"Dostum, Cemre'yi nasıl bırakırsın? O hayatında başına gelen en güzel şey ... "
"İşte tamda bu sebepten ötürü onu bırakmalıyım Murat. Onu tehlikeye sokamam. Etrafım, kötü ruhlar, uyuşturucu kaçakçıları, hatta katillerle dolu. Birini atlatsam, diğeri karşıma çıkıyor. "
"Bak seni anlıyorum. Ama bu şekilde de, onu çok üzmüş olmayacak mısın?"
"Bir kere üzülür. Her gün tehlikenin ortasında yaşamasından çok daha iyidir. "
"Eve gidelim de ben sana bitki çayı yapayım. Hem yarın neler yapacağımızı konuşuruz. "
Kerim ve Murat, bunları konuşurken eve varmışlardı. Yakışıklı gazi, apartmanın merdivenlerini çıkarken, sabahki halinden eser yoktu. Morali çok bozuktu ve karmakarışık bir olayın ortasındaydı. Eve girdi ... Murat, ıhlamur yapmak için mutfak tarafına yöneldi. Ruhların eşyalara dokunma güçleri vardı. Yalnızca, insan hayatını değiştirecek şeyler yaptıklarında yasağı çiğnemiş oluyorlardı. Bu sebepten; dolaylı yollarla, yaşarken yarım bıraktıkları şeyleri bir şekilde tamamlamaya uğraşıyorlardı.
Odasının kapısını isteksizce açan delikanlı, kendini yatağına attı. Kafasını çevirerek, aynadaki görüntüsüne gözlerini kaydırdı. Berbat görünüyordu. Yüzü bembeyazdı. Ağlamamak için, kendisini zor tutuyordu. Şu anda yanında istediği tek kişi Cemre'ydi aslında... Onun yanağını okşamak ve ona sarılmak istiyordu. Buluşamayacağınısöylediğinde, dili adeta zehirlenmiş gibiydi. Bunu zar zor söylemişken, ayrılmak istediğini nasıl söyleyebilirdi.
Ağır hareketlerle yatağından doğruldu. Üzerini değiştirmeye hali yoktu. Sadece montunu çıkardı. Eline, yüzüne su çarpmak istedi. Bunun için banyoya giderek, çeşmeyi açtı. Akan suyla birlikte, gözyaşları beraberinde damlamaya başladı. Giderek artan damlalar, yerini hıçkırıklara bıraktı. Sinirleri daha fazla bu gerginliği taşımamıştı.
Murat bir anda banyodan gelen ağlama seslerini işitti. Gitmeye yeltenmişken, yerinde sabitlendi. Onu rahat bırakmalıydı. Doktoru uzun süredir, ağlaması gerektiğini söylüyordu. Giderse, arkadaşı üzülmesin diye, tekrar duygularını bastırabilirdi.
Kerim ağlarken yaşadıklarına, aşkına, ayrılışlara ve daha çok şeye isyan edercesine yumruğunu aynaya geçirdi. Ayna kırıldı. Elindeki ayna parçaları, kandamlaları arasında elmas gibi parlarken, Murat koşarak, kapıyı yumruklamaya başladı.
"Kerim, kapıyı aç lütfen."
"Beni rahat bırakın. Herkes beni rahat bıraksın. Senide istemiyorum. Defol git başımdan artık. "
"Dostum, sen ne dediğini bilmiyorsun. Seni bu şekilde bırakmam. Bir yerine bir şey oldu mu merak ediyorum. Lütfen aç kapıyı. "
Hayır bilemediniz ... Arkadaşının yardım istediği bir sonuç vermemişti. Kerim ağlamaya devam etti ve hatta bununlada kalmadı; aynayı defalarca kez daha yumrukladı. Ellerindeki kan oldukça artmıştı. En sonunda bir yerde yığılıp kaldı.
Murat, tüm enerjisini toplayarak kapıyı kırmayı başardı. Arkadaşının yere çarpan başının altına havlu koydu. Tampon yaptı. Alelacele ecza dolabından pansuman malzemeleri ve sargı bezini getirdi. Bir yere telefon açması mümkün değildi. Başının çaresine bakmak zorundaydı.
Öncelikle elindeki cam kırıklarını temizlemeye başladı. Şükürler olsun ki; derin kesikler yoktu. Pansumanı itinayla tamamladıktan sonra, sargıyı sararken, Kerim uyandı.
"Dikkat et. Yerde hala ayna parçaları var. "
"Sence bunu önemsiyor muydum?"
