"Artık yalnız kaldığımıza göre, sanırım ne yapmaya çalıştığını açıklayabilirsin Murat."
"Bak biliyorsun, o kötü olanlardan. Kaldı ki, tüm anlattıkları da bunu doğruluyor. Sakladığı paradan bahsederken, bakışlarında ve onda tehlike sezinledim. Sana zarar vermesini göze alamazdım. Ona en kolay şekliyle yardım edeceğiz ve yolumuzdan çekilmesini sağlayacağız."
"Sanki yaşamayı çok istiyormuşum gibi. Ayrıca adamın bahsettiği şeylerde riskli. Bu durumda her türlü hayatım tehlike altında."
"Hayır. Merak etme. Bu durumun altından birlikte kalkacağız. En azından karısı anlayışlı, sorunsuz bir kadına benziyordu. Bu adamla nasıl evlenmiş, hayret verici doğrusu..."
"Haklısın. Aynı şeyi bende düşündüm. Uyumlu biriydi. Konuşma beni geriyordu. Fakat kolay atlattım. Yani öyle umuyorum. İnşallah atlatmışımdır. Bu arada ben tüm kötü ruhlarla bu şekilde sorun yaşamaya devam mı edeceğim?"
"Problem çözülene kadar evet. Bir zaaflarını bulmak lazım. Bu şekilde, seni rahatsız edemezler. Yanaşmaya çalıştıklarında, boşluklarından faydalanır, kendimizden uzaklaştırırız. Tabi her ihtimale karşı, her zaman dikkatli olmalıyız."
İki genç, bir süre sohbet ettikten sonra, Kerim günün yorgunluğunu üzerinden atabilmek için yatmaya gitti. Aklı karma karışık olmasına rağmen, öylesine yorgundu ki, uzunca bir süredir ilk defa, kâbus görmeden rahat bir uyku çekti. Sabah uyandığında keyfi yerindeydi. Yeni çalışma gününe hazırdı. Giyindi. Patronu Yunus, ona birlikte kahvaltı yapabileceklerini söylemişti. Bu fikir ona da mantıklı geldi. Zira bu şekilde biraz daha fazla uyuyabilmişti. Murat onu bekliyordu. Uyandığında ilk gördüğü yüzün can dostu olması ona iyi geliyordu.
"Günaydın dostum."
"Günaydın Kerim. Gitmeye hazır mısın? Anca yetişiriz."
"Evet hazırım. Hadi çıkalım."
İkili, birlikte evden çıkarak, kafeteryaya doğru yürümeye koyuldular. Dükkâna vardıklarında, Yunus her zamanki gibi temizlik yapıyordu. Kerim selam vererek, temizliğe yardım etmeye başladı. İlk müşteriler gelmeden birlikte muhabbet eşliğinde, hoş bir kahvaltıda yaptılar. Ve gün, tüm koşuşturmacasıyla başladı. Murat, arkadaşını uzaktan seyrederek zamanını geçiriyordu.
Öğlen saati servisi başladığında, içeri Tahsin girdi. Kerim yoğun olduğu için bu durumu fark edemedi. Murat Tahsin'i görür görmez kolundan tuttu ve onu dışarı çıkardı.
"Ne arıyorsun burada?"
"Ne mi arıyorum? Dün konuştuğumuz meseleyi halletmek için geldim."
"Biz seninle böyle mi konuştuk? Akşam iş çıkışı gelecektin. Onu iş saatinde rahatsız, huzursuz etmek yoktu."
"Şu korumacı tavrın, beni çok germeye başladı inan."
"Senin vurdumduymaz tavrında beni geriyor. Yeter artık. Şu an istese bile çıkamaz veya seninle konuşamaz. Ne bekliyorsun? Mesai saatinde, bir ruhla konuşmasını mı? Şimdi git ve akşam gel."
"Tamam, yeter. Kısa kes. Gidiyorum. Akşam döndüğümde, gidip parayı alacağız unutmayın."
"Ben Kerim'le konuşurum."
Tahsin, her geçen gün biraz daha saldırgan ve tahammülsüz birine dönüşüyordu. İstediğini yaptırmaya başlayalı ve para lafı ortada döneli ne kadar tehlikeli olabileceği, gözlerinden okunur olmuştu. Murat'ın yanından ayrılırken, bir arabanın camlarını indirdi. Herkes gürültünün olduğu yere doğru baktı. Elbette Kerim'de. Tahsin amacına ulaşmıştı. Zira niyeti Kerim'i korkutmaktı. O tarafa doğru baktığında, Tahsin ona pis bir gülümsemeyle, göz attı. Bu açık bir gözdağıydı. Kerim oldukça gerilmişti. Murat ani gelen bu hareket karşısında, şaşkına döndü. Herhangi bir şey yapması mümkünde değildi. Artık çok geçti. Kerim görmüştü. Seke seke kapıya koştu ve Murat'ın yanına çıktı.
