Zil çaldı.
İkinci dersde bitmişti. Aslı hocalarla konuştuğu için ona kendimi anlatamamıştım ve şuan sıra bendeydi. Yanıma geldi
"Bu tenefüs kurtuluş yok" dedi. Onayladım ve bahçeye çıktık. Banka oturduk. Ve başladım.
"Geçen yaz annemleri bir trafik kazasında kaybettim. Teyzemle yaşıyorum. O olaydan sonra çok değişti. Eski, yerinde duramayan İmge gitti ve yerine böyle biri geldi. Eskiden okul çıkışlarında arkadaşlarımla hangi filme gidecegimizi planlıyorduk. Ama şimdi ise hafta sonlarınds bile evden çıkmak istemiyorum. En sevdiğim renk yok. Her rengi severim. Ben kendimim ve insanlar ne söylerse söylesinler, hangi şartta olursam olayım bundan vaz geçmem. Eski arkadaşlarımın çoğuyla konuşmuyorum. Eskileri hatırladıkça içimde bir yerlerde yumru oluşuyor. Ne yapacağımı bilemiyorum ve bu beni daha da çıkmaza sokuyor."
Aslında daha fazla konuşup içimdeki tüm sıkıntılarımı Aslı'ya anlatmak istiyordum ama gözlerinin dolduğunu görünce sustum. "Özür dilerim" diyebildim sadece.Sarıldı bana.. Sonrada sınıfa çıktık.
Hocalar gelip gidiyordu derslere. Bir düşüncedir almıştı beni yine. İnsanlar ne kolay hayatlarımıza giriyorlar öyle değil mi? Onlara ne kal demeye gücümüz yetiyor, ne de git demeye. Çaresizce izliyoruz sadece bizi nasıl uçuruma yuvarladıklarını. Belkide Mete de öyle biriydi. Belki de beni uçuruma yuvarlayacaktı. Kendi uçurumuna.
Yine bir öğretmen geldi. Sıkılaya başlamıştım 3. günden. Adam konuşmaya başladı.
"Çocuklar ben beden öğretmeniyim, adım Can. Ba..." bir şeyler daha diyecekti ki biri sözünü kesti.
"Hocam, sınıflar karma olacak mı?" Bunu anlamamıştım. Burada sınıflar karma mı oluyordu?
"Belli değil" dedi Can Hoca. Atladım hemen "Nası yani, bu okulda karma yapıyolar mı?" diye sordum. Hoca güldu ve "Evet, ama haftaya" dedi.
Ne tepki vereceğimi bilemiyordum. Karma olursak Aslı'yla ayrılabileceğim için üzüleyim mi yoksa Mete'yle aynı sınıfa düşüp işimi kolaylaştıracağım için sevineyim mi bilemedim. Birden Utku arkasına döndü ve "Bu harika.. Sen ben ve Mete aynı sınıfta olacağız" dedi. Haince gülüyordu. Bende alaylıca güldüm ve "Yaa peki nasıl olacak bu' diye sordum.
"Boşver. Ama öyle olacak" dedi. Aslında böyle bir şey yapabiliyorsa Aslı'yla aynı sınıfa düşmemi de sağlayabilirdi. Bunu kesinlikle konuşmalıydık.
Yine tenefüsteyiz ve kantine gidiyoruz. Bu tenefüsün farklı yanı eğer Mete'yi görürsem çekinmeden naber diye sorucak olmam.
Aslı'nın dürtüşleriyle irkildim. Bana Mete'yi gösteriyordu. Evet, ona her şeyi anlatamadığım için kendimden nefret ediyorum ama işin sonunda Umay var. Aslı'yı gerçekten seviyorum ama şimdilik sadece Mete'den hoşlamdığımı sanması daha iyi olacaktı. Kantinde oturuyordu ve etrafında boş masa yoktu! Tüm kızlar etrafını sarıyordu resmen ama o bakmıyordu. Bu garipti. Gerçekten de garipti. Ayrıca benim olayları bu kadar çabuk hazmetmem de garipti ama sanırım bunun sebebi annemle babamı kaybetmemdi. Mete'de olan gariplik ise Umay'la bile birlikte olup etrafındakilere bakmıyor olması. Etrafında gerçekten de güzel sayılabilecek kızlar vardı ama o bakmıyordu.
METE
Kantinden içeri girdiğinde sanki bir an içeri ışık süzülür gibi oldu. Bu elbise gerçekten de çok yakışmıştı ona. Etrafımdaki orspulardan yanımdaki masalardan birine oturamıyordu sanırım. Kalabalıktı etraf. Bir sürü kız vardı ama o farklıydı. Benden etkilendiğini anlayabiliyordum ama şuana kadar bir çabasını da görememiştim. Her ne kadar bunları bilsemde ve her ne kadar onu ben de istesemde bunu ona yapamazdım. Beni tanımıyordu ve kesinlikle tanımamalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
U-KA-LA
RomanceBence her şeyin en kötü yanı onu kaybetmem değildi. Kendimi kaybetmemdi.