Bölüm 24: İhanetin Kokusu...

24.1K 2.3K 724
                                    

24

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

24. Bölüm..

Günümüz..

Yorucu bir hastane gününün ardından daha genç kadın iliklerine kadar hissettiği bitkinlik ve tükenmişlikle adımlarını hastane içerisinde hemşireler için ayrılmış dinlenme bölümüne doğru ilerletirken, şansına içeri girmesiyle odanın boş olduğunu görüp rahat bir nefes aldı.Gürültüyü susturmak istercesine kapıyı ardından kapatıp eskimeye yüz tutan kenarları aşınmış deri üçlü koltuğa doğru ayaklarını sürüyerek ilerlerken, bedenini yorgunlukla koltuğa bırakıp uyuşan ayaklarını da önündeki sehpaya doğru uzattı.

İki gece üst üste çalıştığı günlerde bile bu kadar yorulmazken, şimdi hepi topu sabahtan beri çalışıyor olması yüzünden bu denli yorulmak yine hasta olmaya başladığını anlamasını sağlarken, sıkıntılı bir nefesle yüzünü sıvazlayıp başını ardındaki başlığa yaslayarak gözlerini kapattı.

Hasta olmayı sevmiyordu..Bir başınayken hasta olmaktansa iliklerine kadar nefret ediyordu..Her hasta olduğunda garip bir şekilde öylesine duygusallaşıyordu ki, o anlarda yanında kimsenin olmadığını, kimsenin şefkatine sığınamayacağını bilmek bedenindeki sızıları arttırmaktan başka hiçbir şeye yaramıyordu..

Şimdiyse sıkıntısı, sanki boğuluyormuş gibi hissetmesi bu yüzdendi..Bedeni sızlıyor, kalbinde bir an bile dinmeyen sızıları kat be kat arttırıyordu..Huzursuzdu, hastaydı..Ve kimsesizdi..Aciz hissediyordu kendisini genç kadın..Birilerine ihtiyaç duymadan ayakta kalmak için bu denli uğraşırken, eninde sonunda ona muhtaç olduğunu kabullenmek canını çok yakıyordu..

Bitmişti işte..Bu bitişin başlangıcını kendisi hazırlamasa da sonunu kendi elleriyle getirmişti..Pes etmişti..Vazgeçmişti..Ona ihtiyaç duymamalıydı artık..Onu aramamalı, her nefesinde duyamadığı kokusu için kalbi sızlamamalıydı..Kokusunu çoktan kaybetmiş o kahrolası yastığına sarılıp her gece ağlamamalıydı..

Unutmalıydı artık..Bu kadar zor olmamalıydı..

Yine ağrımaya başlayan başıyla parmak uçlarını şakaklarına yaslayıp ovarken, kapalı gözlerinin ardında biraz olsun sessizliğin tadını çıkarmaya çalıştı.Bir an sonra açılan kapının sesini duyduğundaysa irkilerek yerinde sıçrarken "Eyşan? İyi misin sen?" diye kendisine endişeyle seslenerek yaklaşan Müzeyyen hemşireyi gördüğünde ayaklarını toparlayarak uzandığı yerde doğrulup "İyiyim..Eve gitmeden önce biraz dinlenmek istemiştim sadece" diye yorgunluk akan sesiyle mırıldandı.

"Hasta mı oluyorsun sen yine? Dalgındın da bütün gün, gözümden kaçtı sanma" diye söylenen kadına duyduğu yakınlıkla masum bir çocuk misali omuz silkip "Bilmiyorum..Üşüttüm herhalde" diye umursamazca söylenirken "45 derece havada?" diye inanmamışçasına söylenen kadınla bakışlarını kaçırıp "Bünyem zayıf sonuçta" diye mırıldandı.

Başhemşire Müzeyyen geçen bunca zamanın ardından kardeşi gibi benimsediği bu hüzünlü bakışlara sahip genç hemşiresinin derdini o söylemeden önce anlasa da, onun kendi hislerini kendisine saklama isteğine saygı duydu.Çok uğraşmıştı bu çaylak hemşire eline düştüğünde ama Eyşan her türlü sakarlığına ve şapşallığına rağmen bir an olsun pes etmemiş, mesleğiyle de kişiliğiyle de her zaman ayakta dimdik durmasını bilmişti.Yıllar evvel hastanenin en gözde bekarı olan kalp cerrahı Ozan Altaylı ile evlendiğinde de arkasından konuşulan her dedikoduya cevabını hiç çekinmeden yapıştırmış, onların dedikodularının aksine zengin koca meraklısı bir hemşireden çok daha fazlası olduğunu herkese göstermişti.Öyle ya çapkınlar lordu Ozan'ın bu acemi hemşireye nasıl deli divane olduğunu, o genç hemşirenin nasıl güzel kalpli bir insan olduğunu görenler de zamanla onları kabullenmiş, bir daha da kimse onların aşkına burnunu sokmaz olmuştu.

El GibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin