence bir davranış beklenirdi zaten. Öyle değil mi?"
Daha sonra babam işte asıl, bizi kahkahalara boğan bombayı patlattı.
-"Ah. Hanımlar, iltifatlar çok hoş. Ama beni utandırıyorsunuz."
Üçümüz birden kahkahalara boğulduk. Aslında şanssızım diyorum ama gerçekten de çok şanslıyım; çoğu kişinin böyle bir ailesi olmuyor. Ardından hepimiz gülerek arabaya bindik.
Yolculuk boyunca, hastane veya kaza konusu açılmadı. Sadece komik espriler ve güzel konulardan bahsedildi. Benim aklım ise, Adrien bizim eve geldiğinde neler olacağındaydı.

Gece Mavisi [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin