Marinette'den;
Rüzgar saçlarım ile dans ederken, ben ise sadece esintinin ritmine ayak uyduruyordum. Üşümeye başladığımı hissettiğimde, tuhaf bir şekilde uykumun gelmiş olması da beni odama sürükledi. İçeri girdim ve merdivenlerden tekrar dikkatli bir şekilde indim. Odaya ayak bastığım gibi, kendimi yatağa bıraktım. Bugün olanları düşünerek kendimi uykunun kollarına bıraktım.
..~
Sabahın ilk ışıkları gözüme vururken, rahatsız bir şekilde gözlerimi araladım. Annem perdeleri açmış, başıma dikilmişti. Üstümde ki örtüyü kaldırdı ve konuştu.
-"Günaydın uykucu"
Hâlâ kendime gelemememin etkisiyle rahatsız bir ses tonuyla cevapladım.
-"Günaydın"
-"Hadi kızım, neşelen biraz! Bu gün ilk günün olacak"
Sadece "Ah, anne." diyerek geçistirdim, annemi. Normal de her ne kadar neşeli olsam da, mimiklerimi oynatacak kadar bile hâlim yoktu. Yataktan doğrulduğum da, daha açık bir şekilde anlamamı sağlayacak bir acı hissettim. Derin bir iç çektim ve umursamamaya çalışarak yataktan kalktım. Annem devam etti.
-"Evet! Şimdi yüzünü yıkıyorsun, kahvaltını ediyorsun ve eğer kendini iyi hissediyorsan okula gidiyorsun"
-"Okula giderim" demekle yetindim. Konuşmak ve daha fazla kendimi yormak istemiyordum. Ağzımı hareket ettirmemle bile canım yanıyordu. Bu düşüncelerin arasından kendimi kurtarıp gerçek Dünya'ya döndüm. Merdivenlerden ağır ağır indim ve lavaboya doğru yol aldım. Attığım her adımda canım bir kez daha yanıyordu, ama kimseye söyleyemiyordum. Lavaboya girdim, ellerime ve yüzüme su çarptıktan sonra, aynada ki ben dikkatimi çekti.
Bu gerçekten ben miydim? Eski benden eser bile yoktu. Benim gördüğüm sadece, gözlerinin altı çökmüş, yüzünde kaza izleri ve görünümü berbat hâlde bir kızdı.
Bunu da umursamamaya çalışarak, görünümüme çeki düzen verdim. Mutfağa geçtim ama iştahım yoktu. Dolaptan süt daha sonra da bir bardak çıkardım. Sütü koydum ve yavaş yavaş içmeye başladım, arada da annemin yapmış olduğu keklerden ağzıma atıyordum. O şekilde karnım doyurduktan sonra, hiç kimseye birşey demeden odama çıktım. Masamın önüne geldim ve dolapta özel günler için duran makyaj çantamı çıkardım. Daha sonra giysi dolabıma gittim ve karıştırmaya başladım. Yaralarımı kapatacak bir kıyafet arıyordum. Biraz arayış sonrası, buldum da. Bol, krem rengi bir kazak, yaralarımı sıkmaması için ise, pantolon şeklinde bir tayt giydim. Zaten hava bu tür bir kombine müsait olduğu için bana sorun yaratmıyordu. Giyindikten sonra, masanın önünde ki yerimi aldım ve makyaj çantasını kurcalamaya başladım. Yaralarımı gizlemek için fondoten, dudaklarımın solgunluğu için ise bir parlatıcı sürdüm. Saçlarımı da tarayıp basit ama sağlam bir topuz yaptım. Yerimden kalkıp aşağı indim. Annem ile babama veda ettikten sonra, annemin öğütlerini umursamadan evden çıktım. Yeni aldığımız botları giydim ve okula doğru yol aldım. Kısa bir mesafe olduğu için, beş dakika da vardım. Okulun merdivenlerinden çıkarken, herkesin gözü bana yöneldi. Ama ben sahte bir tebessüm bile edemiyor, mimik oynatamıyordum. Soru soranlara ve güzel dileklerde bulunanlara cevap veriyor, bana bakıp fısıldaşanları umursamadan ellerim cebimde devam ettim. Sınıfa girdiğim de, ilk Alya olacak şekilde herkesin gözü bana yöneldi ve yanıma geldiler. Güzel dileklerde bulundular ve nasıl olduğumu sordular. Beni seven insanlar görmek hoştu. Onlarla yoğun bir sohbetten sonra sırama oturdum. Alya ve Nino ile derin bir sohbete girmiştim. Arada da göz ucuyla Adrien'a bakınıyordum. Ama o henüz gelmemişti. Dört gözle gelmesini beklerken sınıfa girdi. Hızlı bir şekilde Nino'nun yanına geçti ve o'da sohbetimize dahil oldu. Benim hakkımda konuşuyorduk ve bu beni biraz da olsa sıkıyordu. Konuyu değiştirmek adına, birşeyler geveledim.
-"Eaıhm. Bugün ne yapıyorsunuz?" Dedim ve Alya'dan anında bir cevap geldi.
-"Hiçbir şey" daha sonra da, Adrien'dan cevap aldık.
-"Bugün mü? Her zaman olduğu gibi evde özel ders göreceğim"
Daha sonra da hepimizin bakışları, Nino'ya çevrildi.
-"Ben mi? Evde yapmam gereken bir kaç montaj var"
-"Sen bilgisayara bakmaktan başka birşey bilmez misin, Nino?" Dedim, hesap sorar gibi.
-"Bilirim. Yemek yemeyi, lavaboya gitmeyi, yürümeyi" dedi, alaycı bir şekilde. Daha sonra Alya'dan bir cevap geldi.
