Küçükken ölümün ne olduğunu tam olarak çözemediğim zamanları hatırlıyorum. Birileri ölür ve yakınları yas tutar, ağlar. Zamanla acılarını daha az hatırlarlar ve sonrasında ise... Ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Mete Amerika'ya gideli 1 ay kadar olmuştu ve halâ toparlayamamıştım.
Düşünüyorum da, ölüm acısı hissetmemiz için ortada ölen birilerinin olması gerekmiyor. Şuanki üzüntümün annemlerin vefatında duyduğum üzüntüden daha baskın olduğunu düşününce kendimden utanmaya başlıyorum. Ama halâ alışabilmiş değilim ve bu durum ne kadar sürecek bilmiyorum.
Evime yakın olan okuluma bile o kadar uzun uzun yürüyordum ki... Yaşama hevesi alınmış adımlarla...
Bu süreçte Çınar'la inanılamayacak kadar iyi olmuştuk. Sanırım onu hiç olmayan abim gibi ya da yine hiç olmayan bir kuzenimmiş gibi seviyordum.
İlk günlerde gelip beni evden zorla okula götürüyordu ve eğer böyle yavaş yürümeye devam edersem yeniden buna başlayacağına eminim.
Ya Mete...
İlk başta öyle kızgındımki ona... Gidişi... Ve en kötüsü bu kararı benimle alması gerekirken en son bana söylemesi.
Ama şimdi durum öyle değildi. İçimde yüksek miktarda bir ağrı vardı ve artık sinirli değildim. Sadece kırgınlık...
Okuldan içeri girmemle Çınar'ın yanıma gelmesi bir oldu.
"Günaydın aylak." Çınar ve beni neşelendirme çabaları...
"Aylak mı?" diye sordum birden ve aklıma Mete'nin bana ukala prenses dediği gün geldi. Öyle tatlıydı ki...
"Evet aylak. Hiç mi The Walking Dead izlemiyorsun? Türkçesiyle Yürüyen Ölüler. Senden farkları yok." Aslında bu konuda ona katılıyorum çünkü bencede yürüyen bir ölüden farkım kalmadı.
"Çınar gerçekten hiç keyfim yok." Bir banka oturdum ve yanıma gelmesi bir oldu.
"Ne zaman keyfin oldu ki? Mete böyle olacağını tahmin etseydi, eminim gitmezdi." Gitmezdi öyle mi?
Önce yüksek sesle ve alaycı bir tavırla güldüm.
"Tabi, gitmezdi. Çınar, o biliyordu! Ben onunla konuştum ve giderse yaşayamayacağımı o kadar belirterek konuştum ki! Ama o! O ne yaptı?"
Tutamadığım gözyaşlarımla sanki her şey onun yüzünden olmuş gibi Çınar'ı suçluyordum.
"İmge.."
"Çınar, özür dilerim. Yaşadıklarımın acısını senden çıkarıyorum ama... Yapamıyorum. Yokluğu... Çok zor!" Kafamı omzuna yaslamış ağlıyordum. Onu gerçekten de abim olarak görüyorum.
"Yaşadıkların zor ama... Bilmiyor musun ben Mete'ye hiç 'gitme' demedim."
"Ne!" Kafamı omzundan kaldırmıştım. "Çınar sen ne dediğinin farkında mısın? Mete seni dinleyebilirdi, belki de..."
"Evet, belkide gitmezdi ama gitmeliydi. O yüzden hiçbir şey demedim. Yıllardır o ne yaşadıysa bende yaşadım ve... Bu... Gerçekten çok zor."
"Krize girince neler yapıyordu?"
Krize girince neler yapıyordu? Bu soruyu ilk defa sormuştum. Neden daha önce merak etmemiştim ki?
"Etrafında ne varsa yerlebir ediyordu. Bağırmaları... Ağlayışları bile... Öyle zordu ki"
"Ama sen onunla yaşamayı seçtin"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
U-KA-LA
RomanceBence her şeyin en kötü yanı onu kaybetmem değildi. Kendimi kaybetmemdi.