22.Bölüm

27 0 0
                                    


Ve aradan geçen günler, ayları kovaladı. Cemre'nin okula dönme vakti gelip çattı. Bu zaman zarfında sevgililer birbirlerine olan aşklarını sımsıkı yaşamışlardı. Çok şükür ki, başka pürüz olmadığı için, mutluluklarına gölge düşmemişti. Ama bu mecburi ayrılık vaktinin gelip çatması, her ne kadar günler öncesinden belli olsa bile, sevgilileri çok üzmekteydi. 

Cemre'yi uğurlamaya babası Yunus ve Kerim birlikte gitmişlerdi. Genç adam, sevgilisi üzülmesin diye yüzüne zoraki bir gülüş asmış, içinde biriken koca yangınla baş etmeye çalışmaktaydı. Cemre de ondan farksız değildi zaten. Hep hayalini kurduğu kariyeri söz konusu olmasa aşkının yanından bir santim bile uzaklaşmayacaktı. 

Babası Yunus, sımsıkı sarıldı kızına. Hala daha bu mecburi ayrılıklara alışamamıştı. Bir taraftan Kerimle aralarına bu mesafenin girmesine memnun olmaktaydı. Duygularını ölçüp, tartmaları için, en sağlıklısının bu olacağını düşünüyordu. 

"Sevgilim, seni çok özleyeceğim. Beni sık sık ara lütfen."

"Aramaz olur muyum? Gittiğini fark ettirmeyeceğim sana, söz veriyorum."

"Babacım. Senide çok özleyeceğim. Minik kızını sakın merak etme. İmkan buldukça tekrar geleceğim."

"Gel kızım. Sık sık gel. Kendine çok iyi bak. Sakın aklın burada kalmasın. Okuluna konsantre ol. Konuştuklarımızı unutma."

Babası kızıyla, önceki gece, uzun bir sohbet yapmış; kızının kariyerine odaklanmasını öğütlemişti. Hayatında önce kendinin önemli olduğu ve hayallerini kimse için ertelememesi gerektiğini vurgulamıştı. Genç kadın, babasını merak etmemesi gerektiği ve okulunu en iyi şekilde bitireceği konusunda ikna etmişti. 

Her veda gibi, oldukça tatsız geçen bu veda sonrasında Yunus ve Kerim, uzun uzun uçağın arkasından, görmeyeceklerini bildikleri halde el sallayarak, güzel gözlü Cemre'yi uğurlamışlardı. Bu esnada Cemre de onlardan farksız değildi. Gözleri uçağın penceresinde, giderek küçülen binalar arasından, canı gibi sevdiği iki adamı aramaktaydı.  

"Hadi bakalım delikanlı, seninle gidip iki bira içelim. Bu vedayı başka türlü sindiremeyiz ikimizde."

"Gidelim abi..."

Gece uçağıydı ve Cemre neredeyse iki gündür uykusuzdu. Fakat hala gözlerine gram uyku girmemişti. Elinde olsa, hiç düşünmeden geri dönerek, Kerim'in elinden tutar; "ya benimle gel, ya da izin ver yanında kalayım." derdi. Maalesef durum bu kadar kolay değildi. Ne o gelebilirdi, nede kadın kalabilirdi. Yerine getirmeleri gereken sorumlulukları vardı. Yunus'u çiğneyemezlerdi. 

Sevdikleri kadın kendilerinden oldukça uzaklara doğru yolculuk ederken, iki adam birbirlerine destek vermek üzere, her zaman gittikleri bara girdiler. Garsona iki bira sipariş verdiler. Kerim, içindeki o koca yangını artık gizleyememekteydi. 

"Kerim, gitmesi onun için çok önemli, bunu biliyorsun."

"Biliyorum abi haklısın."

"İşte tamda bu yüzden, birbirimize, en önemlisi ona destek vereceğiz. Vereceğiz ki, onun için hayatı kolaylaştıralım. O okulu bitirsin ve hayaline kavuşsun. Yoksa ömrünce o eksikliği doldurmaya çabalarsın. Ne yazık ki, hiç bir şekilde bunu başaramazsın."

"Asla böyle bir niyetim yok emin ol bundan abi. Kariyerinde büyük başarılar elde etmesini, bende senin kadar istiyorum. Bunun için elimden ne gerekirse yaparım."

"Bunu biliyorum. Sana bu konuda çok güveniyorum. Yaşadığımız o tatsız olayda, elinde olmayan bir sebeple kızımın hayatı tehlikedeyken, hiç arzu etmediğin bir olaya karıştın. İşte o zaman, onu nasıl sevdiğini anladım ben. Eğer aşkınızı pozitif hale dönüştürürseniz, bütün zorlukların üstesinden gelirsiniz. Buna bu yol mesafeleri de dahil evlat."

"Desteğin için çok teşekkürler baba. Şu an sende en az benim kadar üzgünsün. Bunu biliyorum. Yüreğindeki bıçağa rağmen, beni teselli etmeni takdir ediyorum. Sen bizim için çok önemlisin. Siz ikiniz benim ailemsiniz. O gün yaptığım şey ve her ne koşulda olursa olsun yapmam gerekenler, siz söz konusuyken önemsiz."

"O zaman şerefe. Biramızı, Cemre'nin o parlak geleceği için kaldıralım."

"Şerefe..."

Tecrübeli adam, Kerim'in yüzüne gülücük kondurmayı başarabilmişti. Onlar bunları konuşurken, gözleri uykusuzluktan ve gözyaşlarından bitkin düşmüş Cemre, nihayet uykuya dalabilmişti. Uçak, genç kadını okyanus ötesine taşırken, Yunus ve Kerim dördüncü biralarını içiyor, şimdiden özlemle baş etmenin çokta kolay olmayacağını kafalarından geçiriyorlardı. 

Biliyorlardı, eminlerdi... Bu sınavı da geçeceklerdi. En nihayetinde, kavuşacaklar ve çok mutlu olacaklardı...

Can DostumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin