20. Bölüm..
Günümüz..
"Eğer ki gönüllerinde başkaları yoksa, bu kocaman ailenin büyüğü olarak ben Feride'yle Mehmet'in evlenmesine karar verdim.."
Bir nasihat belki de bir dilek kadar naif ama bir o kadar da keskin sözler kulaklara çalındığında, salonda önce derin bir sessizlik hali hüküm sürdü.Feride ve Mehmet dışındakilerin zaten beklediği cümle Osman'ın dudaklarından döküldüğü vakit genç kız oturduğu sandalyede saniyeler önce eline aldığı bardakla öylece kalırken, Mehmet buz tutmuş bir çikolata gibi sert bir kahve tonuna dönüşen zümrüt karası gözlerini dikkatle dinlediği babasından alamadı..
Birkaç saniye boyunca kelimeler etraflarında süzülüpte anlamlı bir cümle olmaya başladığında genç adam duyduklarının gerçekliğini idrak edemezken, yine gecelerini esir alan o rüyalardan birinde olduğunu düşünüyordu..
Feride'yle evlenmek..Feride'yle iki kişilik bir aile olmak..Belki sonra daha da fazla..Bu..Bu rüyalardan başka bir hayatta mümkün müydü sanki?
Yine de aklının uyuştuğu vakit yalnız kalbi hayat belirtisi gösterirken, anlamlandırdığı her kelimenin ardından göğsünü döven bir kalp çırpıntısı bedenini sardı..Nefesi kesildi..Sonra hayata döndürmeye çalışırcasına şiddetli kalp çarpıntıları yeniden sol yanını tekmeledi..Adeta 'Kendine gel, bu defa rüyaları değil de rüya gibi bir hayatı yaşa!' diye genç adamı tokatladı..Ve Mehmet o an coşkulu bir aslan gibi içinde biriken sevinç çığlıklarını salıp, beş yaşında bir çocuk gibi yerinde mutlulukla sıçramak istedi..
O an o saniye sağduyulu bir insan olmak dışında her şey olmak istedi Mehmet..İçinde öylesine büyük öylesine coşkulu bir mutluluk vardı ki..Göğsünde biriken kahkahalar dışarı çıkmak için yanaklarına öylesine batıyor, mutluluk gözyaşları zümrüt karası gözlerini öylesine parlatıyordu ki..
Uçurtması göklere süzülen bir çocuk kadar mutluydu Mehmet..Öylesine tasasız, öylesine umut dolu..Babası..Onun babası Feride'yle evlenmesini istiyordu..Bir yuva kurmalarını istiyordu..
Elleri oturduğu koltuğa yaslanmış, kahkahalar ata ata mahallede koşturmamak için kendisini zor tutarken, bir an sonra bakışları ağzı açık kalmış, yüzünde şoka girmiş gibi bir ifadeyle babasına bakan kıza takıldı. O an pare pare çözülmeye başlayan aklı sevimsiz bir yaşlı nine gibi parmağının ucuyla kalbini dürtmeye başladığında yanaklarına batan kahkahalar kuytulara saklanırken, göğsüne atılan hayali yumruklar sızlamaya başladı..
Ne..Ne yapıyordu böyle Mehmet? Ne için seviniyordu? Hele ki babası ne yapıyordu şimdi? Ne hakları vardı buna?
Saniyelerden dakikalara dönen sessizlik, gerçekliğin genç adamın suratına bir tokat misali çarpmasıyla son bulurken "Ben.." diye mırıldandı kalbiyle aklı arasında kalakaldığı çaresiz bir ikilemin ortasında..Kendi içinde yaşadığı mutluluğun binde birini bile Feride'de görememek umutlarına bir balyoz darbesi gibi inerken, bu defa umutsuzlukla göz pınarlarında biriken yaşları saklamak istedi kuytulara..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
El Gibi
RomanceBir kahramanını kaybettiği an da diğerini bulan yaralı bir kuştu Feride..İlk acıyı çok erken tadan çocuk kalbi hep eksik hep burukken bir tek gülümsemesi eksik kalmazdı gözlerinde..Kalbinde akıttığı tüm gözyaşlarını gözlerindeki gülüşe saklarken kim...