Cemre, ertesi güne kadar, saatleri adeta iple çekmişti. Sevgilisini bir an önce görme arzusuyla yanıp tutuşuyordu. Bu sabah, babası Kerim'den önce dükkâna gitmiş ve kafeyi o açmıştı. Cemre, bir şeyler atıştırdıktan sonra hazırlandı ve evden çıktı.
Kerim, dükkâna gittiğinde babasını yanında Cemre olmadan görünce panikledi. Onun yalnız kalması hiç içine sinmemişti. Adamlar aleni gözdağı vermişlerdi ve o kavga olayından sonra çok sinirli görünüyorlardı.
Cemre, evden çıkıp yakınlarda bulunan kafeye doğru ilerlemek için karşı caddeye geçti. Yanında koyu renk bir araba durdu. İçinde bir adam ve bir kadın vardı.
"Afedersiniz, acaba Güzelbahçe'ye nereden gidebiliriz?"
Adresi soran kadın, Cemre tarif ettiği esnada, daha net anlamak bahanesiyle arabadan indi. Sokağın boş olmasını fırsat bilerek, genç kadını eterle bayılttı ve arka koltuğa yatırdı. Arabayı süren Tolga Karasu'nun ortağı Cem'den başkası değildi. Artık Ceren ellerindeydi.
Aradan iki saat geçti. Babası ve Kerim, Cemre'nin hala dükkâna gelmemiş olmasından huzursuz olmaya başladılar. En yoğun saatlerde bile ortalarda görünmemiş, dahası onlara haber vermemişti.
"Abi, ben dayanamıyorum artık. Müsaadenle aramak istiyorum. "
"Ara oğlum. Bende merak etmeye başladım. "
Kerim, cebinden heyecanla telefonunu çıkardı ve "aşkım" yazılı numarayı çevirdi. Telefon arka arkaya çalmaya başladı. Sonunda açıldı.
"Alo. Aşkım nerde kaldın? Seni merak etmeye başladık. "
"Bende aramanı bekliyordum koca adam."
Kerim'in bir anda kanı dondu. Telefondaki sesi hemen tanımıştı. Bu Cem'in sesiydi.
"Aşağılık herif. Cemre'nin telefonunun sende ne işi var? O nerede, çabuk söyle. "
"Heyecanlanma bakalım. Ağır ol. Geçen seferki artistliğinin sonucuna katlanıyorsun. Sana şakamızın olmadığını, gayet net bir şekilde anlatmıştık. Sanırım artık ikna olmuşsundur. "
"Pislik herif. Bu mesele ikimizin arasında. Cemre'yi bu işe karıştırma. Onu serbest bırak."
"Burada işler senin dediğin gibi yürümüyor. Artık o uzun dilini, içeri sok ve beni dinle. Ya sana söylediğimiz işi yaparsın ya da sevgilini bir daha göremezsin."
"Bak, tamam. Sertleştiğim için ve aramızda geçen o tatsız gece için özür dilerim. Şimdi, Cemre'yi serbest bırak, seninle bu konuyu tekrar sakince konuşalım. Anlaştık mı? "
"Hayır, anlaşmadık. Artık anlaşma evresini geçelide çok oldu. Söylediğimiz şeyi yerine getirmezsen küçük sevgilin ölür. Bu kadar. Bu arada polisi karıştırırsanız, onu bir daha göremezsiniz. Kendimi anlattığımı düşünüyorum. Ben seni tekrar ararım. "
"Alo, alo ... Alo, kapatma."
Yunus, çok endişelenmişti. Bir şeylerin ters gittiği belliydi.
"Kerim, burada neler döndüğünü, hızlıca bana anlatmaya başlasan çok iyi edersin. Kızım nerede? "
"Her şeyi anlatacağım. Söz veriyorum. "
Kerim, Yunus'a aceleyle bilmesi gerektiği kadarıyla olanlardan bahsetti. Yunus, olanları duydukça yüzü bembeyaz kesildi. Şu an kızı, bir uyuşturucu çetesinin elindeydi ve elleri kolları bağlıydı. Kerim'in kendisine dolaylı olarak zararının dokunacağı konusunda önsezilerinde haklı çıkmıştı. Ama şu anda bunu tartışmanın sırası değildi.
"Paket neyse, ben götürürüm. Bende şüphe çekmem. Yeter ki kızıma zarar vermesinler. "
"Abi, merak etme konuyu halledeceğim. Başınıza yeterince bela getirdim. Ama çözeceğim, söz veriyorum. "
"Bu adamlara nasıl bulaştın. Kerim akıl almıyor, aklım almıyor. "
"İnan alakam yok o heriflerle. Bulaşık gibi bulaştılar bana. Zaten kabul etmediğim için Ceren'i kullandılar. "
"Kerim, kurtar kızımı."
"Merak etme baba. Onun saçının teline zarar veremezler. "
Bu esnada, Cemre uyanmış, elleri kolları bağlanmıştı. Kendine geldiğinde, sersemliği geçer geçmez, neler döndüğünü hemen fark etti. Sevgilisinin bahsettiği o adamlar tarafından, söylediklerini yaptırabilmek için kaçırılmıştı. Odadaiki tane oldukça kötü bakışlara sahip, takım elbiseli adam vardı. Çete elemanları olduğu belliydi. İçeri Cem ve Tolga girdi. Cemre, Tolga'yı doğal olarak göremiyordu.
"Misafirimizi memnun ediyor musunuz çocuklar? Umarım ziyaretiniz boyunca sizi memnun ederiz küçük hanım. Az evvel sevgilinizle konuştum. Senin için oldukça endişelendi. "
Cemre'nin ağzı bir bantla kapalıydı. Olduğu yerde çırpınmaya başladı.
"Küçük hanım, sanırım bize bir şeyler söylemek istiyor. Tamam tamam bebeğim. Sakin ol. Açıyorum ağzını. "
"Adi herifler. Kerim'den uzak durun. Onunla derdiniz ne? Rahat bırakın. "
"Senin de sevgilinden aşağı kalır tarafın yok. Misafirliğin boyunca, tatsızlık yaşamak istemiyorsan, çeneni tut. Buradaki adamlar, senin etrafındakilere benzemez bak. İlk ve son kez uyarıyorum. Ellerinden kurtaramam sonra bilesin. Uslu dur. "
Cemre, haliyle korkuya kapılmıştı. Cem, doğru söylüyordu. Sessizce, kendisine söylenenleri yapmaya karar verdi. Kerim'in ve babasının kendisini kurtaracağından şüphesi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Dostum
ParanormalÖlümün dahi ayıramadığı iki dostun, sıra dışı duygu yüklü hikâyesi ... Kerim ve Murat'ın sayfalara sığdırılamayacak kadar derin dostluğu ve diğer tarafta Cemre'yle yaşadığı fırtınalı aşk yolculuğu... Oldukça severek yazdığım bu öyküyü, beğenerek...