7. Bölüm..
2009, Mart..
Her düşen cemre bahara atılan bir adım olurdu yeryüzünde..Ve her gelen bahar yeni bir umudu da sürüklerdi peşinde..Gelincikler sarmıştı yemyeşil çayırları, pembe beyaz çiçeklerle bezeli erik ağaçları sokakları adeta defterlere çizilmiş kenar süsleri gibi süslerken, kuşlar bile daha neşeli cıvıldar olmuşlardı sanki bu mevsim..
Yuvaya dönmüş bir insanın vuslat sevinci vardı sanki cıvıltılarında, yuvalarını kurdukları ağaç dalları bile bir başka salınıyordu sanki heybetli gövdelerin üzerinde..Sanki her canlı mutluluğu daha bir tatsın diye vardı baharlar..Kışın üşüten ayazından sonra sığınacak sıcak bir gövdesi olmayan insanlar bile ısınsın diye sıcaktı sanki mevsim..Kurutup tüketmeyecek kadar yumuşak, üşütüp yalnız bırakmayacak kadar ılıktı esen rüzgar..
Mutlu olma arzusunu kalbine konduran insan kendisine mutlaka bir bahane bulurdu ya, bahar mevsimini yaşamak en kolayıydı belki de..İnsan tenini okşayan ılık rüzgarı, elinin üzerine konmuş bir gün sürecek ömrüne kendisini misafir eden bir kelebeği, daldaki eriği, tepedeki engelsiz güneşi bile bahane edebiliyordu bu mevsimde mutluluğa..
Öyle ya insan mutlu olmayı kalbine koysun bir kere..Bir kuşun cıvıltısında bile bulaşırdı mutluluğun tadı kalbine..
Tıpkı dakikalardır önünde seke seke nazlanan serçenin görüntüsüyle bile gülümsemeyi başaran Feride gibi..
Yeni bir okul gününün daha başlangıcının kıyılarında dolanıyordu genç kız..Sabahtan beri asık olan suratı kendisiyle adeta nazlanarak oynaşan serçeyi görmesiyle az da olsa düzelirken, herkesten soyutlanmış sanki tüm dikkatini ona vermiş gibiydi..Zaten onu bu hayatta böylesine bir Mehmet soyutluyordu dünyadan bir de savunmasızca gölgesine sığınan masumlar..
Dakikalar önce Mehmet'siz adım attığı okul bahçesinde dersin başlamasına da zaman olduğunu bildiğinden kendisini kenarda duran boş banklardan birine atmış öylece bir gözü kapıda onun gelmesini beklerken, ardındaki yeşil erik dalından süzülüpte ayak ucuna konmuştu bu beyaz serçe..Sanki kendisine bu iyi yürekli güzel kızdan bir zarar gelmeyeceğini hissetmiş gibi ayak ucundan bir türlü ayrılmazken Feride'de bir zaman sonra bakışlarını giriş kısmından ona çevirmiş, o andan sonra da birbirlerine kur yapan iki sevgili gibi bakışıp gülüşmüşlerdi..Pekala belki gülen yalnızca Feride'ydi lakin cıvıltıları insanın içini ısıtan beyaz serçe de kendi dilinde neşeli kahkahalar atıyor gibiydi adeta..
Feride hafifçe kıpraşan kirpikleriyle tebessüm edip "Sen de benim gibi yalnız kaldın galiba bu sabah?" diye serçeye bakarak kendi kendine mırıldandığında, serçe sanki genç kızı onaylamak istercesine renkli bez ayakkabısına sürtünürken "Baksana şu halime..Sadece bir sabah onsuz yürüdüm şu okul yolunu ama..Sanki onu temelli kaybetmişim gibi kalbim acıdı..Sence bu kadar sevmek kötü bir şey mi?" deyip dudaklarını sarkıttı küskünce..Kimeydi bu küskünlüğü onu bile bilmiyordu genç kız..Bu sabah onu kendinden mahrum bırakan Mehmet'e mi yoksa Mehmet olmadan bir türlü iflah olmayan kalbine mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
El Gibi
Любовные романыBir kahramanını kaybettiği an da diğerini bulan yaralı bir kuştu Feride..İlk acıyı çok erken tadan çocuk kalbi hep eksik hep burukken bir tek gülümsemesi eksik kalmazdı gözlerinde..Kalbinde akıttığı tüm gözyaşlarını gözlerindeki gülüşe saklarken kim...