Oğlan özenle parmaklarını, bowling topunun deliklerine geçirdi. Hedefi olan labutlara odaklandı. İç çekti ve topu ne hızlı ne de yavaş olacak şekilde yolladı. Bütün labutlar devrilince, kollarını kaldırdı. "Strike!"
Marinette gözlerini devirdi. "İlk şansı Adrien, bu kadar sevinme."
Adrien, Marinette'i kızdırmak için dediklerini tekrarladı. "Olk şonso Adroon, bo kodor sovonmo." Marinette yüzünü buruşturdu, aynı zamanda da parmaklarını bowling topunun deliklerine geçirmişti. İçini hırs bürümüş Marinette, bowling topunu hızlı bir şekilde gönderdi. Kenardan geçerek sadece bir labut devirebildi. Adrien kahkaha attı. "İlk şansı Marinette, fazla üzülme."
Marinette kollarını birleştirdi ve Adrien'ı izledi. Adrien yine aynı özenle parmaklarını topun deliklerine yerleştirdi. Gözlerini kapatıp kendine şans diledikten sonra Marinette'e döndü. "Bana şans dile." Marinette ukalaca gülümsedi. "Bence sen şans dilen." Adrien yüzünü buruşturdu. Daha sonra tekrar labutlara döndü. Bu kez kazanma hırsından biraz daha hızlı gitmişti. Yine de üç labut devirmeyi başardı. Marinette güldü. "Strike yapma sırası bende." Adrien kafasını salladı. "Ben senin gibi cimrilik yapmayıp sana şans dileyeceğim. Bol şans." Marinette yeniden ukalaca gülümsedi. "Bu şans işi değil, yetenek işi." Adrien güldü. "Ve o yetenek sende yok." Marinette ilginç bir şekilde güldü. "Tamam, tamam. Biz birbirimize laf sokmaya değil, rövanş maçı yapmaya geldik." Dedi. Bu kez Adrien'da güldü. "Haklısın." Marinette ciddileşti. "Yine de bu seni yenmeyeceğim anlamına gelmiyor." Adrien eli ile bowling toplarını işaret etti. Marinette önüne döndü ve bir bowling topu aldı. Sıkıca kavrayıp, odaklandı. Dikkatli bir şekilde topu attı. İki gençte yavaş yavaş giden topu meraklı gözlerle izliyordu, tabii top bütün labutları devirene kadar. "Strike!" Diye bağırdı Marinette, o sevinçle yerinde zıplamayı da ihmal etmedi. Adrien çapkınca gülümsedi. "Sizi sahneden alalım prenses. Profesyonellerin sırası." Marinette yüzünü buruşturdu. Tabii cümleyi tam sindirene kadar.
Adrien ona prenses mi demişti? Ona, Marinette'e, prenses? Orada düşüp bayılda yeriydi. Ancak saçmalayıp herşeyi berbat etmek istemiyordu.
Bütün kızların prenses olduğunu düşünerek avuttu kendini. -Mesela sizz. ❤️😙- Genç kız, Adrien'ın sesi ile kendine geldi. "Yeniden strike. Bu oyunun galibi belli bence."
"Çok emin olma."
***
"Ne oldu Marinette? Kim kimi alt etti?" Marinette kollarını birleştirdi.
"Sana avans verdim." Adrien alaycı bir şekilde yanıtladı. "Evet, evet. Kesin öyledir."
"Öyle." Adrien'ın aklına birden Nino ile konuştukları konu gelmişti. Şimdi söylemenin tam sırasıydı aslında.
"Marinette?" Dedi kendinden emin bir şekilde. "Evet?" Dedi Marinette. "Sana birşey söylemem gerekiyor." Adrien'ın birden takındığı bu ciddi tavır Marinette'i biraz rahatsız etmişti. "Tabii söyle." Dedi bozuntuya vermeyerek. "Ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum." Marinette birşey demeden sadece cevap beklermişcesine Adrien'a baktı. Ne diyeceğini bilememişti çünkü. "Aslında... Bir kaç gün önce farkettim, ancak emin değildim..." Marinette işin ciddiyetini fark ettiğinde, ciddi bir hâl aldı. "Evet?" Adrien devam etti, ancak olumsuz cevap alabileceğinden korkuyordu. Var olan arkadaşlıklarını da bozmak istemiyordu. Yine de söyleyecekti, defalarca 'yarın çok geç olabilir.' kelimesini geçiyordu aklından. İç çekti ve devam etti. "Sanırım... Sanırım senden hoşlanıyorum." Marinette, Adrien'ın verdiği cevabı sindirememişti. Ne yani, hayatının aşkı onu seviyor muydu? Ağzından sadece bir kaç kelime döküldü. "Se-sen ci-ciddi misin?" Adrien'ın birşey söylemeye cesareti olmadığından başını sallamakla yetindi. Marinette'in beyni durmuştu, kalbini hissetmiyordu. Ondan hoşlandığını söylese fırsatçı olur muydu, yoksa ondan hoşlanmadığını söylese Adrien'ı arkadaş olarak bile kaybedebilir miydi? İkinci seçeneği göze alabilecek kadar cesaretli olmadığından, duygularının karşılıklı olduğunu belirtecekti. Ama kendine engel olamıyordu. Mutluluktan ağlamalı mıydı, yoksa şaşkınlığından bayılmalı mı? Adrien'a karşı sanki bir yabancıymış gibi konuşmaya çalıştı, bu kekelememesine yarıyordu. "Anladım, a-aslında du-duygularımız karşılıklı." Adrien'ın ağzı şaşkınlıktan aralanmıştı. İki gence de mucize gibi geliyordu. Adrien dayanamayıp Marinette'e sarıldı. Çünkü daha fazla yüzüne bakamazdı, çok fazla utanıyordu. Sanırım Uğur böceğinde bulamadığı aşkı Marinette'de bulacaktı. Marinette'de Adrien'a sarıldı, ancak gözyaşlarına engel olamadı. Bu mükemmel bir şeydi. "Mutluluktan mı?" Dedi Adrien. "Hiç olmadığı kadar mutluluktan." Diye yanıtladı Marinette. Adrien'ın kollarında huzurunu bulmuştu, hiç bir zaman bu kadar huzur verebileceğini düşünmemişti. İki gencin de bu mutlu anını bozan kimi helikopterler, kimi polis arabaları, kimi de gazeteciler olmuştu. İki gençte birşeyler döndüğünü sezdi. Adrien, Marinette'den önce bulmuştu bahanesini. "Marinette, hava kararıyor. Evlerimize dönelim mi?" Dedi genç oğlan, sesinde ki tedirginliği saklamaya çalışarak. Marinette, normal de olsa bu duruma çok kırılırdı ama şuan önemli birşeyper vardı. Uğur böceğinin bunu bilmesi lazımdı. Marinette kafasını salladı. Hızlı davranmak istediğinden eve kendisinin gidebileceğini söyledi, Adrien ise diretmedi. Marinette Adrien'a el salladıktan sonra koşarak bir yere saklandı. Hemen çantasını açtı ve Tikki'nin daha birşey söylemesine izin vermeden sihirli sözcükleri söyledi. "Tikki benekler!"
***
Evet bu sanırım bugün attığım 2. bölüm. Bir sonra ki bölüm final. ❤️😙