-"Ha ha ha. Çok komiksin, Nino"
Bizi derin sohbetimizden çekip çıkartan, Bayan Bustier'in sesi oldu.
-"Günaydın çocuklar"
Dedi. Daha sonra da bakışları bana yöneldi.
-"Geçmiş olsun Marinette. Nasılsın?"
Önce bir tebessüm edip cevap verdim,
-"Teşekkür ederim. İyiyim." Bayan Bustier'de tebessüm edip ekledi.
-"İyi olmana sevindim. Bundan sonra daha dikkatli olmalısın"
-"Olurum" dememin ardından ders başladı. Kaçırdığım çok konu olduğundan dikkatle dinlemeye çalıştım. Arada başım öldüresiye ağrısa da, iyi gözükmeye çalışıyordum.
...~
Çalan zilin kafamda yankılanması ile sıramdan doğruldum. Sonunda bir şekilde ders bitmişti. Ama, baş ağrılarım henüz değil.
-"Kafeteryaya gitmeye ne dersiniz?" Dedi, Alya. İstesemde gidemezdim, sustum.
-"Farketmez" dedi, Nino. Adrien'da onayladı,
-"Bana uyar" başı ile onayladı, Alya.
-"Marinette?" Dedi, cevap beklercesine.
Bahane arıyordum, kötü olduğumu anlarlarsa abartırlardı.
-"Ah. Şey, ben gelemem. Siz gidebilirsiniz" kaşlarını çattı, dudaklarını büzdü, Alya.
-"Ama neden ya?" Dedi ve cevap bekledi.
Aklıma hiç uygun bir bahane gelmiyordu. Bir tane geçmişti ama, olmazdı... Alya'nın kaşlarının daha çok çatıldığını görünce, bahanemin uygun olup olmaması önemsizleşti. Alya'nın kulağına yaklaştım ve fısıldadım.
-"Ah. Şey, Alya... Bak, ımm. Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama, ben regl dönemimdeyim, anlarsın ya"
Zar zor dile getirdiğim bu kelimenin ardından, yanaklarımın yandığını hissettim. En yakın arkadaşım olsa bile utanmıştım. Alya, kaşlarını kaldırdı. Kısa bir şaşkınlık ardından, cevap verdi.
-"Imm. Peki, sorun değil" dedi ve ekledi,
-"O zaman bizde gitmeyiz" demesinin ardından sıraya oturdu ve yayıldı.
Adrien, sordu;
-"Bir sorun mu var?"
-"Hiç" dedim, bu konu kapansın istiyordum. "Peki" diyerek onayladı, Adrien. Bende tebessüm ettim ve ortamı yumuşatmaya çalıştım.
...~
Zilin çalması ile, sınıftakiler yerlerini buldular. Dışarıda olanlar, bir kaç dakika içerisinde sınıfa geldiler. Chloé bugün şaşırtıcı bir şekilde çok sessizdi. Mutsuz görünüyordu. Bugün Sabrina yoktu ve şuana kadar hiç Adrien'a da yakınlaşmamıştı. Onun bu haline üzülmemden daha çok şaşırmıştım. Belki Sabrina'nın yokluğundandır deyip geçiştirdim. Nedenini sorsam, terslemeyeği ne mâlumdu? Ders boyunca, gözüm istemsiz olarak Chloé'ye kaymıştı. Yüzünde en ufak bir tebessüm bile yoktu. Normalde de gerçekten gülmezdi ama bu sefer yapmacık bir gülümsemesi bile yoktu.
Çok dalgın ve üzgün görünüyordu. Deli gibi sormak istiyordum ama soramıyordum, beni terslemesinden korkuyordum. Ama kimin umrunda? Ben Marinette'im. Zil çalar çalmaz yanına gidecektim.
Bu derside olabildiğince dikkatli ders dinliyordum. Ama lanet olası ağrılarım, hâlâ peşimi bırakmış değildi.
Bu düşüncelerden bir an önce kurtulup, dersi dinlemeye devam ettim.
...~
Sonunda zil çalmıştı. Yerimden kalktığımda gibi Chloé'nin yanına gittim.
-"Chloé?"
Bana baktı, yüzünde her zaman ki ifadesi yoktu.
-"Ne var?" Dedi, soğuk bir sesle.
Titrek bir sesle sordum,
-"Sen iyi misin? Aslında pek iyi görünmüyorsun"
-"Kimin umrunda Marinette?"
Sesi biraz yüksek çıkmıştı, fazlasıyla şaşırmıştım. Bu zil, çıkış zili olduğu için sınıfta kimse kalmamıştı. Alya'ya beni okulun önünde beklemesini söylemiştim. Sesimi yumuşattım,
-"Benim umrumda, Chloé"
Gözleri dolmuştu, kafasını iki yana salladı. Chloé'nin bu hâllerine anlam verememiştim. Devam ettim,
-"Chloé, sen iyi misin? Herşey yolunda mı?" İlk başta hiç bir tepki vermedi, ama sonradan ağlamaya başladı.
-"Hayır, hayır. Hiçbir şey yolunda değil, değil." Dedi, ağlayarak. O çok tuhaf davranıyordu.
-"Chloe, bana ne olduğunu anlatabilir misin?" Sana yardımcı olabilirim"
Ağlayarak, biraz da bağırarak cevap verdi.
-"Hayır, hayır. Bana kimse yardımcı olamaz, kimse. Sabrina'ya da kimse yardımcı olamadı!"
Sabrina mı?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Mavisi [Tamamlandı]
Fanfiction"Sadece seni seviyorum de" ?/07/2017 [Tamamlandı]