Farkettim de, kitap bozmuş aq
Türk filmine bağlamış resmen mk
Onları yazarken kafam nerdeydi acaba? -_-
Nasıl toparlayacağımı cidden merak ediyorum, inşallah toparlayabilirim.
Neyse ii okumalar ^-^
________________
Ertesi günden anlatım;
Günün ilk ışıkları ile uyandı, Marinette.Dupain ailesinin yorgun durumunu gören Elizabeth adlı doktor, gece geç saatlerde zorda olsa evlerine göndermeyi başarmıştı.
Marinette'in ağzından;
Gözlerimi açtığım gibi, bütün vücudumu kaplamış bir ağrı hissettim. Pek umurumda olduğuda söylenemezdi aslında, bunu önemseyecek pek vaktim yoktu.
Vücudumda ki ağrıyı önemsemeden doğruldum.
Öyle bir acı hissetmiştim ki, yatakta iki büklüm oldum.
Ve istemsiz olarak çıkardığım küçük çaplı inleme oda da yankılanmıştı. Umarım bunu biri duymamıştır, herkesin masum şekilde anlayacağını sanmıyorum çünkü.İsyan edercesine, kendimi geriye doğru attım.
Vücudumda ki ağrının yanı sıra, başım çatlıyordu.
Normal de pek önemsemezdim ama, bu ağrılar aklımı kaçırmama yetecek kadar fazlaydı.Kalkmaya çalışsam, daha doğrulamıyordum bile.
Ama sonuçta ben maskeli ya da maskesiz, Ladybug'ım.
Hangi sorunun bir çözümü yoktur ki?
Çözümü yoksa bile, mucize vardır.
Benim hayatımı güzelleştiren ve değiştiren şeyde mucize.
Ve şuan da bir mucize olmasına çok ihtiyacım var!Ben gözlerimi yummuş, bunları düşünürken; kapı aralanma sesi duydum. Yummuş olduğum gözlerimi, ne hızlı ne de yavaş bir şekilde aralayıp gelenin kim olduğuna baktım.
Mucize olmuştu!
Benimle ilgilenen doktorun yanında duran kadın doktordu bu. Henüz adını bilmiyordum ama, iyi birine benziyordu.
Bakışlarımı henüz ona çevirdiğimi anlamamış olmalıydım ki, bana sıcak tebessümlerini yolluyordu.
Kendime geldiğimde, bende içten tebessümlerine karşı, "Adrien görmüş Marinette" gülümsemesini attım kadın doktora.
Ardından tatlı ve cılız ses tonunu konuşturdu.
-"Günaydın, Marinette"
-"Günaydın, bayan... Eeahm?"
-"Elizabeth"
-"Bayan Elizabeth..."
-"Daha iyi misin?"
-"Daha, kötü."
-"Sorun nedir?"
-"Gözlerimi açtığımdan beri, bütün vücudumu kaplamış bir ağrının yanı sıra başımı çatlatmaya yetecek bir, baş ağrım var"
-"İlginç, ancak dün gece sana ağrı kesici vermiştik"
-"Şuan tek istediğim, ağrılarımın bir saniyelik bile olsa, dinmesi"
-"Sorun değil... Geçecek" dedi, fısıldarcasına.
Ardından yanımda duran sandalyede yerini aldı ve tekrardan konuşmaya başladı.
-"Nefes alışverişini ve nabzını kontrol edebilir miyim?"
-"Ne gerekiyorsa"
Bu durumda pek iyimser bir halim yoktu, olamazdı. O kadar çok acı çekiyordum ki.
Ardından, zarif bir şekilde bileğimi ellerinin arasına aldı. İşaret parmağı ile orta parmağını, nabzıma koydu.
Yüzünde az önceki halinden eser yoktu, buruk bir ifade vardı yüzünde.
Ardından sağ elinin arasına almış olduğu bileğimi, sol eline aktardı.
Beyaz doktor önlüğünün önündeki cepten çıkardığı tansiyon aletini, aynı şekilde zarif bir şekilde koluma taktıktan sonra tansiyonumu ölçtü. Henüz bunları neden yapmış olduğunu anlamış değildim, benim sadece ağrım vardı. Ama doktor olan sonuçta o. Daha sonrasında, tekrardan zarif bir şekilde tansiyon aletini kolumdan çıkardı.
