30. Bölüm..
Günümüz..
Yeni boyanmış salonda taze boya ve mobilya kokusu genç adamın beynini uyuştururcasına aldığı soluklara karışırken, bembeyaz tavanda asılı yaprak motifli şık avizeden yayılan ışık karanlık gecede gözlerini kamaştırıyordu..Başını yasladığı koltuğun başlığında koluyla gözlerini kapatıp birkaç dakika daha duvarda asılı saatten etrafa yayılan tik tak sesleriyle kendi sessizliğinde kaybolmaya devam ederken, bir an sonra şiddetle sancıyan şakaklarını avuçları arasına alıp dirseklerini dizlerine yaslayarak düşen omuzlarıyla öne doğru eğildi.
Migren ağrısını bu vakte kadar hiç bilmemesine rağmen bir gece de yaşadığı gerginlik ve çaresizlik tüm beyin damarlarının sanki çatlarcasına ağrımasına sebep olurken, genç adam beyazı kan çanağına dönen gözlerini sıkıca yumup hırıltılı bir soluk aldı.Önce üzerindeki ceketten ardından boynunu mengene gibi saran kravattan kurtulup nefes alma ihtiyacıyla bir iki düğmeyi de koparırcasına çekiştirdiğinde yaşadığı çıkmaz ellerinin dahi titremesine sebep olurken, birkaç adım ötesinde kapalı bir kapının ardında kendisini bekleyen sevdiğini düşündükçe korkuları, çaresizlikleri en çokta hayal kırıklıkları düğüm olup kalbine zehirli bir sarmaşık misali dolandı..
Şu hayatta belki de en çok istediği şeydi bu geceyi yaşamak..Feride'yle yalnız ikisine ait bir yuvanın sahibi olup, sevdiğini utanmadan, çekinmeden, ayıp diye düşünmeden kolları arasında saklamak..Peki ya şimdi?
Kalbini bir kıskaç misali saran, kanına bir zehir misali karışan bu acımasız düşünceler de neyin nesiydi?
Neden Feride üzerinde gelinliğiyle onu beklerken, kendisi ayaklarına tonlarca beton dökülmüşçesine oturduğu yerden kımıldayamıyordu?
Neden kahrolmayasıca ayaklarıyla kımıldayıpta sevdiğine koşamıyordu?
Neden yüreği bu sevdayla yanıp küle dönmüşken, gidip sevdiğinin gölgesinde soluklanamıyordu?
Düşündükçe yumruk olan eliyle şakaklarına acımadan vururken, defalarca ama defalarca kendine küfretti Mehmet..Feride'sine koşması gerekirken ama ile başlayan cümlelerin ardına saklanan korkak adamlığına, sevmekten bir bok anlamayan üç kuruşluk yüreğine defalarca kez küfretti..Şakaklarına, kalbine vurduğu her darbede kendine duyduğu öfke yaşadığı çıkmazların önüne geçerken, geçen her dakika yaşadığı bu yenilmişlik hissiyle ezilip büzülen kalbine kendisi bile daha fazla tahammül edemedi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
El Gibi
RomansaBir kahramanını kaybettiği an da diğerini bulan yaralı bir kuştu Feride..İlk acıyı çok erken tadan çocuk kalbi hep eksik hep burukken bir tek gülümsemesi eksik kalmazdı gözlerinde..Kalbinde akıttığı tüm gözyaşlarını gözlerindeki gülüşe saklarken kim...