31- Final Part 2

263 0 0
                                    

Yağmur yağıyordu. Yağmurlu günlerden hiç hoşlanmazdım. Annemi yağmurlu bir günde kaybetmiştim. Babam yağmurlu bir günde beni terketmişti. Üvey- annem yağmurlu bir günde ölmüştü.

Ve hayatımın erkeğini de yağmurlu bir günde karanlığa itmiştim.

Eve zar zor kendimi atmıştım, gözüme uyku girmemişti. Ağlamaktan gözlerim şişmişti. Zaten olanları düşününce yine deliriyordum.

Kuzey, dediğine göre bir hata yüzünden annemi öldürmüştü. Evet annemin katili hayatımın aşkıydı! Ve beni kandırmıştı. Üvey- annem sandığım kişi aslında Kuzey'in öz annesiymiş. Neden böyle bir şey yaptığını bilmiyordum. Üvey- babam da onun öz babası oluyordu.

Peki neden üvey- babama 'amca', üvey- anneme de 'yenge' diyordu? Bunu öğrenmek bile istemiyordum.

Annemin, hayatımın, geleceğimin, duygularımın katiliydi o. Ama benim ondan başkasına da ihtiyacım yoktu. Ona ihtiyacım vardı, katilime. Ama ondan uzak durmasını bilecektim.

Karnıma aniden giren sancı ile haraketlerim yavaşladı, üzerime bir ağırlık çöktü. Evet minik maymun geliyordu!

Telefonumu elime aldım ve Büşra'yı aradım.

Açmıyordu, açmalısın Büşra!

Tekrar,tekrar aradım. Nihayet açtı.

''Yağmur..'' sesi acı çekiyormuş gibi çıkmıştı. İçimden bir şeylerin koptuğuna emindim.

''Hemen Batu'yu da al, bana gel. Minik maymun geliyor!''

Büşra  o kadar telaşlanmıştı ki, ben bile o kadar heyecan yapmamıştım.

''Bak sakin ol Yağmur. Derin derin nefes al, sakın haraket etme. Ay dur yetişeceğiz şimdi. Sen sakin ol!''

Telefonu kapatmamamı söylese de kapattım. 

Aslında ben de heyecan yapmıştım. Minik maymun beni bu hayata bağlayan tek şey olacaktı. Kuzey gitmişti evet, o çocuğunu göremeyecekti. Evet ona bebeğimizi göstermeyecektim. Miniğim doğduğunda ona gerçekleri anlatmayacaktım. Belki 'baban öldü.' derdim. Ama babasının iğrençliklerini anlatıp ondan nefret etmesini sağlayamazdım.

Büşra ve Batu yaklaşık 10 dakikaya kalmaz geldiler. Hemen beni Batu'nun arabasına bindirip en yakın hastaneye götürdüler. 

Doktorlar beni 'doğumhane' yazısının oraya yetiştirmeye çalışırken Batu ve Büşra'dan son bir şey istedim.

''Kuzey'in haberi olmayacak. O asla bu bebeği görmeyecek. Lütfen söylemeyin, lütfen.''

Doktor bana birkaç moral verici söz söyledikten sonra gerginliğim azalmıştı. Ama hala korkuyordum. Birden doğumhanenin kapısı açıldı; içeri kimin girdiğini göremiyordum. Çünkü bu doğum acısına dayanamayacağımı anladıkları için doktorlar bana doğumdan önce ilaç teemin etmişlerdi.

Bu kokuyu nerede görsem tanırdım. Elimi tuttu, destek verircesine dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Onu gücümün yettiği kadar ittim. 

Evet, evet kuzeydi bu. Onu istemiyordum. O, mezarlıkta gerçekleri itiraf ettiği gün bitmişti benim için. Ben o gün; Kuzey'i, hayallerimi, duygularımı, geleceğimi, 'aşkımı', güvenimi o mezarlığa, o mezara gömmüştüm. Bitmişti benim için, Kuzey ölmüştü benim için.

''Onu buradan çıkarın!'' diye bağırdım.

''Kuzey Bey, lütfen. Eşiniz dışarı çıkmanızı istiyor. Onu yormayalım.''

'Eşiniz.' 

Ne hoş bir kelimeydi ama. Böyle saçma olaylar olmasaydı Kuzey benim 'eşim' olabilirdi, olmadı, olmayacak.

Batu ve Büşra Kuzey'e haber verdikleri için bir kez daha kızdım onlara, kendime. 

Kuzey buğulu gözlerle doğumhaneden çıktı. Böyle olması gerekiyordu. 

Üzgünüm.

Hayır, hayır! Üzgün olması gereken oydu! Benim hayatımı berbat ettiği için o üzülecekti. Beni, bebeğini göremeyeceği için o üzülecekti. Bebeğinin kokusunu içine çekemeyeceği için, onun minik ellerini öpemeyeceği için, ona oyuncaklar alamayacağı için, 'baba' diyişini duyamayacağı için, gülümsemesini göremeyeceği için o üzülecekti! Üzülmesi gereken taraf oydu. 

Minik maymun bana gelecek vaadediyordu. Mutlu olmamı sağlayan tek varlık artık oydu.

Doğum acılarla nihayet bitmişti. Evet benim miniğim de dünyaya gelmişti. Sağlıklı olduğunu söylemişlerdi.

Doktor elinde sarılı olan miniğimle yanıma geldi.

''Tebrik ederim Yağmur Hanım. Doğum çok sağlıklı geçmedi aslında. Ama kızınızın da sizin kadar inatçı olduğunu gördük, tebrikler.''

''Kızınız.''

Doktor meleğimi kucağıma verdi, evet o melekler kadar güzeldi. İtiraf etmeliyim ki gözleri babasına benziyordu, saçları bana. O masumdu. O benim meleğimdi.

''Hoşgeldin miniğim.''

KARANLIĞIN ÖTESİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin