20- Çığlık

315 3 0
                                    

Yağmur beni terk etmişti. O da annem gibi, babam gibi, Farah ve diğerleri gibi beni terk etmişti işte.

Belki benden artık nefret ediyordu, beni görmek dahii istemiyordu ama , ben onu çok seviyordum; itiraf etmeliydim ki Yağmur'a olan sevgim, Farah' olan sevgimden daha fazlaydı.

O benim masum meleğimdi. O hayatta tek güvendiğimdi. Onu seviyordum.

Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı, ama her şeye rağmen Batu yanımdaydı. Tek dostum yanımdaydı.

Batu'nun yanında sayıklamaya başlamıştım bile.

"Ben onu çok seviyorum Batu. Ben onsuz yapamam."

"Yağmur geri gelecek Kuzey, o seni çok seviyor abi."

"Beni terk etti o. Herkes gibi o da gitti. Bak o da beni yarı yolda,  bi başıma bıraktı."

Kriz yine kapının eşiğindeydi. Başım ağrıdan resmen çatlıyor, gözüm hiçbir şey görmüyor, kafamın içindeki sesler gittikçe artıyordu.

Batu duvara bir yumruk geçirdi.  Benim bu halime dayanamıyordu.

"Kuzey kendine gel. O illeti sana vermeyeceğim. Hadi düzel."

Aldığım ve zor verdiğim nefeslerin ardı arkası kesilmeyince hemen mekanın en illet yerinden bana o illetleri temin etti.

Ama beni kendi halime bunlar da getirmemişti, benim bunlara ihtiyacım yoktu. İhtiyacım olan tek şey masum sevgilimdi.

- YAĞMUR'DAN -

Kuzey ile yollarımızı artık ayırmıştık. Birbirimizi görmüyorduk bile. Evden ayrılmıştı. Bazı ihtiyaçları için üç kez eve gelmişti ama üçünde de karşılaşmamıştık.

Bu benim için iyi bir şey mi kötü bir şey mi bilemiyordum.

Kuzey hayatımdan gitmişti; evde, kalbimda kocaman bir boşluk vardı. Ben onu ilk günkü gibi seviyordum; ama bir o kadar da nefret ediyordum.

Çalan telefonum yüzünden düşüncelerimi yine göz ardı ettim.

Kim: Batuhan Kılıç

"Alo?"

"Hemen Fazey'e gel, hemen!"

Telefonu suratıma yeniden kapattı.

İçim daralmaya başlamıştı bile. Kesin Kuzey'e bir şey olmuştu.

Sırt çantamı bi hamleslde sırtıma taktım ve koşar adımlarla Kuzeyin mekanına doğru ilerledim.

Yoldan bi taksi çevirdim. Bugün karne günüydü,  hiç halim olmadığından şoförü göndermiştim karne almaya. Ve bu yüzden taksi ile gitmem gerekecekti.

Adı saçma olan Fazey'in -Kuzey'in mekanı- büyük kapısını açtım ve içeri daldım.

Daha doğrusu dalacaktım ki kapının önündeki izbandut kılıklı adamlar beni tek hamlede ileri fırlattılar.

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz hayvanlar? Kuzey'e söyleyip geberttiricem ulan sizi."

Adamlar inadına yapar gibi ellerini karınlarına koyarak gülmeye başladılar. Ve biri gülmesini zar zor yarıda keserek bana laf yetiştirmeye başladı.

"Güldürdün velet. Fiziğin, yüzün falan güzel diye Kuzeyin seninle mi uğraşacağını sanıyorsun? Güzelim, içeride senin gibi binlerce sürtüğü var Kuzeyin."

Öteki de konuşmaya atladı.

"Uza güzelim."

Büyük kapı açıldı ve içeriden Batu çıktı.

"Yağmur gel. Beyler bu Kuzeyinki. Sürtüğü değil."

İçeri neredeyse koşarak girdik.

Kuzeyin mekanına daha önce hiç gelmemiştim ve siyah ve bordo renklerinde düzenlenmiş olan odanın en köşesinde dizlerini kendine çekmiş, gözleri ve burnu kıpkırmızı, ten rengi bembayaz olmuş, önünde de uyuşturucu olan Kuzey'i gördüm.

Duvara gözlerini dikmiş, susuyordu.

Onun susmalarını sevmiyordum, hatta hiç sevmiyordum. Onun susmaları çok can yakıyordu.

İçeri girdim, Kuzeyin tam önüne oturdum.

Kendimin bile zor duyduğum bir sesle konuşmaya başladım.

"Kuzey?"

Yüzüme bile bakmadı.

"Kuzey! Sessiz halini sevmediğimi biliyorsun, konuş benimle."

Gözlerini duvardan ayırdı ve benim gözlerimle buluşturdu.

"Seni özledim."

Sesini o kadar özlemişim ki canım yanmadı değil.

Konuşmaya devam etti.

"Sesini özledim.

Bakışlarını özledim.

Seni öpmeyi özledim.

Portakala benzeyen kokunu özledim.

Beni acemice öpmeni özledim.

Kıskanmanı özledim.

Sana sarılarak huzurluca uyumayı özledim.

Be-ben seni özledim Yağmur."

Elini yanağıma getirdi, yanağımda gezdirdi.

"Beni malın olarak mı görüyorsun?"

Konuşamayacak halde olduğunu anladım. İnat etmenin bize bir faydası yoktu.

Ona yaklaştım, bir elimi onun ensesine götürdüm. Diğer elimle de saçlarını karıştırmaya başladım.

Nefesi yavaş yavaş duyulmamaya başladı.

Dudaklarımı onun dudaklarıyla buluşturdum. Sertçe öpmesini bile özlemiştim.

Bana karşılık vermedi, veremedi. Onun en hoşlandığı şeyi yapmaya. karar verdim. 

Alt dudağını ısırdım, dilimi ağzının içinde gezdirmeye başladım. Ama bana karşılık vermedi. Hırıltılı sesler çıkarmaya başlamıştı.

Batu onun kötü olduğunu anlayınca hemen yanına çöktü ve ona o iğrenç şeyleri vermeye çalıştı.

Ama ne yazık ki çok geçti, her şey için. Kuzeyin başı elime düştü, gözlerimin içine derin derin baktı ve gülümsedi.

Onun gamzelerine gömün yaa beni, yerim.

"Seni seviyorum Kuzey."

"Galiba çok geç Yağmur, seni seviyorum."

Derin bir nefes aldı ve devam etti.

"Seni, en çok sevdiğimi unutma meleğim."

Çığlık attım, kendimi daha fazla tutamadım ve ağlamaya başladım. Bir kez daha çığlık attım.

"Çığlıkların arasında kayboluyorum sevgilim. Sen çığlıklarının arasında kaybetme kendini, orası çok kalabalık; birbirimizi bulamayız."

Ve devam etti.

"Karanlıkta kaybetme bizi."

KARANLIĞIN ÖTESİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin