17.Bölüm

38 2 0
                                    


Çay bahçesindeki dudak patlatma olayında Murat orada olmasaydı, durum oldukça içinden çıkılmaz bir hal alacaktı. Tarafları sakinleştirmeye çalışmasının yanı sıra, gerginlik büyümeden Kerim'i olay yerinden uzaklaştırdı. Böylece durum kontrol altına alınmış oldu.

Kerim, yol boyunca söylenmeye devam etti. Cem'de yumruğa kayıtsız kalmamış, ona kafa atmıştı. Genç adamın yüzü kanamıştı. Aynayı kırdığı eli, şimdiki yumrukla birlikte iyice zedelenmiş, sızlıyordu. Fakat kahramanımız, o kadar sinirliydi ki gözü bir şey görmüyordu. Murat, yaşanılan bu olaylar için oldukça tedirgin ve üzgündü. Bu kötü kişiler, arkadaşının zorla bulduğu huzura ve mutluluğa gölge düşürüyorlardı.

"Sakinleşmeye çalış dostum. Cemre'yi koruyacağız. Meraklanma. Hiçbir şey yapamazlar."

"İşte bunda çok haklısın. Yapamazlar. Sevgilimi bırakmıyorum. Nasıl bir ruh haliyle onu bırakmayı düşünebildim ki zaten? Onu çok seviyorum."

"Hah şöyle. İşte senden duymayı beklediğim sözler bunlar."

"Neyse... Bir an önce eve gitmek istiyorum. Duş alıp, kendimi yatağa atmalıyım. Yarın Cemre'ye bir yolunu bulup, dikkatli olmasını tembihleyeceğim."

"Tamam."

Kerim söylediği gibi, evinde duşunu aldı. Arkadaşı eline ve yüzüne pansuman yaptı. Bir ağrı kesici içtikten sonra, planladığı şekilde yattı.

Sabah olduğunda hazırlanarak iş yerine gitti. Gözleri hep kapıda, sevgilisinin gelmesini bekliyordu. Öğlene doğru beklediği kişi ve babası kapıda belirmişti. Cemre, Kerim'in sevgi dolu gözlerle onu karşılamasına inanılmaz mutlu oldu. Adımlarını hızlandırıp, Kerim'in yanına ilerledi.

"Güzel günler prenses. Günün gözlerin gibi gülümsesin."

"Teşekkür ederim bitanem. Düne nazaran, daha moralli gördüm seni. Buna çok sevindim."

"Senin yanında geçirdiğim her dakika, mutlu oluyorum."

"İnan bana, bende öyle."

"Akşam iş çıkışı buluşalım mı?"

"Bu harika olur. Buluşalım."

Gözlerini kızından ve Kerim'den ayırmayan Yunus, onları tekrar mutlu görünce, rahat bir nefes aldı. Yanlarına yaklaşıp, anı bozmak istemediği için işe koyuldu. Kerim, durumu fark ettiğinde, ufak çapta bir mahcubiyet yaşayıp, başıyla abisini selamladı ve oda müşterilerle ilgilenmeye başladı.

Akşam saatlerine doğru, dükkânda müşteriler azaldığında, Yunus Kerim'in yanına yaklaştı.

"Cemre'ye söyle, çıkın hadi. Gerisini ben hallederim. Bugünde sen erken çık. Kaç gündür tek başına idare ediyorsun."

"Sorun değil abicim. Kalabilirim."

"Lafımı dinle. Çıkın... Biraz hava alırsınız."

"Tamam, dinliyorum. Teşekkürler abicim."

Yakışıklı delikanlı bu duruma çok memnun olmuştu. Cemre'yle baş başa vakit geçirmeyi çok özlemişti. Ne kadar fazla birlikte olsa, o kadar iyiydi. Hemen sevgilisinin yanına koştu. Beraber önlüklerini çıkarıp, kendilerini dışarı attılar.

"Seni nereye götürmemi istersin?"

"Hiç önemi yok. Yeter ki, baş başa kalabilelim."

" O zaman seni özel yerime götürmenin zamanı geldi, ne dersin?

"Anlaştık."

Kerim'in özel yerden kastettiği tahmin edebileceğiniz gibi, Murat'la her zaman gittikleri banklarıydı. Adeta kutsalı olan o yere şimdi hayatının aşkını götürmek istiyordu. Tüm tatsız hatıralara ve tersliklere inat, orada aşkının ellerini sımsıkı tutacaktı.

Kerim, bir taksi çevirdi ve çok geçmeden sahile vardılar. Taksiden inip, İzmir'in eşsiz güzellikteki kıyı şeridinde yürümeye başladılar. Cemre, sevgilisinin beline sarıldı. Bu iki gün boyunca, onu deli gibi özlemişti. Tekrar sıcaklığını hissetmek paha biçilemezdi. Genç kadın, deli gibi tutulduğunu bir kez daha anladı.

Banka vardıklarında Kerim Cemre'ye gözleriyle samimi bir bakışla oturmasını işaret etti. Çiftimiz deniz kenarındaki banka kurulduktan sonra sohbete başladılar.

"Burasının özelliği nedir?"

"Bu bank, Murat'la benim bankımızdı. Çok sık gelirdik. Yani kısaca bu gördüğün yer, çok özel bir dostluğa tanıklık etti."

"Çok duygulandım inan. Benimle paylaştığın için teşekkür ederim. Onun yerini doldurmamın imkânsız olduğunu biliyorum elbette. Ama şöyle yapabiliriz. Saklı yerine bambaşka güzellikte anılar sığdırabiliriz. Ne dersin?"

"Bunu başarıyorsun. Senin yanında olmak bile, yeterince özel benim için. Başıma gelen en güzel şeysin sen."

Kerim, sağ eliyle sevgilisinin yanağını kavradı ve dudaklarına bir öpücük kondurdu. Gözleri ne zaman kesişse, aşk ve tutku bütün bedenlerini ele geçiriyordu. Aralarındaki çekime karşı koymaları imkânsızdı. 

Can DostumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin