22. Bölüm..
Günümüz..
Ilık bir esinti tenini yalayıp geçtiğinde bedeni ürperirken, ürkek bir titremeyle aralandı genç kadının kirpikleri..Elinin altında hissettiği sıcak ten uyku halinde ölüme bir adım daha yaklaşırcasına yavaşlayan kalp atışlarını hızlandırırken, hafifçe başını kaldırdı sevdiği adamın sıcacık göğsünden..
Kapalı gözlerinin ardında sakladığı bakışlarıyla, onda görmeye pek alışkın olmasa da günlerdir kesilmediğini belli edercesine uzamış sakallarıyla, dağılmış saçları, hala nemli gibi duran cezbedici dudaklarıyla ne de güzel bir adamdı kocası..Yüreğinin tek yangını..Sevdası..
Avuç içini karıncalandıran çıplak kolunda gezindi tüy gibi dokunuşları..Parmak uçları elinin üzerinden dirseğine değin sanki bir serçenin öpücükleri misali varla yok arası geçerken, sert pazularından omzuna, oradan da dudaklarının izini halen taşıyan boynunun kuytularına kaydı dokunuşları..
Yaparken değil de şimdi ne yaptığına bakarken utançla yandığını hissetti genç kadın..Nasıl bir tutku nasıl bir şehvet sarmıştı ki bedenini, böylesine kaybetmişti kendisini?
Düşündü..Evlilikleri boyunca sayamayacağı kadar çok yaşadığı sevişmelerin belki de en ateşlisini en vazgeçilmezini yaşamışlardı dün gece..Neredeyse soluk bile almadan..Sabahın ilk ışıklarına değin..Sanki tükenene kadar..
Daha önce hiçbir beraberliklerinde bu kadar heyecanlı olduklarını hissetmemişti Eyşan..Bu kadar tutkulu..Bu kadar talepkar..Bu kadar arzulu..Bu kadar muhtaç..
Ve bu kadar aşık..
Şimdiyse evliliklerinin belki de en aşk dolu gecesinin sabahında böylesi karanlık bir güne uyanmak ne büyük ironiydi ama..
Parmak uçları sonsuza değin sevmekten bir an olsun vazgeçemeyeceği adamda yeniden can bulurken, onu bırakmak öylesine zor geliyordu ki..Sırf bu yüzden bir koluyla çıplak belini mengene gibi sarmış, bacaklarını bacaklarına dolarken sanki hiç bırakmayacakmış gibi duran adamın göğsünde bir kedi gibi büzüşüp saklanmaya devam ederken, buna bir son veremiyordu..Parmak uçlarını teninden uzaklaştıramıyor, boynuna yasladığı yüzüyle kokusunu bir bağımlı gibi solurken, dudaklarını teninden ayıramıyordu..
Omuzlarında geziniyordu dudakları..Bir ömür boyu başını yaslamak istediği omuzlarında..Boynunda geziniyordu..Gece boyu arsızca izlerini bıraktığı boynunda...Çenesinde geziniyordu, sakallarla bezeli yanaklarında..Dün gece teninin her zerresine sürtünen, teninde bıraktığı kızarıklarla genç kadına garip bir haz veren sakallarında..Kendisine engelsiz, yalansız, hesapsız bir aşkla bakan gözlerinde..Sanki bir düşündüğü kendisiymiş gibi hissettiren alnında..
En son da veda edercesine dudaklarında..Teninin her zerresini yağmalayan, arsızca aşk cümleleri kuran ve hepsine de aptal kalbini inandıran dudaklarında..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
El Gibi
RomansaBir kahramanını kaybettiği an da diğerini bulan yaralı bir kuştu Feride..İlk acıyı çok erken tadan çocuk kalbi hep eksik hep burukken bir tek gülümsemesi eksik kalmazdı gözlerinde..Kalbinde akıttığı tüm gözyaşlarını gözlerindeki gülüşe saklarken kim...