"Çok güzel Kerim. Aynen böyle devam et. Hepimizi nasıl üzdüğünü farkında bile değilsin. Anlaşunu artık; sen bizim için önemlisin ve hayatın için her riski göze almayahazırız biz. Senin başına bir şey gelse üzülmez miyiz sanıyorsun? "
"Tamam, haklısın, çocukça davrandım. Şimdi senin için bir mahsuru yoksa karşıdaki birahaneye gidip biraz içmek istiyorum. "
"Nasıl istersen"
"Çocuk bakıcılığı yapmayı düşünmüyorsan, sende gelebilirsin."
"Kes sesini ve düş önüme ..."
Eli sargıda delikanlı, yere düşerken başını oldukça sert çarpmıştı. Bu yüzden başı ağrıyordu. Elinin acısı da kendisini hissettirmeye başlamıştı. Bu durumdayken içki içmek çok iyi bir fikir olmasa bile, kafası öylesine doluydu ki, bu gece hiçbir şey düşünmek istemediğinden, bir iki biranın ona yardımı dokunabileceğine karar verdi.
Evdençıkmadan biraz üstüne başına çeki düzen vermek istedi. Zira heryeri kan içerisindeydi. Dolabından çizgili gömleğiniçıkarıp, giyindi. Dağılan saçlarını tekrar topladı. Artık evden çıkmaya hazırdı.
Birahane hemen evin karşı kaldırımında, köşe dükkândı. Burası öyle çok kalabalık olmazdı. Şu tamda Kerim'in arzu ettiği gibi kafa dinlemek için idealdi. Kapıdan içeri girdiler ve bir masaya oturdular. Masaya gelen garsona birasını sipariş etmesinden bir süre sonra, içkisi masaya geldi.
"Eyarın hakkında ne yapmamızı planladın bakalım? Dahiyane bir planın olduğunu umarım. "
"Onlara bunu yapamayacağını söyleyeceksin. Ben soğukkanlı biri değilim. Elime yüzüme bulaştırırım de. De işte bir şeyler. "
"Gerçekten çok etkilendim. Bunu söylediğimizde, adamlar ortadan toz olacaklar öyle mi? Muhteşem bir fikir bu. "
"Daha iyi bir fikrin varsa sen söyle. İstersen, söyleyecekleri şeyleri yap ha ne dersin? Hepi topu uyuşturucu kuryesi olursun o kadar. Büyütmeye gerek yok. "
"Ha çünkü ben düştüğüm duruma bayılıyorum. Yapmadığım bir uyuşturucu kuryeliği kalmıştı, oda tamam olacak sayelerinde. "
"Galiba Anlatamıyorum. Bunu yapamazsın. Buna evet dersen, senden başka şeylerde isterler. Sonu gelmez. Ayrıca onlardan da bir farkın kalmaz. "
"Pekala. Hayır diyoruz. Sence bizi rahat bırakacaklar mı o zaman? Dahası, Cemre'yi rahat bırakacaklar mı asıl?"
"Cemre yurt dışına ne zaman dönecekmiş?"
"İki ay kadar daha burada. Kız daha yeni geldi. Bunu bende düşündüm. "
"O zaman göndererek uzaklaştırmak yerine, daha çok yaklaştırmalısın. Gözümüzün önünde olursa, korumamız kolaylaşır. "
"Buda bir bakış açısı tabi. Allah'ım Yunus abi, bütün bu olanları bilse, beni işe aldığı güne lanet eder."
"Tamam. Sızlanmayı bırak. Yarın onlara yapamayacağını söyleyeceksin. Israrcı olurlarsa, bir çözüm yolu düşüneceğiz. Planımız bu. "
Kerim, biranın son yudumunu da içtikten sonra, garsona bir tane daha getirmesini işaret etti. İkinci birasını hızlıca içerek, oturduğu yerden doğruldu ve parayı şişenin altına sıkıştırarak, Murat'la birlikte mekânı terk etti. Bir an evvel, evine giderek, derin bir uyku çekmek hayali kuruyordu. Cemre'yi inanılmaz özlemişti. Yarın oldukça önemli bir gündü. Evine giren delikanlı, ayakkabılarını çıkararak, kendisini yatağa attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Dostum
ParanormalÖlümün dahi ayıramadığı iki dostun, sıra dışı duygu yüklü hikâyesi ... Kerim ve Murat'ın sayfalara sığdırılamayacak kadar derin dostluğu ve diğer tarafta Cemre'yle yaşadığı fırtınalı aşk yolculuğu... Oldukça severek yazdığım bu öyküyü, beğenerek...