Zaman akşam saatlerini gösteriyordu. Kerim, Murat'ı dinleyip, gün içinde Cemre'ye yakın davranmıştı. Kıvranan genç kadın, böylelikle biraz olsun rahatlayabilmişti. Yine de üstündeki huzursuzluk tam anlamıyla geçmemişti. Zira sevgilisinin hayatında ters giden bir şeyler oluyordu. Bunu anlamamak imkansızdı. Konuyu kurcalayarak, onu sıkboğaz etmek istemiyordu. Ama bir şekilde, neler döndüğünü anlamalı ve ona yardım etmeliydi.
Kerim bulaşıkları yıkarken, güzel kadın heyecanla yanına yaklaştı ...
"Peki, bu akşam birlikte bir şeyler yapmaya ne dersin?"
"Bu akşam olmaz prensesim. Sana bahsettiğim konuyla ilgili bazı işlerim var. Onlarla ilgilenmem lazım. Ama ilk fırsatta telafi edeceğim. Söz veriyorum. "
"Peki, bende gelemez miyim seninle?"
"Bu mümkün değil. Ailevi sıkıntılı bir mevzu. Yalnız halletmem gerekiyor. "
"Anlıyorum. Nasıl istersen. "
Her zaman olduğu gibi, Yunus ve kızı kapanışa yakın mekandan ayrıldılar. Babası, kızının gün içinde sevgilisiyle eskisi gibi yakın olduğunu hissetmişti. Cemre'yle gelişmeler hakkında konuşmak istiyordu. Evlerine vardıklarında, kızı oldukça dalgın bir şekilde üzerini değiştirip, akşam yemeği hazırlığını tamamlayabilmek için mutfağa yöneldi. Yunus, masayı hazırlamasına yardım ederek, işi çabuklaştırdı ve sofraya kuruldular.
"Yemekler şahane görünüyor. Bu yeteneğini, gözlerin gibi annenden almışsın. "
"Babacığım, konuyu dolandırmadan söylemek istediğin asıl şeye gelebilir miyiz?"
"Neden böyle düşündün?"
"Neden mi? Çünkü ben, berbat yemek yaparım. Ne zaman bir şeyler söylemen gerekse, konuya böyle başlarsın. "
"Ciddi misin? Hiç farkında değilim. Üstelik kendine haksızlık etme. Ben seviyorum yemeklerini. "
"Canım babam. Yaşına rağmen, düzgün fiziğini benim berbat yemeklerime borçlu olduğunu, ne zaman kabul edeceksin?
"Peki, asıl konuya gelelim o zaman."
"Evet. Seni dinliyorum. "
"Gördüğüm kadarıyla, bugün Kerim'le aranız iyi gibiydi. Sorunu neymiş, konuşabildin mi? "
"Ailevi bir sıkıntıları varmış. Bugünde onunla beraber vakit geçirmeyi teklif ettim, kabul etmedi. İşleri varmış bu konuyla ilgili. Ayrıntıları bilmiyorum. Tek bildiğim, konu neyse onun canını çok sıkıyor. "
"Anlıyorum."
"Durum bundan ibaret."
Bu esnada Kerim dükkânı kapatmak üzereydi. Kapıda Tolga'nın olduğunu fark etti. Yanında oldukça sevimsiz, iri yapılı, karanlık biri duruyordu. Bu kişi yaşayan biriydi. Belli ki bahsettiği ortağı Cem'i beraberinde getirmişti. Onları gören Kerim, Murat'a kapıyı işaret etti. Murat, görür görmez kapıya doğru ilerledi.
"Çıkışta bekleyin. Dükkân az sonra kapanacak. Derdiniz neyse konuşursunuz. "
"Pekâlâ ... Paşamız nasıl emir buyurursa. Çıkışta bekleriz. Yalnız şunu bil. Bu tavrından hiç hoşlanmıyorum. Yanlış adamlara kafa tutuyorsun. "
"Gerçekten çok korkutucusun. Aaaa ama bekle. Bende bir ruhum ve bana sökmez o senin tehditlerin. Bilmem anlatabildim mi? "
"Anlattın anlattın. Çok güzel anlattın. Meraklanma. Birazdan bizde size ayrıntıları anlatacağız. "
Sonunda Kerim dükkânı kilitledi ve Muratların yanına geldi.
"Sahile doğru yürüyelim. Orada bir kafeterya var. Ayrıntıları konuşuruz."
"Şu ilerideki park neyimize yetmiyor acaba? İlla bir yerde oturmamız gerekiyorsa, orada da bir çay ocağı var."
"Sen gelir gelmez, terslenmeye başladın delikanlı. Biraz sakinleşsen, hepimiz açısından daha hayırlı olacak."
"Ben gayet iyiyim."
"Tamam, parkın oradaki çay ocağına gidelim. Hadi..."
Çay ocağına geldiklerinde, Kerim'in gerginliği yüzünden okunuyordu. Bir masa seçerek, oturdular ve konuşmaya başladılar. Tolga'nın ortağı Cem sözü aldı...
"İş çok basit. Sana vereceğimiz paketi, adresteki kişiye teslim edeceksin."
"Bende sizinle bunu konuşmaya geldim. Bu bana göre bir iş değil. Ben soğukkanlı davranamam ve elime yüzüme bulaştırırım."
"Biz hakkında öyle duymadık ama. Boşuna karşı koyma. Tolga'nın bahsettiği şu sevimli sevgilin zarar görsün istemeyiz."
"Onu bu işe karıştırmaya bir son verin artık. İnanın bana bende korkutucu olabilirim. Benim ondan başka kaybedecek hiçbir şeyim yok."
"Gerçekten etkilendik. Ama söylediğimiz gibi. Bizimde şu anda senden başka bir seçeneğimiz yok. Eğer bu teslimatı yapmazsak kaybımız çok fazla olur. Her şeyi göze alabiliriz. Anlıyor musun?"
"Bu işi yapsam, başka bir sefer daha olacak diyeceksiniz. Biriniz gidiyor, diğeriniz geliyor. Bundan böyle size yardım etmiyorum."
"Bizden sonra ne yapacağınla zerre ilgilenmiyoruz inan bana. Bu ilk ve son iş olacak."
"Size söyledim. Kabul etmiyorum ve bu kesin kararım."
"Madem öyle söylüyorsun. Sevgiline söyle... Kendine dikkat etsin."
Kerim duyduğu bu son sözlere inanılmaz sinirlenmişti. Daha fazla dayanamadı ve sınırı aşan Cem'e yumruğunu geçirdi. Cem'in dudağı patlamıştı. Bu durum, olayı daha içinden çıkılmaz bir hale soktu. Ama Cemre, Kerim'in yumuşak karnıydı. Onun isminin, bu kötü karakterler tarafından anılmasına tahammülü yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Dostum
ParanormalÖlümün dahi ayıramadığı iki dostun, sıra dışı duygu yüklü hikâyesi ... Kerim ve Murat'ın sayfalara sığdırılamayacak kadar derin dostluğu ve diğer tarafta Cemre'yle yaşadığı fırtınalı aşk yolculuğu... Oldukça severek yazdığım bu öyküyü, beğenerek...