27. Bölüm..
Günümüz..
Saatler önce bayram havasının estiği salonda, şimdi elle tutulur bir gerginliğin kokusu etrafı sarmış gibiydi..Her akşam keyif kahvesini içmek için kurulduğu baş köşedeki tekli koltukta bu defa yüzleşeceği sıkıntıyı hissetmişçesine kamburu çıkmış bir halde oturan Osman, yılların yorgunluğunun izlerini taşıyan gözlerini karşısında iki büklüm halde duran kızından ayıramazken, hemen yanı başında sanki destek almak istercesine elini kocasının dizine yaslamış Meryem'de endişeli gözlerle sanki bir gece de birkaç yaş almış gibi duran kızını izlemekten alamıyordu kendisini..
Zehra'da aynı endişeli bakışlarla bir yanına gerginlikten tırnaklarını kemiren Asya'yı bir yanına oğlu Yusuf'u almış bir halde hem onlara güç vermek hem de onlardan destek almak için oturmaya devam ederken, dakikalardır ortamı saran kasvetli sessizlik kapının anahtarla açılıpta Mehmet ve Feride'nin endişeli bir halde salondan içeri girmeleriyle dağıldı.
Daha eve adım atar atmaz yüzlerine vuran gergin sessizlikten dolayı hiçte iyi bir şeyle karşılaşmayacaklarını hisseden Mehmet "Anne? Ne oluyor?" diye endişeli bakışlarını salondaki suskun kalabalıkta gezdirirken, bir an sonra herkesin bakışlarının köşedeki koltukta ellerini kucağında kenetlemiş, bakışları yerde gezinen ablasında takılı kaldığını farkettiğinde "Abla?" deyip tedirgin bir halde genç kadına doğru yaklaşarak yanına oturdu.
Tüm ailesini yalnızca beş dakika içinde ne hale getirdiğini gören Eyşan'ın yüreği hissettiği acıyla sızlasa da bunu onlardan daha fazla saklayamayacağını da biliyordu işte..O an babası, annesi, tüm ailesi kendisine endişe yüklü gözlerle bakarken 'Keşke bugün buraya o söylemekten köşe bucak kaçtığım boşanma haberini vermek için gelmiş olsaydım' diye düşündü genç kadın..Tam şu an yaşamak zorunda kaldıkları bu gerçeği kabullenmek yerine ihanete uğramış olmayı, terkedilmeyi öylesine isterdi ki..
Her ne kadar kalbi kocasının sözde kendisini korumak adına bulaştığı tüm bu oyunların içinde kendisini dışarıda bırakmaya çalışmasını asla affetmeyecek olsa da, bir an için bile olsa onun korktuğu ama garip bir şekilde de kabullendiği şeyin gerçek olduğunu düşünmek..Sevdiği adamın o masadan kalkamayacağını düşünmek..Nefesini kesiyordu genç kadının..
Kabullenmek istemiyordu..Ölümü bir ihtimal olarak bile aklına getirmek istemiyordu Eyşan..Ozan'ın ölümüyle kendi ölümü ya da sokaktan geçen herhangi bir insanın ölümü ihtimal olarak birbirinden farklı değildi ona göre..Herkes ölüme aynı mesafede yakındı işte..Aksini kabul etmek istemiyordu..Aksini kabul edemezdi!..Kahrolası bir tümörün kocasını ölüme herkesten daha fazla yaklaştırdığını kabul etmek istemiyordu..
Etmeyecekti de!
Bu yüzden de şimdi burada her şeye rağmen yığılıp kalmamış bir halde dimdik durmaya çalışarak ailesinin karşısına çıkmışken, söyleyeceklerinin onları nasıl bir üzüntüye sürükleyeceğini bilse de başka çaresi olmadığını da biliyordu genç kadın..Bunca zaman çok fazla yalanı saklamıştı onlardan..Ama bu gerçeği saklamaya gücü yoktu Eyşan'ın..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
El Gibi
RomansaBir kahramanını kaybettiği an da diğerini bulan yaralı bir kuştu Feride..İlk acıyı çok erken tadan çocuk kalbi hep eksik hep burukken bir tek gülümsemesi eksik kalmazdı gözlerinde..Kalbinde akıttığı tüm gözyaşlarını gözlerindeki gülüşe saklarken kim...