Yunus dükkânın içinde aşağı yukarı dolanıp duruyordu. Sinirden ne yapacağını bilmez haldeydi. Eli kolu bağlı, kızından bir haber bekliyor oluşu onu deli ediyordu. Yaptıkları telefon görüşmesi ardından, kafeyi müşteriye kapamışlar, her an gelebilecek telefon için kendilerini hazırlamışlardı. Şu an tek yaptıkları, stres içinde Cem'in tekrar aramasını beklemekti. Kerim de ondan farklı sayılmazdı. Tek fark, Yunus'un daha fazla gerilmesinin önüne geçmek için soğukkanlı görünmeye çabalamasıydı.
Bu arada Murat, Cemleri bulabilirim umuduyla, onları daha önce gördükleri mekânları gezmeye başladı. Yakalayacağı her ipucu çok işlerine yarayabilirdi. Gittiği yerlerin hemen hepsinden eli boş olarak geri döndü. Bu adamlar, yaptıkları pis işler gereği arkalarında hiç iz bırakmamışlardı.
Cemre'nin cephesinde, olaylar çokta parlak değildi. Cemre, her ne kadar sevgilisine olayları dinlediği sırada, tam destek verdiğini söylemiş olsa da, şu anda çok korkuyordu. Diğer taraftan, Cemre'nin rahat kurtulabilmesi demek, Kerim'in söyledikleri pis işi yapması anlamına geliyordu. Yani her hâlükârda genç kadın, can sıkıcı bir durumun tam ortasında bulunuyordu.
Cemre'nin tutulduğu yer, kullanılmayan prefabrik bir fabrikanın odasıydı. İçerde inanılmaz ağır bir koku bulunuyordu. Sağda solda gezinen fareler, çıkardıkları sesleriyle oldukça sinir bozucuydu. Tolga ve Cem, gençlerin tutulduğu yerin kapısında, uygulayacakları plan hakkında konuşuyorlardı.
"Hadi o zaman. Arayalım ve şu işi tamamlayalım. "
"Sonra kızı ne yapacağız?"
"Kerim, söylediklerimizi harfiyen yerine getirirse, bırakırız."
"Arkamızdan polise falan giderlerse, sorunlar büyüyebilir."
"Giderse, kendi başı da belaya girer. Üstelik kızı daha fazla riske atmak istemez. Şakamız olmadığını anlamıştır artık. "
"Tamam, hadi arayalım..."
Cem, Cemre'nin telefonunu yer tespiti yapılmasını önlemek için kapamıştı. Gizli numaradan, Kerim'in numarasını aradı. Yunus, elinde Kerim'in telefonu bekliyordu. Gizli numarayı görünce açmaya yeltendi.
"Abi, bırak ben açayım. Adamların yabancı bir insana nasıl tepki vereceğini bilmiyoruz. Cemre'ye zarar gelmesin. "
Yunus, konuyu uzatıp, arayanı bekletmek istemedi. Telefonu Kerim'e uzattı.
"Alo ..."
"Benim koca oğlan. Vakit geldi. Sana vereceğimiz adresteki çantayı teslim alıp, teslimatı tamamlayacaksın. Bizde kızı serbest bırakacağız. "
"Cemre'nin iyi olup olmadığından nasıl emin olacağım? Kızı serbest bırakın. Bende paketinizi söyleyeceğiniz yere teslim edeyim. "
"Kerim, artık sinirleniyorum. Bizimle pazarlık yapmaya bir son ver. Şu anda böyle bir lüksün yok. Söylediklerimi bir bir yerine getir. Yoksa kız ölür. Tekrar ettirme bana... "
"Tamam. Sakin ol. Söylediklerini yapacağım. Adresi ver bana. Sakın ona zarar vermeyin. "
Kerim dikkatli bir şekilde adresi aldı. Yunus'a kısaca durumu anlattı ve aceleyle adrese gitmek için kafeden ayrıldı. Bu esnada Murat dönmüş, faydası olur ümidiyle Kerim'in yanında mekândan çıkmıştı.
Cem;
"Kerim gidiyor."
"Çok güzel. Adamları ara ve Kerim'i tarif et. Çok dikkatli olsunlar. Hata istemiyorum. "
Kerim, yanında Muratla birlikte, tarif edilen yere ulaşmıştı.
"Ben Kerim. Buradan bir çanta teslim almam söylendi. "
"Evet. Bizde seni bekliyoruz. Çanta burada. Kâğıtta yazılı olan yere götüreceksin. Seni Hasan diye biri karşılayacak. Ona bırakman gerekiyor. Yalnız yollarda bir iki araba değiştir. Dikkat çekmemeye çalış. Polislerden uzak dur. "
"Anladım. Gidiyorum."
Muratla Kerim, hizbe ofisten ayrılıp, iki sokak ötedeki taksi durağından taksiye bindiler. Verilen kâğıttaki adres oldukça uzak bir yerdeydi. Yarı yolsa araba değiştirerek, devam ettiler.
"Geldik kardeşim. Şu ilerde görünen sarı bina. "
Ücreti ödeyip arabadan indikten sonra, taksi şoförünün işaret ettiği binaya doğru ilerlediler. Kerim'in elinde koca bir çanta dolusu uyuşturucu vardı. Kim bilir bu çantadaki uyuşturucuyla kaç kişinin canı yanacaktı. Tüm bu düşünceler beynini kemiriyordu. Kendini çok çaresiz hissediyordu. Bir tarafta Cemre, diğer tarafta belki de masum yüzlerce insan. Normal şartlarda çantayı götürüp polise teslim eder, o adamları da yakalatırdı. Ama şu anda durum çok farklıydı. Geçmişte asker olmak isteyen Kerim'in yerinde, şu anda uyuşturucu kuryesi genç bir adam vardı.
Binanın önüne geldiklerinde, 2 numaralı zile bastı. Kapının otomatıyla birlikte içeri girdiler. Kerim ve Murat merdivenlerden yukarı doğru çıktılar. Kapıda iri yarı, esmer, sakallı bir adam onları bekliyordu.
"Ben Kerim. Hasan'ı arıyorum. "
"Hasan benim. Çantayı ver. "
Kerim, çantayı teslim etti. Oradan uzaklaşırken adımlarını hızlandırdı. Sırada Cemre'ye kavuşmak kalmıştı ve adamlara güvenmiyordu.
Cem, çantanın teslim edildiğinin haberini alıp, Cemre'yi göndermek üzere yanına gitti.
"Evet, küçük hanım. Misafirliğin burada sona eriyor. Şimdi seni tekrar bayıltacağız. Sonra aldığımız yere bırakacağız. Tüm bu yaşananları unutman yararına olur. Yoksa başınız tekrar belaya girer. "
"Tamam. Bugün yaşadıklarımla ilgili kimseye bir şey söylemeyeceğim. Beni rahat bırakın. "
Adamlar, Cemre'yi eterle bayıltıp, söyledikleri gibi aldıkları yere baygın bir şekilde bıraktılar. Artık gece yarısı olmuştu. Cem, Kerim'i arayarak, Cemre'yi bıraktıkları yeri tarif etti. Belalı gün sonunda, genç adam sevgilisine kavuşabilecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Dostum
ParanormalÖlümün dahi ayıramadığı iki dostun, sıra dışı duygu yüklü hikâyesi ... Kerim ve Murat'ın sayfalara sığdırılamayacak kadar derin dostluğu ve diğer tarafta Cemre'yle yaşadığı fırtınalı aşk yolculuğu... Oldukça severek yazdığım bu öyküyü, beğenerek...