Yüzünü ciddi bir ifade kaplamıştı.
-"Şimdi de kalbini dinleyeceğim, tamam mı?"
-"Tamam"
Yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirdi ve devam etti.
Yakasında takılı olan, steteskopunu eline aldı ve kulaklık kısımlarını kulağına taktı. Ardından, dinleme çanını kalbime dayadı ve gayet ciddi ve dikkatli bir şekilde dinledi.
Ardından, çanı kalbimden çekti ve steteskopu çıkardı. Eski yerine geri taktıktan sonra bana döndü ve yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirdi. Buna açık bir şekilde "yapmacık bir gülümseme" de diyebilirdik.
-"Genel durumda iyisin, sana birkaç ilaç verdikten sonra daha iyi olacaksın"
Onu başımla onayladım. Ne konuşacak dermanım, ne de kelimeleri birleştirecek kadar halim kalmıştı.
-"Şimdi ben ilaçları alıp geliyorum"
Dediğinde, gözlerim ile onayladım.
Sandalyeden kalkıp dışarı çıktı.
Aradan birkaç dakika sonra, tekerlekli üzerinde sağlık malzemeleri olan bir masa ile geri döndü. Yatağımın yanına yerleştirdi. Ve herne arıyorsa, masayı biraz karıştırdı. Bu arada da konuşmayı ihmal etmedi.
-"Evet, sana vücut ağrın için İNTRAFEN vereceğim. Baş ağrın için ise PAROL vereceğim."
"Peki"
"Ama aralıklar ile, yoksa zehirlenebilirsin. İlk önce baş ağrını halledelim"
Dediğinde sessiz kaldım. Bir an önce bitsin istiyordum. Beni delirten bu acıdan kurtulmak istiyordum.
Bana PAROL isimli haptan tam üç tane verdi.
Aldım ve hiç düşünmeden ağzıma attım.
Bana uzattığı suyuda aldıktan sonra, üstüne içtim ve hapları yuttum.
"Etkisini zaman içinde gösterecektir"
"Umarım"
"Bir saat sonra da vücudun için olan ilacı içeceğiz"
"Peki. Annem ve babam nerede?"
"Aa, evet. Sana söylemeyi unuttum"
Dediğinde ciddi bir ifade takındım.
"Dün gece, onları o kadar yorgun gördüm ki; eve gitmelerini biraz dinlenmeleri için ısrar ettim. Sonunda kabul ettiler ve gittiler"
"Çok iyisin, teşekkürler"
"Ne demek"
O anda birisi odaya, "lap" diye daldı. Cidden "lap" diye dalmıştı.
"Adrien?"
Bana döndü ve elini başının arkasına koydu.
"Selam! Yani günaydın. Yani geçmiş olsun! Ya-yani iyi misin?"
Doktor Elizabeth ile birbirimize baktıktan sonra, ikimizin de gözleri tekrar Adrien'ı buldu.
"Sana da selam. Ve sana da günaydın. Geçmiş olsun dileklerin için teşekkür ederim."
"Güzel"
Ardından, Elizabeth lafa girdi.
Kol saatine bakarak konuşuyordu,
"Geçmiş olsun, Marinette. Ben bir saat sonra ilacını vermek için tekrar geleceğim"
"Peki"
Elizabeth odadan çıktı.
Kasanın olduğu gün, Adrien'a söylediklerim yüzünden ondan utanıyordum. Daha onunla arkadaş olarak bile konuşamazken, platoniği olarak nasıl konuşurdum ki?
"Sana geçmiş olsun demek isteyen başkaları da varmış, Marinette"
Dediğinden bir anlam çıkaramamıştım, ne demek istiyordu?
"Anlamadım?"
Dedikten sonra,
Kapıdan bizim sınıfın hepsi girmişti, Chloe bile!
En başta Alya ve Nino.
Nino, Adrien'ın yanında yerini alırken, Alya; üstüme atlarcasına bana sarıldı. Canım biraz yanmıştı. Acıdan inlememek için, dudaklarımı dişledim.
