Okulun bitmesine bir ders kalmıştı. Bugün yaşadıklarım bana çok fazlaydı. 18'sine yeni girecek bir kız için gerçekten fazlaydı.
Yeni anne-baba, yeni insanlar, yeni hayat, yeni yüzler, yeni arkadaşlar...
Okulda olan olaylar aklıma geldikçe hem kızarıyor, hem sinirleniyor, hem de Kuzey'den tiksiniyordum.
Nihayet zil çalmıştı, eve gidecektik ama biraz yürümek bana iyi gelecekti.
Okul bahçesinden çıkıyordum ki bir el beni durdurdu. Dengemi kaybettim, yere düşecektim ki o el yine beni tuttu.
Yeşil gözlerim koyu mavi gözlerle buluştu. Kuzeydi bu. Anlamıyorum ama onu görünce kalbim ritmini değiştiriyor, elim ayağım birbirine dolanıyor, yüzüm kızarıyor ve tuhaflaşıyordum.
Bunlar yine teker teker oldu. Sonunda kendime geldim ve güçlükle ayağa kalktım. Kuzeye sinirli bakışımı attım.
"Napıyorsun be?"
"Eve gidiyoruz, arabaya bin"
Sesi sakinliğini gösteriyordu.
"Yürüyeceğim ben, sen git."
"Yağmur bin şu arabaya.Yoksa yine Oğuzcan tarafından sıkıştırılmak mı istiyorsun?"
Bu sefer çok sinirlenmiştim. Neredeyse gözlerimden ateş fışkırıyordu.
"Senin sürtüğün olarak tanınmaktan iyidir, hem tatlı çocuk. Tüm okul bi ona bir de sana aşık. Seni bilmem ama o tatlı ya."
Sinirlenmişti. Kıskanmıştı ya da Oğuzcandan üstün olmadığını duymak onu kızdırmış olabilirdi.
Dişlerinin arasından tısladı.
"Geliyor musun, gelmiyor musun?"
Yağmur başlamıştı ve ben çok çabuk hasta olur, geç atlatırdım. Ama bendeki bu inat kimsede yoktu. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi o arabaya binemezdim.
"Gelmiyorum!"
"İyi umrumda değilsin, keyfin bilir, ne halin varsa gör!"
İyi umrumda değilsin, keyfin bilir, ne halin varsa gör. İyi umrumda değilsin, keyfin bilir, ne halin varsa gör. İyi umrumda değilsin, keyfin bilir, ne halin varsa gör. İyi umrumda değilsin, keyfin bilir, ne halin varsa gör
İç sesim bana "ses kes!" diye bağırmasa hala bu düşünceleri beynimin bir köşesine iterdim. Ama ne yazık ki iç sesim el vermiyordu. İç sesim bile sorunluydu.
Yağmur şiddetini artırmıştı. Ve nihayet gözyaşlarımı serbest bıraktım. Bir süre hıçkıra hıçkıra ağladım.
Biraz olsun sakinleşince cebimden telefonumu çıkardım ve Aras'ın numarasını tuşlamaya koyuldum.
Aras benim çocukluktan beri her anımda olan en yakınımdı. Aramızda abi-kardeş ilişkisi gibi bir ilişki vardı. Ya da ben öyle olmasını istiyordum.
Birbirimize güzel sözlerle hitâp ederdik ve çoğu kişi bizi sevgili zannederdi.
"Alo?"
"Alo Aras benim, Yağmur."
Derin bir 'ooh' çekti. "Nihayet kızım ya. Meraktan öldüm. Yetimhaneden almışlar seni. İyi misin şimdi meleğim?"
Onun sesini, şevkatli bakışlarını özlediğimi fark ettim.
"İyi değilim hayatım. Bir adres vereceğim gel de beni oraya götür, lütfen."
...
Yaklaşık yarım saat sonra Aras ve arabası göründü. Durumları gayet iyiydi. Hemen arabadan indi ve yanıma geldi. Sıkı sıkı sarıldı, öptü ve arabaya oturttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ÖTESİNDE
RomanceKaranlığın ötesindeki, karanlık insanlar. Karanlığın içinde kaybolmuş, hapsolmuş, tükenmiş, her şeyi elde edebilecek karanlık bir oğlan; ve masum, hayatındaki herkesi kaybetmiş, sevgi yokluğu çeken bir kız. Ve karanlık hayatları...