Kuzey'in ne dediğini anlamıyordum. Aslında anlıyordum da anlamamazlıktan geliyordum.
Kuzey benim için farklıydı; herkesten farklıydı. O tuhaf bir çocuktu. O belki ruhsuzdu ama sevebilirdi, belki onunla siyahın içindeki beyaz olabilirdik. Onunla mavi ve beyaz olabilirdik. Onunla gökkuşağı ve yağmur gibi olabilirdik. Onunla 'biz' olabilirdik.
''Yağmur ben...''
'' Sen ne?''
''Neyse.''
''Söyle, lütfen!'',
''Ben bir kere aşık oldum evet, ama bu seferki farklı. Aşk değil bu, biliyorum. Ama küçük bir hoşlantı da değil. Tutku bu, sevgi bu. Bu, bu tarif edilemez bir şey.''
''Kime aşık olma aşamasındasın?, anlamadım.''
''Batu'nun kardeşi Gökçe'ye.''
Kafamdan adeta kaynar sular boşaldı. Sıcak sıcak terliyordum ve duyduklarım beni kahrediyordu. Her zaman her olaya bile benimle birlikte göğüs geren iç sesim bile yoktu. Zaman yavaşladı, dünya durdu sanki. Kızardım, kızardım. Zorla yutkundum ve devam ettim.
''Söylesene Gökçe'ye o zaman.''
''O çok masum. Hatta tanıdığım en masum insan, onu yıpratamam, o benimle olursa bembeyaz hayatı siyahlaşacak, kararacak. O benimle birlikte tükenecek.''
''İlginç'' dedim ve sustum. Kelimeler boğazımda düğümleniyordu. Ben Kuzey'i seviyordum, o bir başkasını. O masum olanı sevmişti, ben karanlığı.
''Eve gitmek istiyorum'' dedim fısıldarcasına. Sesim çaresiz çıkıyordu ve konuşamıyordum.
''Akşam üzeri gideriz.''
Kafamı salladım. Oturduğu yerden kalktı ve dış kapıya doğru yürüdü.
''Akşama doğru gelirim, bir yere kaybolma.'' sesi tuhaftı, çaresizdi.
- KUZEY'DEN -
Kafa dağıtmak için her zamanki gibi ya canımı ölesiye yakmaya ya da zevk almaya ihtiyacım vardı.
Nehir'i aradım.
''Nehir neredesin?''
''Evdeyim, ne oldu?''
''Söyleyeceğim yere gel, aynı şeyleri yapacağız, ihtiyacım var.''
''Niye, Yağmur sana zevk vermiyor mu? Gelemem kusura bakma.'' diyerek telefonu kapattı.
Ben sana ne yapacağımı biliyorum, acıdan kıvranacaksın altımda sürtük. Sinirlerime hakiim olamadım ve Yağmur'u orada bıraktım ve şehire, Nehir sürtüğünün yanına gittim.
Kapı zillerine basma gereği duymadan kapıyı kırdım ve Nehir'i evden çıkarıp mekana götürdüm.Nehir rahat bir kızdı. Babası Nehir'e karışmazdı. Annesi zaten onun gibi bir sürtüktü.
''Ne yaptığını sanıyorsun?''
''Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun? Benim sürtüğümsün, sen bir sürtüksün! Unutma ve ona göre davran.''
''Sana aşığım Kuzey ve senin gözün o kızdan başkasını görmüyor.''
'' Evet ondan başkasını görmüyor. Evet çünkü ben ona aşığım.''
'' Farah'ı bu kadar çabuk mu unuttun? Daha öleli 3 yıl oldu.''
''3 yıl az mı? Farah'ı unutmadım, asla unutmam. O ilk'im. Ama Farah'ı bana unutturacak bir kız var.''
Mekana giriş yaptık. Kafamla kapıdaki görevlileri selamladım. Mekan benim olabilirdi ama kafa ile selamlama kuralı her zaman geçerli kalacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ÖTESİNDE
Roman d'amourKaranlığın ötesindeki, karanlık insanlar. Karanlığın içinde kaybolmuş, hapsolmuş, tükenmiş, her şeyi elde edebilecek karanlık bir oğlan; ve masum, hayatındaki herkesi kaybetmiş, sevgi yokluğu çeken bir kız. Ve karanlık hayatları...