"Ahh, kızım! İyi olduğunu görmek çok güzel!"
"Seni de görmek çok güzel, Alya!"
"Geçmiş olsun, Marinette"
"Teşekkürler, Nino"
Ve Chloe haricinde bütün sınıftan,
"Geçmiş olsun, Marinette"
Sesi duyulmuştu.
Sonra da Chloe'den bir ses geldi;
"Buraya seni merak ettiğim için gelmiş olabilirim belki ama, bu barış ilan edeceğim anlamına gelmiyor. Ama genede, eah. Geçmiş olsun!"
Chloe'den bunu duymak gerçekten şaşırtıcıydı. Herkes bir o kadar şaşırmış olacaktı ki, ağızları açık Chloe'ye bakıyorlardı.
"Eksik olma, Chloe. Teşekkür ederim!"
30 Dakika sonra;
Bütün sınıf bana sorular sorduktan sonra gittiler. Alya, Nino ve Adrien hariç.
Ağrı ilacı etki gösteriyordu, yavaş yavaş ağrım azalıyordu.
On dakika kadar, Alya başımın etini yedikten sonra bir on dakika da,
Genel arkadaş konuşması yaptık. Bana gerçekten iyi gelmişti. Ne kadardır hastanede yattığıma dair hiçbir fikrim yoktu. O kadar ağır şeyler atlatmıştım ki!
Alya'nın telefonu çalınca yaklaşık on veya on beş dakikalık bir telefon konuşması yaptıktan sonra gitmesi gerektiğini söyledi.
Nino da, ona eşlik etmesi gerektiğini ve işlerinin olduğunu söyledi.
Veda edip gittiler.
Bir saatim arkadaşlarımla geçmişti,
Bazı konularda gerçekten çok şanslıydım.
İlaç saatimin geldiğini fark ettiğim zaman, gözlerim kapıya yöneldi. Büyük ihtimalle, Elizabeth birazdan gelirdi. Daha sonra Adrien'ın konuşması ile, gözlerim ona yöneldi.
"Çok güzel geçen bir saatti. Umarım bu sefer hastane haricinde bir yerde tekrarlarız" dedi ve güldü.
Bende güldüm,
"Umarım"
"Benim de çekim saatim geldi. Gitsem iyi olacak. Kendine dikkat et, Marinette. Görüşürüz." Dedi, bana bakıp tebessüm etti.
Ona karşı biraz soğuk davranmalıydım ki, onu artık sevmediğimi düşünsün. Böyle hem benim için hem de onun için çok zordu, biliyorum.
"Tamam" demekle yetindim, aslında söylemek istediğim o kadar çok şey vardı ki.
Birde ayıp olmasın diye tebessüm ettim, aslında ona o kadar çok sarılmak istiyordum ki, ama bu durumda soğuk kalmak en iyisiydi. Ama ne çok fazla ne de çok az. Aramızın açılmasını da istemem.Kapı açılınca, gelen Elizabet'den başkası değildi.
Adrien ona da tebessümlerini yolladıktan sonra, odadan çıktı. Neden ona tebessüm ettiğini anlamış değildim. Ama önemseyecek daha önemli şeylerim olduğu için, pek takmadım.
Bana vücut ağrım için olan ilacı verdikten sonra içtim. Birde "ağrı jeli" vermişti. Sonra bana geçmiş olsun deyip çıktı. Bende o esnada jeli sürdüm.
...
Yaklaşık 30 dakika kadar televizyon izlemiştim. O esnada ilaçlar etkisini göstermişti. Uykum da gelmişti.
Fırsattan yararlanıp gözlerimi kapattım.Uyandığımda, henüz sabah olmamasına şaşırmıştım. Telefonumu alıp saate baktığımda saat tam, 00.30'u gösteriyordu. Kafamı sağ tarafa çevirdiğim de ise, gördüğüm kişiden dolayı çok şaşırmışım.
.....
Devam edecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Mavisi [Tamamlandı]
Fanfiction"Sadece seni seviyorum de" ?/07/2017 [Tamamlandı]