"Neler oluyor burada?"
"Tahsin densizi seninle konuşmaya geldi. Onu gönderdim. Senin onu görebilmen içinde, gövde gösterisi yaptı. Aldırma."
"Ne söylemeye gelmiş yine?"
"Akşam iş çıkışı, paraları almaya gidecekmişiz."
"Şu olup bitene inanamıyorum. Huzurla uyandığım günün, böyle devam etmesine şaşırmamam gerekirdi. Ben nasıl tüm gün mutlu, huzurlu geçirebilirim ki? Bu mümkün olmazdı zaten."
" Bir an önce olup bitmesi, emin ol daha iyi olacak. Yanında ben olacağım. Üstesinden geleceğiz."
Kerim, dükkâna dönerek mesaisine devam etmeye başladı. Bu arada gün içinde rastladığı sinirli müşterilerde onu fazlasıyla kızdırmıştı. Hatta dayanamayarak, kendisinin çok ağır servis yaptığını söyleyen bir müşteriyi azarladı. Yunus yeni elemanındaki bu ani çıkışların farkına varmıştı. Ama hiç kolay bir hayatı olmadığını bildiği için, görmezden gelmeyi tercih etti.
Akşam mesaisinin bitmesine yakın, Tahsin dükkânın önüne geldi ve kapıda beklemeye başladı. Beklemesi anlayışlı olmasından ötürü değildi. Gündüz, Murat'ında söylediği gibi, mesaideyken, Kerim'in onunla konuşması mümkün olamazdı. Tahsin'i gören Murat kapıya çıktı.
"Demek geldin. Biraz beklememiz gerekecek. Son müşteriler çıkmak üzere. Bizde bu arada ne yapmamız gerektiğini konuşuruz."
"Daha kaç defa anlatmam gerekecek? Gidip sakladığım yerden paraları alacağız ve o paraları kimseye hissettirmeden, karımla, metresim arasında bölüştüreceğiz."
Murat ve Tahsin konuşurken Kerim'in işi bitti ve onların yanına geldi.
"Ben geldim. Hadi ne yapacaksak yapalım ve bitsin. Bu meselenin bir an önce son bulmasını istiyorum. Yolda ayrıntıları anlatırsın."
"Tamam, hadi bir taksiye atlayalım. Gideceğimiz yer, buradan epey uzakta."
Murat ve can dostu, başlarına musallat olan kötü ruhla birlikte bir taksiye atladılar. Tahsin, Kerim'e taksiciye, oldukça hizbe bir mahalleye götürmesini söylemesini tarif ettirdi. Taksi hareket halindeyken de olayın ayrıntılarını anlattı. Genç her zamanki gibi, telefonun kulaklığını takarak konuşuyordu.
Muhite vardıklarında üçlü, taksiden indiler. Yürümeye başladılar.
"Gideceğimiz yer, benim yaşarken başkası adına sözleşme düzenleterek, kiraladığım bir dükkân. Paralar dükkânın kasasında duruyor."
"Peki, kapıyı nasıl açacağız? Kırmamı beklemiyorsun umarım."
"Hayır. Buna gerek yok. Anahtar dükkân kapısına asılı saksının içinde gizli."
"Sana inanamıyorum. O kadar parayı, bir saksıyla mı koruyorsun. Senin öldürüldüğüne şaşırmamak gerek."
Sonunda dükkâna varmışlardı. Kerim Tahsin'in tarif ettiği şekilde, saksının içinden anahtarı aldı ve kapının kepenklerinin kilidini açtı. Mekân oldukça havasız ve kasvetliydi. Işıkları yakmamaları gerekiyordu. Biri gelip, bir şey sorarsa başka bahane bulmaları icap ederdi.
Mümkün olduğunca sessiz hareket ederek, bir an önce işini bitirmeye koyuldu.
"Kasa nerede?"
"Kasa, şu rafların arka tarafındaki bölmede. Anahtarda, duvardaki tablonun arkasına bantlı duruyor."
Kerim, anahtarı tablonun arkasından söktü, çıkardı ve gösterilen yerdeki kasayı açtı. Kasanın içi deste deste para doluydu.
"Paraları, masanın altındaki çantaya doldur."
"Paraları bu gece veriyoruz değil mi? Kapansın bu mesele artık."
"Karımın parasını bu gece bırakabilirsin. Ama metresim bu saatte bardadır. Etrafı kalabalıkken vermemiz riskli olur."
"Ne yani, yarın tekrar mı geleceksin?"
"Yarın sabah, mesaiden önce hallederiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Dostum
ParanormalÖlümün dahi ayıramadığı iki dostun, sıra dışı duygu yüklü hikâyesi ... Kerim ve Murat'ın sayfalara sığdırılamayacak kadar derin dostluğu ve diğer tarafta Cemre'yle yaşadığı fırtınalı aşk yolculuğu... Oldukça severek yazdığım bu öyküyü, beğenerek...