4.Bölüm..
2000, Eylül..
Yazın kavurucu sıcaklığı yavaş yavaş terk ederken İstanbul'u, sonbaharın yumuşak serinliği sarıyordu dört bir yanı..Her yeni gün daha umutlu her yeni gün daha yaşanılası olurken, karanlığın içinde hapsolmuş bir serçe kuşu şifa bulan kanatlarıyla uçmayı öğreniyordu yeniden..Zaman geçiyordu..Yılları devirmiş koskoca bir insan için belki bir anlam ifade etmiyordu geçen bunca zaman lakin Feride için neredeyse yaşadığı ömrün yarısı demekti..
Babasına veda ettiği yaşında adım attığı bu yeni hayat ona bambaşka bir dünyanın da kapılarını aralarken burada geçen iki sene çok şey katmıştı yaralı kalbine..Bir sürü iyi kalpli insan tanımıştı bu mahallede..İyilik diye bir şeyin var olduğunu ona yaşayarak öğretmişti her biri..Yüzlerinde her daim gülümsemeler, dillerinde tatlı sözler saklı insanlar girmişti hayatına..Kendisini her gördüğünde elma şekerini eline tutuşturan bakkal Rasim amcası, her düştüğünde bir baba şefkatiyle yanına koşturan Osman amcası, annesi gibi şefkatle sarıp sarmalayan Meryem teyzesi ve daha bir çok güzel insan vardı artık hayatında..
Dalıp dalıp gittiği vakitlerde düşünüyordu da, babası giderken ne de çok güzel insan bırakmıştı hayatına..İlk Asya'yla tatmıştı hiç bilmediği ablalığı..Kendi bile daha bebek sayılırken onun an be an büyüyüşüne tanıklık etmiş, koskoca bir abla şefkatiyle sarıp sarmalamıştı küçük meleği..Eyşan ablasıyla tatmıştı küçük kardeş olmanın o eğlenceli şımarıklığını..Hoş hiçbir zaman şımarık bir çocukta olmamıştı ya yine de arada bir saçlarını örsün diye yaptığı sevimli ısrarlar bile şımarıklık geliyordu onun naif ruhuna..
Ve Mehmet..
Hayatında bir yere koyamadığı Mehmet'ti o Feride için..Belki de o kadar çok yere koymak istiyordu ki onu, içine düştüğü bu çaresizlikte bundandı..Arkadaştı Mehmet..Ama sadece arkadaş olacak kadar az değildi Feride'nin kalbinde..Mutluluktu Mehmet..Ama sadece gülümsetecek kadar değildi ondaki anlamı..Sırdaştı Mehmet..Ama kendisine bile itiraf edemediği şeyleri ona söyleyecek kadar değildi demek ki..Oyun arkadaşıydı..Deniz kabuklarına dokunmasına izin verdiği, hatta en güzellerinden birini hediye ettiği tek kişiydi..Tabakta kalan son kurabiyeyi o yesin diye yemediği, salıncağına bir şey olmasın diye bazen sallanmaktan bile korktuğu tek kişiydi..Sırf o zeytin sevmiyor diye çok sevdiği zeytinleri bile sevmediğini ona söyleten tek kişiydi..
Çok şeydi Mehmet Feride için..Her şeydi..
Bir tek kardeş değildi..
Olamıyordu..Mehmet ona 'Sen de benim kardeşim sayılıyorsun' dese de, Osman amcası 'Siz kardeş sayılırsınız' dese de, annesi, Meryem teyze'si 'Ne güzel kardeş kardeş büyüyorlar' deyip mutlu olsalar da yetmiyordu bir şeyler..Olmuyordu..Olamıyordu..Olduramıyordu Feride..
Mehmet onun mutluluğu, yeri geliyor küskünlüğü, nazı, gülüşü, dostu, sırdaşı her şeyi oluyor ama kardeşi olamıyordu bir türlü..
Asya'yla Eyşan ablasını en başta kardeş kabul eden yaralı kalbi Mehmet'i buraya kabul etmiyordu..Bazen kalbinin bir ev gibi odalardan oluştuğunu düşünüyordu Feride..Her odanın bambaşka bir anlamı vardı sanki..Annesi, babası ve kardeşi dışında kimsenin giremeyeceği, yalnız üçüne ait bir oda saklıydı mesela küçük kalbinde..O odaya en yakın yere ise Meryem teyzesiyle Osman amcasını saklamıştı küçük kız..Neredeyse anne babası kadar çok sevdiği bu iki güzel insanı kalbinin en saklı yerine almış, onlara duyduğu bağlılığı kendince bu şekilde göstermek istemişti..Sonra Asya ve Eyşan ablasını sakladığı pembe renkli bir odası da vardı kalbinde..Kendisini aralarındaki sevgiden ayırmayan kalpleri, kan bağından öte gönül bağıyla kardeş olmuştu uzun zaman önce..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
El Gibi
Любовные романыBir kahramanını kaybettiği an da diğerini bulan yaralı bir kuştu Feride..İlk acıyı çok erken tadan çocuk kalbi hep eksik hep burukken bir tek gülümsemesi eksik kalmazdı gözlerinde..Kalbinde akıttığı tüm gözyaşlarını gözlerindeki gülüşe saklarken kim...