Günlerden salıdır. Cemre Amerika'ya döneli tam iki ay olmuştur. Gençler arasındaki özlem artık dayanılmaz bir hal almaya başlamıştır. Vakit buldukça telefonla ve internetten görüşen sevgililer, birbirlerine dokunamamanın acısını çekmektedirler.
Kerim, iş yerinde Yunus'un sağ kolu olmanında ötesinde, ona bir evlat olmayı başarabilmiştir. Üstelik bu ikilinin çok önemli bir ortak noktaları daha vardır. Cemre'ye duydukları özlem. Geçen süre zarfında Cemre'yi kaçıran Tolga Karasu ve ortağı Cem'den bir daha ses soluk çıkmamıştır. Kerim, bu konuda oldukça serzeniş yaşamaktadır. Yapmak zorunda kaldığı o iğrenç iş ve Cemre'ye yaşatılan korkunun intikamını alamaması, onu çok sinir etmektedir. Fakat, o insanlarla uğraşmaya devam ederek, nefretlerini üzerinde toplamaktan da çekinmektedir.
Murat, arkadaşının yavaş ve emin adımlarla, normal bir hayata attığı adımları, mutlulukla seyretmektedir. Can dostunun yaşamındaki tek eksiklik, Cemre'yle aralarındaki mesafelerdir ve bunun ortadan kalkması, zamanla çözüme kavuşacak bir sorundur. Sorunu aştığı taktirde her şey harika olacaktır.
"Sevgilim. Bugün nasılsın?"
"İyi demek zorunda olduğumu biliyorum. Ama seni çok özledim Kerim."
"Bende seni çok özledim. Şu an kafana bunları takarak, derslerinden geri kalmanı istemiyorum. Zor olacağını ikimizde biliyoruz. Unutma, birbirimize duyduğumuz özlemin büyüklüğü, aşkımızdan kaynaklanıyor ve biz böyle bir aşka sahip olduğumuz için çok şanslıyız."
"Tıpkı babam gibi konuşuyorsun. Ondan replik aldığın o kadar belli ki."
Sevgililer gülümser.
"Peki, kabul ediyorum. Biraz etkisinde kalmış olabilirim. Tabi her kelimesinin altına imzamı atarım. Tamamen katılıyorum söylediklerime."
"Aşkım, gelmeme henüz çok zaman var ve ben sana dokunmayı, teninin tenime değmesini özledim."
"Emin ol, bunu bende çok özledim ve arzuluyorum."
"Hey yakışıklı, oralarda uslu duruyorsundur umarım."
"Sana inanamıyorum Cemre. Böyle bir şeyi aklından bile geçirmemelisin."
"Sakin ol. Sadece şaka yapıyorum. Sana çok güvendiğimi biliyorsun. Tabi bu kıskanmama engel teşkil etmiyor."
"Benim yaramaz sevgilim. Gözümün senden başka bir şeyi gördüğü varmış gibi konuşma."
İki genç aşık, her yeni gün benzeri konuşmalarla, zamanlarını doldurmaya, hasretlerini gidermeye uğraşırlarken, bir Pazar sabahı kafeteryaya bir kadın geldi. Bu kadını diğerlerinden ayıran özelliği ruh olmasıydı. Genç ve güzel kadın, hemen Kerim'in dikkatini çekti. Murat'ın dönüşünde, kendisine yolda selam veren o kadından beri, ilk kez bir kadın ruh görüyordu. Bu kadında geçen sefer gördüğü genç kadın gibi oldukça çekiciydi.
Dikkatlice Kerim'in yanına yaklaştı.
"Kerim bey. Merhaba. Ben Dolunay."
"Dolunay hanım. Şu an sizinle ilgilenemem, çalışıyorum."
Kerim, normalde gördüğü ruhları görmezden gelerek başından savmayı tercih ediyordu. Fakat bu kez gördüğü kötü bir ruh değildi ve çekiciliği, genç adamı bariz etkilemişe benziyordu. Onun kendisiyle ne konuşmak istediğini öğrenmek istiyordu.
"Çok haklısınız. Peki çıkmanızı beklesem. Çıkışta konuşsak, bir sorun olur mu?"
"Tamam. Akşam çıktığımda, konu her neyse konuşabiliriz."
"Teşekkür ederim. Size kolay gelsin."
Kadın, tıpkı içeri girerken olduğu gibi süzülerek, mekandan ayrıldı. Kerim'in gözleri istemsizce saate baktı. Bir an önce onunla konuşmayı arzu ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Dostum
ParanormalÖlümün dahi ayıramadığı iki dostun, sıra dışı duygu yüklü hikâyesi ... Kerim ve Murat'ın sayfalara sığdırılamayacak kadar derin dostluğu ve diğer tarafta Cemre'yle yaşadığı fırtınalı aşk yolculuğu... Oldukça severek yazdığım bu öyküyü, beğenerek...